08 Mayıs 2023 03:27

Tek adam rejimi propagandayı ‘psikolojik harp’ silahına dönüştürdü!

Erdoğan ve Emine erdoğan Kayseri mitinginde

Fotoğraf: Murat Çetinmühürdar/TCCB

Paylaş

Tarihi seçime sadece 6 gün kaldı. Seçime yaklaştıkça meydanlar, çanların tek adam rejimi için daha bir yüksek sesle çaldığını gösteriyor.

Bunu sadece İzmir, İstanbul,…Van gibi tek adam yönetimine çoktan açıkça tutum almış büyük kentlerde değil AKP’nin kalesi olarak görülen Erzincan, Aksaray, Afyon, Uşak,…gibi nispeten küçük kentlerde de görüyoruz. Milletvekili aday listelerinin başına koyup, altlarına Togg, ellerine devletin bütün imkanlarını da vererek sahaya sürdüğü bakanlarının, gittikleri kentlerde kendilerini dinleyecek yurttaş bulamamaları bir yana Erdoğan’ın kendisi de Konya’da bile beklediği kalabalığı bulamıyor.

Erdoğan ve etrafına topladığı Cumhur İttifakı partilerinin sözcüğün gerçek anlamıyla halka sözünü edecekleri bir vaatleri kalmamış. Bu yüzden de soğan ve patates fiyatlarında sembolize olan hayat pahalılığına karşı Togg, İHA, SİHA, savaş gemisi,…muhalefeti ve kendilerine oy vermeyen yurttaşları Allahsızlar, kitapsızlar, kıblesizler, seccadesizler,…vatansızlar diye nitelemelere varan kışkırtıcı bir kara propagandayla günü kurtarmaya çalışıyorlar.

Öyle görünüyor ki, 14 Mayıs seçimi patates-soğanla Togg’un, İHA’ların, SİHA’ların, TCG Anadolu’nun savaşı olacak!

Bu savaşı kimin kazanacağını da hafta sonunda göreceğiz!

"DÜN DÜNDÜR BUGÜN BUGÜN"DEN "SABAH SABAHTIR ÖĞLEDEN SONRA ÖĞLEDEN SONRADIR"A

Cumartesi günü, Erdoğan’ın sosyal medya hesabından yapılan paylaşımı görenler, “Hayırdır inşallah!” demekten kendilerini alamadılar.

Çünkü Erdoğan Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Siyasetin özünde var olan tatlı rekabetin siyasi husumete dönüştürülmesine lütfen fırsat vermeyelim… Birliğimize, beraberliğimize, bu topraklardaki bin yıllık kardeşliğimize sıkı sıkıya sahip çıkalım. Allah’ın izniyle gerisi gelecektir” diyordu!

Ama bu açıklamanın üstünden altı saat geçmeden Kayseri’de düzenlediği mitingde Kılıçdaroğlu’nu hedefe koyan Erdoğan; “Ne diyor? ‘Sana söz.’ Ya sen bugüne kadar hangi sözünü tuttun…Sende doğruluk diye bir şey var mı, dürüstlük diye bir şey var mı? Hayatın yalan…” diyerek çok acele biçimde aslına rücu etti!

Evet, bu ülkeyi 20 yıldır yöneten, bunun son 7 yılında da tek adam olan Cumhurbaşkanı için altı saat içinde bu birbirine taban tabana zıt tutum, “normal” insanlar arasındaki ilişkide “normal” görülmez. Ama söz konusu olan siyaset erbabı olunca, siyasete Demirel tarafından 1960’lı yıllarda sokulan “Dün dündür bugün bugün” sözünün “normal” sayılmasından beri, ülkemizde öne sürülen bir iddianın, bir vaadin bir süre sonra tam tersini savunmak sadece olağan değil siyasi bir maharet, hatta duayenlik göstergesi olarak görülmektedir.

Elbette Demirel’in bu demagojik aforizmasının siyasetin “normali” içine alınarak rağbet görmesinin arkasında sermaye siyasetinin halkın talepleri karşısında düştükleri çukurdan çıkmaları için önemli bir olanak sağlaması yatmaktadır. Dahası bu aforizmadaki “dün”le “bugün” arasındaki süre bir takvim günü (24 saat) değil (1 ay, 1 yıl, 3 yıl, 5 yıl,…olabilir) bir dönemdir. Ve sermaye siyasetçileri ne kadar sıkışmışsa “dün”le “bugün” arasındaki süre o kadar kısalmaktadır.

