Çabanız boşuna, yenileceksiniz!

Fotoğraf: Mustafa Kamacı/AA
İttifaklar ve partiler seçim kampanyalarını mümkün olan en fazla hızla ve yaygın olarak sürdürmeye çalışıyorlar. Millet İttifakının şiddetini tam ölçemediğimiz bir rüzgarı arkasına aldığı hissedilebiliyor. Emek ve Özgürlük İttifakı çoşkulu ve kararlı bir kampanya yürütüyor, amaç Yeşil Sol Partinin en fazla milletvekilini Meclise gönderebilmesi. Ama iktidar partisinin tüm devlet olanaklarını arkasına alarak yürüttüğü kampanya bu desteğe rağmen eski dönemlerinin canlılığına ve parlaklığına ulaşmaktan çok uzak. Valilerin, kaymakamların, diğer devlet görevlilerinin çabaları ve onların mitinglere katılmaya zorladıkları kitleler Erdoğan’ın yelkenlerini şişirecek bir rüzgar estiremiyor.
Bu durum iktidar partisinin yetkililerini her geçen gün biraz daha sertleşen ve her türlü mantık sınırını zorlayan bir dil kullanmaya zorluyor. Kaybedilecek seçimi bir darbe olarak nitelemekten, ülkenin işgal edileceğine, hayvanlarla evlilik yapılacağına vb. kadar ölçüsüz ve sınırsız bir yalan ve demagoji ortalığa saçılmış durumda. Kürt siyasi hareketinin Kılıçdaroğlu’na desteğini açıklamasından sonra Erdoğan: “Biz Allahtan emir alıyoruz. Dini, bayrağı, ezanı olmayanlar ‘Bay Kemal’i destekliyor” diyor ve sürekli kullandığı mezhepçilik dilini daha ileri götürebiliyor, ezilen ulusu aşağılıyor, ona hakaret ediyor!
Bu dil zehirli bir dildir. Üstelik ne yenidir, ne de bu seçim dönemine özgüdür. “Sürtükler, afedersiniz Alevi, ananı da al git” vb. söylemler bu ülkeyi yöneten zata ait ve seçim günleri yaklaştıkça bu zehirli dilin daha da keskinleşeceği görülüyor. Bu dili kullanmaktaki amaç açıktır; halk arasında keskin bir bölünme yaratmak, en gerici, duyguları harekete geçirerek hem onların oyunu almak, hem de onların en aktiflerini kampanya militanları haline getirmek, provakasyon ortamını sürekli canlı tutarak muhalefeti sindirmek ve yıldırmak.
Elbette bu gerici ve faşist propaganda bununla da sınırlı kalmıyor. “Milletin böyle bir muhalefete iktidar vermeyeceği vb” söylemlerle muhalefet saflarında kazanılsa bile iktidarın alınamayacağı gibi bir umutsuzluk duygusunu yaygınlaştırmak, mümkün olduğunda seçime katılımlarına darbe vurmak gibi uğursuz amaçlar peşinde de koşuluyor. Seçim bürolarına saldırılar sürerken özellikle Kürt siyasi hareketine yönelik operasyonlara hız veriliyor, bu yolla Millet İttifakının yumuşak karnına darbeler indiriliyor. Bütün bunların üzerine “millilik, yerlilik, dini bütünlük vb.” gibi demagojiler ekleniyor.
Tüm muhalif güçlerin amaçları ve kalkış noktaları farklı olsa da çok sağlam ve kararlı durmaları gerekiyor. Kitlelerin seçim mitinglerine coşkulu katılımı muhalif güçlere ek bir moral ve enerji veriyor. Bu güç aynı zamanda her türlü provokasyonu boşa çıkarabilecek bir potansiyeli de içinde taşıyor. Saldırılar karşısında tek bir geri adım bile atmak karşı tarafın daha da saldırganlaşmasını, pervasızlaşmasını beraberinde getirecektir. Gelişmeler açıkça göstermiştir ki demagojide, yalanda, saldırganlıkta, rezilce yöntemlere baş vurmakta bir sınır tanımamaktalar. Bundan kötüsü olmaz denilen her durumda daha da kötü ve rezil bir yönle ortaya çıkabilmektedirler.
Muhalefet tüm bunları boşa çıkarabilecek olanaklara ve güce sahiptir. En geniş kitleye ulaşmak, onları oy vermeye ikna etmek, kazanılması gereken milletvekili sayısını 360’ın üzerine çıkarabilmek için azami bir çaba göstermek, bunun içinde Yeşil Sol Partinin mümkün olan en fazla milletvekili ile Mecliste temsil edilmesini sağlayabilmek gerekiyor. Faşist gericiliği ve politik İslam’ın karanlığını yırtmak için her oy, kazanılan her vekillik büyük bir önem kazanıyor. Seçime sayılı günler kala tükenmeyen bir enerji ve yetenekle çalışmak, ulaşılmadık tek bir vatandaş bırakmamak gerekiyor. Her şey tek adam diktatörlüğünü bozguna uğratmak için! Her şey kazanmak için!
Evrensel'i Takip Et