6 Mayıs 2023

Deniz, Yusuf, Hüseyin 51 yıl sonra hâlâ genç, hâlâ mücadele alanlarında aramızda!

Ayaktakiler (Soldan sağa): Kor Koçalak, Hüseyin İnan, Recep Sakın, Mustafa Çubuk, Deniz Gezmiş. Oturanlar (Soldan sağa) Mete Ertekin, Yusuf Arslan, Ercan Öztürk, Semih Orcan ve sedyede Mustafa Yalçıner | Mamak Cezaevi 1971 - Mustafa Yalçıner'in arşivinden alınmıştır. 

Bugün 6 Mayıs!

6 Mayıs, 51 yıldan beri artık takvimlerde herhangi bir gün değil; Deniz, Hüseyin, Yusuf günü!

Bugün, Türkiye’nin devrimcilerinin, sosyalistlerinin, emperyalizme karşı olan her siyasi çevrenin onların şahsında, onlardan önce ve sonra devrimci mücadelede hayatını kaybeden devrimcileri anma günü!

Bugün, Türkiye devrimcilerinin emperyalizme, her türden gericiliğe, sömürüye karşı yürüttükleri mücadelenin muhasebesini yaptıkları, devrim ve sosyalizm mücadelesinde bilinçlerini yeniledikleri, mücadele azimlerini biledikleri gün!

Bu yüzden bugün vesilesiyle yapılan etkinliklerde, elbette dünden öğrendiklerimizin ışığında konuşulan dün değil bugündür; nasıl bir gelecek istediğimiz, daha da önemlisi bu geleceği nasıl elde edeceğimizdir!

Bu yüzdendir ki devrimciler, 6 Mayıs haftasına yayılan etkinliklerde 6 Mayıs’ın temsil ettiği değerlerden feyzalmaya çalışırken, gerici güç odakları ve onların sözcüleri ise kendilerinin de emperyalizme karşı olduklarını göstermek için yalanlarını “Denizler bugün olsaydı bizim gibi davranırdı” demeye kadar götürmektedirler.

ANTİEMPERYALİZM SEÇİM MALZEMESİ OLARAK KULLANILMAK İSTENİYOR

Nitekim 2023 6 Mayıs’ının 14 Mayıs’ta yapılacak seçimin öncesine denk gelmesi sahte antiemperyalistlerin seslerini yükseltmesine de yol açtı.

Örneğin Cumhurbaşkanı Erdoğan 18 Nisan günü Afyonkarahisar’daki seçim mitinginde “Bizim siyasi hayatımızın tamamı emperyalistlerle ve onların taşeronlarıyla mücadele etmekle geçti” dedi. Cumhur İttifakına destek açıkladıktan sonra AKP listelerinden milletvekili adayı olan DSP Genel Başkanı Önder Aksakal bir adım daha öne çıkarak “Deniz Gezmişler bugün olsaydı Erdoğan’a oy verirdi. Onlar da ABD karşıtıydı” diyerek antiemperyalizm ve “Denizler”in istismarında nerelere varılabileceğini gösterdi. Nitekim Erdoğan’ın hukuk işleri başdanışmanı ve AKP’nin ideologlarından Mehmet Uçum da “2023 seçimlerinde iktidar değişikliği Türkiye’nin tam bağımsızlığına darbe olur” diyerek Erdoğan’a yakın destek verdi.

Tabii ki Erdoğan’ın, Aksakal’ın, Uçum’un birden “emperyalizme karşı mücadeleyi”, “Denizleri” ve “tam bağımsızlığı” hatırlamalarının nedeni yaklaşan seçimlerdir.

Bu yüzden de bir yandan en gerici güçlerle iş birliği yapıp emperyalistlerle iş birliğinin envaiçeşidini siyasi maharet olarak propaganda edenler Siyasi hayatımızın tamamı emperyalistlerle mücadele etmekle geçti” demekte de bir sakınca görmemektedir.

EMPERYALİSTLERLE İŞ TUTMAK ANTİEMPERYALİSTLİK DEĞİL, İŞ BİRLİKÇİLİKTİR!

Gerçekte Erdoğan’ın siyasi hayatının tamamı “Siyasi hayatımızın tamamı emperyalistlerle mücadeleyle geçti” iddiasının tam tersidir. Çünkü Erdoğan’ın siyasi geçmiş olarak gösterdiği MTTB ve MSP’nin gençlik örgütü olan “Akıncı Gençlik” örgütlenmeleri, ABD ve Batı emperyalizminin komünizme karşı mücadelesinin en önemli projesi olan “Yeşil Kuşak”ın dayanaklarındandır. Sonraki yıllarda Erdoğan’ın tutumu, Erbakancılığın Batı emperyalizmine değil ama Batı kültürüne, seküler sosyal yaşam tazına karşı olma üstünden bir Batı düşmanlığıdır! Ki bunun emperyalizme karşı mücadeleyle bir ilgisi yoktur.

Nitekim Erdoğan 2002 seçimiyle tek başına iktidar olunca ilk yaptığı (yapacağı) iş, ABD’nin Irak’ı işgal saldırısının Türkiye üstünden yapılmasına destek vermek oldu. Ama hükümet tezkeresi TBMM’de reddedilince Erdoğan ABD tarafında “gerekli liderliği yapamadığı için” eleştirilse de birkaç yıl sonra, İslam dünyasını Batı emperyalizminin bölge stratejisine entegre etmenin projesi olan Büyük/Genişletilmiş Ortadoğu Projesinin Eş Başkanı yapıldı. Erdoğan’ın Türkiye’si Batı emperyalizminin “bölgesel gücü” ve “model ülkesi” oldu. Erdoğan da “Ben GOP’un Eş Başkanıyım” diye yıllarca övündü!

2007 sorasında Erdoğan, “yeni Osmanlıcı aktif dış politika”ya yönelince bölgeye müdahale eden ABD ve Rusya emperyalizmleri arasındaki çelişkilerden yararlanarak “Kırıntılardan pay alma” tutumunu, “büyük diplomasi dehalığı”, “emperyalizme karşı mücadele” olarak propaganda etti. Ama gerçekte Erdoğan’ın yaptığı emperyalistler arasındaki rekabetten yararlanma ve bölge gericilikleri arasındaki çatışmalarda taraf olarak “İslam alemine liderlik” iddialarıyla da birleşince Erdoğan’ın emperyalizm karşıtlığı, ABD ve Rusya başta olmak üzere emperyalistlerin bölgeye yeni üsler kurarak, yeni iş birlikçiler bularak bölgeye yerleşmelerine meşruiyet sağlamak oldu.

GERÇEK BİR ANTİEMPERYALİST MÜCADELE DAHA DA ÖNEM KAZANDI

‘60’lı yılların ikinci yarısında ete kemiğe bürünen gençlik mücadelesiyle öne çıkan Deniz, Yusuf ve Hüseyin’in 1972’nin 6 Mayıs’ında darağacı altındaki haykırışlarıyla, bu mücadele antiemperyalizmi de aşarak sömürüsüz, sınıfsız, barış içinde bir dünya amacına bağlandı. Bu binlerce gencin bedelini hayatlarla da ödediği gerçek bir antiemperyalist mücadeledir. O dönemin en yaygın sloganı olan “tam bağımsız ve gerçekten demokratik Türkiye” şiarının ifade ettiği antiemperyalizm böyle bir antiemperyalizmdir. Yani ne Erdoğan’ın sahte antiemperyalizminin ne kendi gericiliği ile Denizlerin adını istismar etme çabasının ne de Uçum’un eski solculuğundan kalma tek adam rejimini “tam bağımsızlık” olarak gösterme gayretinin gerçek antiemperyalizmle, gerçek bağımsızlıkla ilgisi yoktur.

Çünkü biliyoruz ki Erdoğan’ın;

  • Batı ve Rusya emperyalizminin savaş alanı yapılan Ukrayna krizinde hem Ukrayna hem de Rusya ile iş tutmasının,
  • NATO’da bütün savaş ve silahlanmaya dair kararlara imza atarken sadece İsveç’in üyeliğine “teröre destek verdiği” gerekçesiyle ayak sürümesinin,
  • NATO’ya karşı Şangay 6’lısıyla, ABD’ye karşı Rusya ya da Çin’le flört etmesinin gerçek bir anti emperyalizmle bir ilişkisinin olmaması gibi liberal sol-sosyal demokrat çevrelerin ABD’ye tepki gösterirken Avrupalı emperyalistlerin “demokratlığı”nı gerekçe göstererek emperyalizme karşı mücadelenin dışında tutmasının da elbette gerçek antiemperyalizmle hiçbir ilgisi yoktur.

GERÇEK BİR ANTİEMPERYALİST MÜCADELE SÖZÜMÜZÜ YİNELİYORUZ

Dahası, “kapitalizmin tekelci aşaması olan emperyalizm”e karşı olmanın elbette ki kapitalizme karşı mücadeleyle birleşmediğinde başarılı olma şansının olmaması, gerçek antiemperyalizmle sahtelerini ayırmayı kolaylaştırmaktadır.

Nitekim ülkemizde antiemperyalizm mücadelesinin Denizlerin şahsında bir mücadeleyle simgelenmesi ülkemizde emperyalizme karşı mücadele için sağlam bir zemin oluşturmaktadır.

Bizlere genç hayatlarını feda ederek sınanmış bir gerçek antiemperyalist mücadele temeli sunan Deniz, Yusuf ve Hüseyin yoldaşlarımızın ve devrimci mücadele içinde hayatını kaybeden devrimcilerin anısı önünde saygıyla eğiliyor, önümüzdeki dönemde daha da önem kazanacak olan gerçek bir demokrasi ve antiemperyalist mücadeleyi daha ileri bir mevziye taşıma sözümüzü yineliyoruz.

Onlar, aramızdan fiziken ayrımlarından 51 yıl sonra da hâlâ genç, hâlâ mücadele alanlarında aramızda!

Evrensel'i Takip Et