Sandıklara sahip çık, korku duvarını yık

Fotoğraf: Jaber Abdulkhaleq/AA
Bu yazı, bu köşenin 14 Mayıs’taki kritik seçimler öncesi son yazısı.
İktidar, yine bizim cebimizden çıkacak parayla bir kerelik olarak sadece oy kullanılacak zamana endeksli doğal gaz faturalarının ‘Devlet tarafından ödenmesi’ hamlesi dahil, bu ülkede çoğu insanın maalesef siyasetle neredeyse tek bağı olan oyunu etkilemek açısından akla gelebilecek, hatta gelmeyecek her numarayı yaptı.
İktidarın İstanbul başta olmak üzere büyük kentleri kaybettiği son yerel seçimlerde, YSK’nin dahil edildiği numaraların seçim sonuçları açıklandıktan sonra da devam ettiği bir ülkede seçimlere gidiyoruz.
Tüm bunlar doğal olarak bu ülkede siyasal gündemi yakından takip edenlerde dahi bir güvensizlik duygusunu gündemde tutuyor.
Önceki gün, sosyalist gelenekten gelen ve bilişim sektöründe çalışan bir arkadaşım, bir yolculuk sırasında seçimlere dair konuşurken şunları söyledi: “Ben son yerel seçimlerde iktidarın ne yapıp edip özellikle İstanbul’u bırakmayacağını düşünmüş ve bunu da çevremde çok fazla dillendirmiştim. Nitekim iktidarın İstanbul’u kaybettiği ilk tur seçimi iptal edilerek yenilendi. Ama ikinci seçimde iktidar daha açık arayla kaybetti ve sonrasında ‘topal ördek’ lafları etse de bu tabloyu kabul etmek zorunda kaldı. O nedenle bu seçimlere dair endişelerimi dillendirirken, daha dikkatli konuşmayı tercih ediyorum.”
CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun, iktidarın intikamı olarak kendisine siyasi yasak getirilen bedele sebep olan, örgütünü harekete geçirerek azimli sandık takibi olmasaydı, ikinci turda iktidarın daha büyük bir farkla İstanbul’u kaybettiğini ortaya koyan tablo belki engellenebilecekti.
Seçimlere çok kısa bir süre kala, iktidara yakın Yeşildağ ailesinin en küçük kardeşi Ali Yeşildağ, iktidara ve Erdoğan’a ilişkin Antalya Havalimanı ihalesi başta olmak üzere çeşitli ifşalarda bulundu. Ailesi tarafından bir açıklama ile reddedilen ve kendisinin de onları reddettiğini belirterek arkasında durduğu ifşalara dair videoya erişim engeli getirilirken, Gazeteciler Sedat Yılmaz ve Dicle Müftüoğlu’nun, Kobanê davasında da kullanılan ‘gizli tanık’ ifadelerine dayandırılarak tutuklandığı yargı sistemimizde bu ifşalara ilişkin, iktidarın devam ettiği seçimler öncesinde bir adım atılabileceği beklentisi herhalde kimsede yok. Siyasi dokunulmazlığa sahip İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve Millet İttifakının Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu ifşalara atıf yaparak muhataplarına sorduğu sorular açısından da aynı tutumun geçerli olacağını tahmin etmek zor değil.
Seçimlerde kullanılacak olan oyların, sonuçlara, manipülasyona uğramadan yansımasına dair endişeler aynı güvensizlik duygusundan besleniyor.
Ancak, yukarıda son İstanbul seçimleri üzerinden aktardığımız durumun aslında son 30 yılda, Kürtlerin yoğunlukta yaşadıkları kentler, ilçeler, köyler, mezralar açısından daha köklü bir tarihi olduğu unutulmamalı. Son 25-30 yıl içinde gazeteci olarak seçimleri takip edenler, bu bölgelerde halkın sandık başlarındaki silahlı güvenlik güçlerinin gölgesinde oy kullanmak durumunda bırakıldığına ve türlü baskıların yaşandığına tanıktır. Seçim süreçlerinde can kayıplarının dahi yaşanmış olması henüz çok sıcak bir olgu. Ama tüm bunlara rağmen, o sandıklarda iktidar ve ittifak güçleri sınırlı bölgeler hariç uzun bir süredir kaybediyorlar.
Bu ülkede değişim isteyenler açısından, ‘Benim tek bir oyumla sonuçlar değişecek değil’ diye düşünmeden sandığa gitmenin çok önemli olduğu bir seçimin öncesindeyiz. Tercihi değişimden yana olduğu halde sandığa gitmeyen az sayıda kişinin bile belirli bir bölgede muhalefetin kazanacağı bir vekilliğin iktidar kanadına yazılmasına neden olabileceği bir seçim yasasıyla seçimlere gidiliyor.
İş bununla bitmiyor. Sandıklara sahip çıkmak ve oy kullanıldıktan sonraki süreci de sonuçlar açıklanıncaya kadar takip etmek kritik önemde.
Bir de, Kılıçdaroğlu’nun provokasyona karşı dikkatli olmak adına seçim gecesi sokağa çıkılmaması uyarısı var. Kuşkusuz, itina ile provokasyon yaratanların maaşlı olarak görevli olduğu bir düzende bu uyarılar yersiz değil. Ama siyasette boş bırakılan alanların başkaları tarafından doldurulduğu da unutulmamalı. İnsanların, -provokasyon ihtimallerine uyanık olarak- sevinçlerini sokaklarda dile getirmesi dünyanın her yerinde demokratik bir gelenektir. Hatta bu çoğu zaman kurtarıcı bir etki gösterir.
Haftaya bugün, daha iyi bir sabaha uyanacağımızın inancı ve dileğiyle…
Evrensel'i Takip Et