Umut onları, onlar umudu diri tutuyor

Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel
Yirmi küsur yılı geçen gazetecilik yaşamımda haliyle pek çok kişi ile tanıştım. Bu kişiler içerisinde bende en fazla iz bırakanlar ilerlemiş yaşlarına rağmen yaşamaktan kopmayanlar oldu. Ortalama yaşam sürelerini göz önüne getirdiğimizde çok az ömürleri var diye düşündüğümüz bu kişilerin yaşama mücadelesi ile bağlarının sırrını da çözdüm sanıyorum, bu yıllar içerisinde. Bu kişilerin hepsi yaşamları boyunca bir mücadelenin içinde yer almışlardı. İşte bu mücadeleler onları ayakta tutuyordu. Bir inat ve direniş öyküsüydü yaşamları. Vücutları zamanın o acımasız döngüsüne bu mücadele direnciyle karşı koyuyor, bir anlamda ölüme karşı direniyordu. Bunlardan ikisini tanıtacağım bu hafta sizlere.
SEVİM ANNE
Sevim Anne’yi (Efeler) 4-5 yıl önce Çeşme’de yapılan bir çevre eyleminde tanımıştım. Yüzü her daim gülen, her cümlesinin sonunu kahkaha ile bitiren oğlu Faruk’un koluna girmiş eylemde en önde yürüyordu. O zamanlar annesinin 90 yaşının üzerinde olduğunu söylemişti Faruk. Demek ki şimdi yüz yaşına ya bir ya da iki yıl var.
Alaçatı Sulak Alanı’nda Çeşme Turizm Projesi’ne karşı (Çeşmeliler talan projesi diyorlar) açılan davanın bilirkişi keşfinde de yine en öndeydi Sevim Anne. Bilirkişi keşfi incelemesi sırasında toplanan yüzlerce kişi arasında gazetecilerin ve keşfe katılan yurttaşların en çok ilgi gösterdiği insandı. Yüz yaşına merdiven dayamış bedeni artık onu çok fazla ayakta tutamadığı için bir sandalyeye oturmuş, eline sulak alanın korunması ile ilgili bir döviz almış, her isteyenle fotoğraf çektiriyordu. Arada gazeteciler gidip onunla söyleşi yapıyorlar, o pırıl pırıl zihni ve yüreğinden gelen cümlelerle doğanın korunması gerektiğini, bunun çocuklarımıza karşı bir ödevimiz olduğunu söylüyordu.
Birkaç gün önce de kitap fuarına katılmak için geldiğim Merzifon’da görüştük Sevim Anne’yle. Tayfun annesi ile birlikte annesinin sınıf arkadaşı İnci Teyze’nin (Akın) de koluna girmiş, kitap fuarına getirmişti. Annesi ve teyzesini fuara gelenlere meşhur kahkahaları eşliğinde “yüzlük çıtırlar” diye tanıtıyordu. Sevim Anne ve arkadaşı İnci Teyze ilkokul yıllarından beri hep birlikte okumuşlar, birbirlerine bir asırdır can yoldaşı olmuşlardı. Öğleden sonraki panele kadar üç dört saat uzun uzun sohbet ettik her ikisiyle de. Okul yıllarını, çalıştıkları işleri, sonrasındaki yaşamlarına dair birçok ayrıntıyı anlattılar bize.
Sevim Anne Çeşme’deki evlerini ve zeytin bahçelerinin yanı başına gelen beton yığınlarının tatlarını tuzlarını kaçırdığını, bu nedenle doğum yerleri olan Merzifon’a geldiklerini söyledi. Seçimde burada oy kullanıp döneceklermiş tekrar Çeşme’ye ama o eski gitme hevesi yoktu gördüğüm kadarıyla.
SÖYLEŞİMİZİ ONURLANDIRDILAR
Çevre Platformunun standından fuarın konferans salonuna geldiler “Emek ve ekoloji mücadelelerinin edebiyata yansımaları” konulu söyleşimizi izleyerek bizi onurlandırdılar. Epey bir yorulduklarını tahmin ediyorum o atmosfer ve zaman içerisinde. Ancak bizim için yaşamımızın en güzel armağanlarından birisini verdiler ve 100 yaşlarında iki dinleyenimiz olmasının mutluluğunu yaşattılar. Ömürleri sağlıklı ve uzun olsun…
PARTİNİN EN YAŞLI ÜYESİ
Panelden bir gün sonra da Tüm Köy Sen Genel Başkanı Sadık Turan bizi en yaşlı partili diye tanıttığı Vahit Amca’nın (Erdoğan) evine götürdü. Merzifon’un önü bahçeli, bir iki katlı evlerinin bulunduğu bir sokakta kızı ve kedileri ile birlikte yaşayan Vahit Amca da 90 yaşını çoktan geçmiş bir devrimciydi. Yaşını asla göstermiyordu fiziksel olarak, iri gövdesi hâlâ dinç, gülen yüzü ve gözleri neşe saçıyordu. Tek sıkıntısı arada sırada yoklayan demans nöbetleri idi. O nöbet gelmediğinde doğduğu tarihi yıl ay gün olarak söyleyecek kadar iyi anımsıyordu geçmişi. Küçük manav dükkanı işleten Vahit Amca, Merzifon ve Amasya’da özellikle 1980 öncesi o hareketli devrimci mücadelenin içinde, partinin önceli olan örgütün lider kadrosundan birçoğunu yakından tanımış birisiydi. Şeref Aydın, Veli Yılmaz ve diğer parti kadrolarını hep göğsünü kabartarak anlatıyordu. Şeref Aydın’ın şimdi oturdukları ve bizi bir kahve içimi misafir ettikleri evin yapımında elleri patlayana kadar çalışmasını hiç unutmamıştı mesela. Bizi kapıya kadar uğurladı Vahit Amca. Sıkı sıkı sarıldı, “Gene gelin” dedi.
Menderes Karakuyu köyünde taş ocağı yapılmak istenen arazisine son nefesine kadar bırakmayıp zeytin diken Yavuz Bozkurt, Manisa Turgutlu’da nikel madenine karşı direnişin öncülerinden Muammer Arabul, Artvin Cerattepe mücadelesinin simge isimlerinden Erzade Yalçıntaş, Hacı Ali Keklik ve adlarını sayamadığım onca güzel insan tanıdım; son nefeslerine kadar direnmeyi, mücadeleyi bırakmayan. Gelecek güzel günlerin özlemi ve umudunu canlı tutan. Dünya bu güzel insanların yüzü suyu hürmetine dönüyor biraz da. Umut onları, onlar umudu yaşatıyorlar…
Evrensel'i Takip Et