Erdoğan’ın yukarıda sözü edilen son açıklamasında bu süre altı saate kadar kısalmıştır! Ki, herhalde bu 6 saat, geçen 50 yıldan fazla sürede “dün”le “bugün” arasındaki en kısa süredir!

Başka bir söyleyişle Erdoğan, Demirel’in demagojik “Dün dündür bugün bugün” biçimindeki sözlerini “Sabah sabahtır öğleden sonra öğleden sonradır”a  indirgemiş olmaktadır.

Bu da elbette tek adam yönetiminin sıkışmışlığının bir göstergesi olarak yorumlanabilir.

ÇELİŞKİLİ AÇIKLAMALAR BİLEREK VE İSTEYEREK YAPILAN BİR TERCİH!

Sabah, daha huzurlu, siyasetin daha barışçıl bir üslupla yürütülmesinden yana olan toplumsal kesimlere hitap etmek, öğleden sonra kimlikleri üstünden kışkırtılmış yandaşları motive etmek için savaş naraları atmak elbette ki bir sıkışmışlığı gösteriyor. Ama Erdoğan’ın bu açıklamalarının “sıkışmışlığına” yani siyasi bakımdan da olsa bir zorunluluğa bağlanması bu açıklamalara “masumiyet” kazandırıyor.

Oysa gerçeğin öteki boyutu daha önemlidir. Ki, o boyut Erdoğan ve AKP propagandasının bu ve bu tür açıklamaları, normal akılla düşünen vatandaşlara çok saçma gelse de bu açıklamalar propagandayı psikolojik harp silahı olarak kullanan tek adam rejimi için kara propagandanın bir unsurudur. Çünkü böylece Erdoğan ve AKP bu iki açıklamayla sabah, “Harbe değil seçime gidiyoruz” diyerek daha barışçıl koşullarda bir seçim ortamı isteyen geniş yığınlar içinde bir kafa karışıklığı yaratmayı, en azından o günü, “Ne oluyor?” sorusu etrafında şaşkınlık yaratarak kurtarmayı amaçlarken öğleden sonraki açıklamasıyla da “Harbe gider gibi seçime gitmek”ten hoşnut olacak şovenist, militarist ve aşırı dinci kesimleri motive etmeyi amaçlamaktadır.

İKTİDAR "PSİKOLOJİK HARP" İLE DE İSTEDİĞİ SONUCU ALAMAYACAK!

Belki burada AKP cenahında; Kızılay’la ilgili tartışmalarda sorumluların istifa edip etmemesi, seçimin sonucunun kabul edilip edilmeyeceği, “Kılıçdaroğlu’nun kasetleri var” gibi tartışmalarda görülen ve AKP ve rejim sözcüleri arasında “Her kafadan bir ses çıkması”, hatta “Bir kafadan öğleden önce ayrı öğleden sonra ayrı bir ses olmak üzere iki ses çıkma” halinin bir disiplinsizlik, kendiliğinden oluşan kakafoni değil, bilerek ve istenerek oluşturulan bir durum oluğunu söylemek gerçeğe daha yakındır.

Çünkü iktidarın seçime “Harbe gider gibi gittiği”nden söz ederken, tarafların silahla harp etmesinden söz edilmiyor ama propagandayı “Psikolojik harp silahına dönüştürerek” bunun gerektirdiği her tür yalan, iftira, sahte belgeler üretme gibi yol ve yöntemi kullanacağı tartışmasızdır.

Ancak burada, “İktidarın böyle bir amacının olması, bu psikolojik silahı kullanmaktaki amacına varmasını olanaklı kılar mı?” sorusu akla geliyor.

Bu soruya verilecek kısa yanıt, “En azından bu silahını eskisi kadar etkili kullanamayacak” biçimindedir. Çünkü halk da muhalif siyasi güçler de son yıllarda yaşadıklarından gerekli dersi çıkarmıştır!

Bunu önümüzdeki pazar günü daha açıkça göreceğiz! 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa