11 Mayıs 2023 04:52

Şam'ın dönüşü!

Kahire'de Arap Birliği Dışişleri Bakanları Toplantısı

Fotoğraf: Kuveyt Dışişleri Bakanlığı

Paylaş

Şam, 2011 yılında ayaklanmanın başlamasından kısa süre sonra askıya alınan Arap Birliği üyeliğine geri dönüyor. Esad yönetiminin 19 Mayıs’ta Suudi Arabistan’da yapılacak Arap Birliği zirvesine katılması kesinleşti.

22 üyeli Arap Birliği’nde Şam’ın geri dönüşüne itiraz eden birkaç ülkenin başında Katar geliyordu. Şam ile ilgili kararın oy birliği ile alınması gerektiğinden, Birliğin üyelerinden Katar, Fas ve Kuveyt üzerinde baskılar giderek artıyordu. Nihayetinde Suudi Arabistan, Cezayir, Umman gibi ülkelerin yoğun girişimleri ile itiraz eden ülkeler de “tamam” dedi.

Aslında bu konuda en etkili itirazın Katar’dan geldiği söylenebilir. Katar itiraz gerekçesi olarak Şam’ın/Suriye’nin Arap Birliği üyeliğinin askıya alındığı dönemdeki şartların hâlâ var olduğunu savunuyor. Ancak Katar’ın itirazının arkasında biraz Türkiye, çokça da ABD ile ilişkilerin yattığını savunanlar da var. Buna göre, Türkiye, Suriye’nin Arap Birliği’ne dönmesini istemiyor ve bunu Katar üzerinden engellemeye çalışıyor. ABD ve AB ise Şam’a yönelik siyasi ve ekonomik ambargoların devam etmesini istiyor. Özellikle de Ukrayna işgali başladığından beri Suriye’nin Rusya açısından nefes borusu olduğu düşünüldüğünde ABD’nin Şam ile ilgili girişimlere tepkisinin neden daha da sertleştiği anlaşılabilir. Katar ise neredeyse bütün politikalarını ABD’ye göre belirleyen tek Arap ülkesi olarak öne çıkıyor. Son birkaç yıldır ABD’nin bölgedeki müttefiklerinin başında gelen Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerin Rusya’ya ve Çin’e daha da yakınlaştıkları açık. ABD’nin pek hazzetmediği bu gidişat içinde Katar hâlâ ABD açısından NATO üyesi olmayan tek müttefik konumunu koruyor.

Suriye’nin Arap Birliği’ne geri dönüş sürecinin kapısını açan Birleşik Arap Emirlikleri, yoğun lobi faaliyetlerine ilk başlayan ülke Cezayir olsa da sürecin mimarı Suudi Arabistan oldu. Suudi Arabistan’ın bu politika değişikliğinin arkasında ise izolasyonla birlikte Suriye’nin Arap dünyasından kopuşunun hızlandığı görüşü yatıyor. Siyasi ve ekonomik izolasyonun Suriye’yi İran ve Türkiye başta olmak üzere Arap olmayan ülkelerin etkisine daha fazla yattığı savunuluyordu bir süredir. Zaten Suriye’nin Birliğe geri dönüşü için yapılan girişimlerde vurgulanan fikir de, Arap ülkesi olan Suriye’nin Arap dünyasına geri dönmesi oldu.

Oldukça yakın bir gelecekte Şam elçiliğini açmayı planlayan Suudi Arabistan’ın bir diğer hedefi ise bölgedeki kaotik bölgeleri yatıştırmak. Çin’in girişimi ile gerçekleşen Suudi Arabistan-İran uzlaşması da bu yaklaşımın bir sonucu olarak ortaya çıktı. Bölgedeki kaotik şartlar yatışmalı ki Suudi Arabistan başta olmak üzere bölge ülkeleri enerjiye, ticarete, vekalet savaşlarının giderek artan maliyetlerini azaltmaya dair planlarını hayata geçirebilsin.

Velhasıl Suudi Arabistan-İran uzlaşmasında olduğu gibi Şam’ın Arap Birliği’ne dönüşü de herkesin az-çok kazandığı bir mutabakat olacak gibi görünüyor.

Elbette Şam’ın Arap Birliği’nden en önemli beklentisi ekonomik desteğin sağlanması. Mevcut ABD yaptırımları sebebiyle Arap ülkeleri Şam’a doğrudan desteğe çekinse bile devreye Arap Birliği’ne bağlı alt komisyonların ve yine birliğin yatırım ajanslarının girmesi oldukça muhtemel. Ki, bu ajanslar arasında kalkınma ofisi de var sosyal yardım ajansı da… ABD’nin onca üyesi olan Arap Birliği’ni yaptırım kapsamına alması ihtimalinin oldukça zayıf olduğu düşünülüyor.

Suriye’nin Arap Birliği’nin bazı şartları kabul ettiğine dair haberler var. Ancak bu haberlerde yer verilen mültecilerin dönüşü, Suriye’de siyasi çözüme dair 2254 numaralı BM kararına uyulması gibi şartlardan bahsediliyor. Aslında bu konuda yeni bir şey olmadığı, Şam’ın uzunca bir süredir bu şartları sahiplendiği ve resmi açıklamalarında yer verdiği biliniyor. Yani Şam’ın Arap Birliği’ne dönüşünün Suriye’deki süreçleri nasıl etkileyeceği hâlâ belirsiz. Gerçi bu konuda Ürdün ve Suudi Arabistan bir süredir Arap İnisiyatifi adını verdikleri bir yol haritası ile gerilimi düşürmeyi hedeflediklerini söylüyorlar. Kısacası Suriye konusunda artık devrede Arap Birliği var.

Bu durum elbette Türkiye’nin Suriye’deki durumunu doğrudan etkileyecek gibi görünüyor. Artık Türkiye’nin Suriye’den çekilmesi gerektiğini söyleyen çok daha fazla sayıda bölge ülkesi olacak.

Ankara-Şam arasında “kime göre terörist” sorusunun cevabı verilmemişken Esad yönetiminin karşısında -Arap Birliği’ne dönüyor olsa da- ülkesinin önemli bir bölümünü kontrol edemiyor olduğu gerçeği duruyor. Özellikle Fırat’ın doğusundaki ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri’nin durumu tam bir muamma. Sonuçta hangi Arap ülkesi ABD’ye çekil diyecek, diyebilecek?

Her halükarda Şam da, bölge ülkeleri de önemli ekonomik kazanımlar sağlaması beklenen bir sürecin kapısını açtılar. Ancak Suriye’de toprak bütünlüğünün sağlanması, ekonominin en azından mülteciler geri dönecek kadar düzelmesi kısa sürede olacak gibi değil ve biz bu konuları daha uzunca bir süre konuşacağız gibi görünüyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa