12 Mayıs 2023 04:19

Seçim senaryoları ve ekonomiye dönük beklentiler

Seçim sandığı

Fotoğraf: MA

Paylaş

Seçime sayılı günler kala piyasalar büyük ölçüde durmuş seçim sonuçlarını bekliyor. Anketlere göre Kılıçdaroğlu ipi göğüslemeye daha yakın dursa da ilk tur galibiyeti halen bıçak sırtı görünüyor. Kimi iktidara yakın anketlerde ise Erdoğan’ın önde çıktığını not etmekte fayda var. Süregelen belirsizlik karşısında yatırımcılar TL cinsi varlıklardan uzak durmaya devam ediyor. Vatandaş ise seçim sonrasında kurun yönü başta olmak üzere nasıl bir ekonomiyle karşılaşacağımızı merak ediyor. Bu yazıda cumhurbaşkanlığı seçiminin olası sonuçlarını ve ekonomiye dönük muhtemel etkilerini değerlendireceğiz.

Erdoğan’ın ilk turda kazanması halinde belirsizliğin ortadan kalkmasına karşılık iktidarın sert yalpalamaları karşısında oluşan güven kaybı karşılaşılacak bilançoyu ağırlaştıracak, kurdaki yukarı yönlü baskı güç kazanacaktır. MB rezervlerinin hızla eridiği, bütçe açığının ve cari açığın büyüdüğü, yurt dışı finansman ihtiyacının en üst seviyelere tırmandığı bir noktadayız. Seçimin de sona ermesiyle birlikte iktidarın bir süredir sıkı sıkıya sarıldığı faiz-enflasyon söyleminden çark etmesi en güçlü olasılık. Kaybettikleri kredibiliteyi daha yüksek faizlerle ve sert istikrar tedbirleriyle telafi etmeye çalışacaklardır.

Seçimin ikinci tura kalması halinde ise siyaset sahnesindeki gerginliğin daha da tırmanacağını ve iktidarın barışçıl devri konusundaki soru işaretlerinin artacağı öngörülebilir. Bu takdirde TL cinsi varlıklardan yeni bir çıkış dalgası yaşanması ve serbest piyasada kurun yeni zirveler görmesi beklenir. Bu iki haftalık süreçte artan belirsizlik, bütçeye getireceği ek yük, kredilerin daralması ve ekonomik faaliyetlerin bir süre daha rölantide seyretmesine neden olarak seçim sonrasında karşılaşacağımız enkazı ağırlaştıracaktır.

En olumlu senaryo kuşkusuz Kılıçdaroğlu’nun ilk turda seçimi kazanması olacaktır. Son dönemde ekonomi politikasında yapılan büyük yanlışlar, izlenen tutarsız politikalar ve liyakatsiz atamalar ekonomiyi öylesi bir açmaza sürükledi ki sadece değişim vurgusu dahi piyasada olumlu karşılık bulacaktır. Merkez Bankasına yapılacak atamalar ve değişen ekonomi yönetimi Türk lirası cinsi varlıklara dönük güven erozyonunu sona erdirebilir ve portföy yatırımlarını yeniden ülkeye çekebilir. Güçlü sermaye girişleri kurda istikrara paralel olarak enflasyondaki artış beklentisini de sınırlandıracaktır. Bu koşullarda politika faizini cari enflasyonun üzerine çekecek sert artışlara gerek kalmaksızın enflasyonun geriletilmesi de mümkün olacaktır. Yılın ikinci yarısında Fed cephesinde faiz artırımlarının sona ermesi halinde uluslararası likidite koşulları da destekleyici rol oynayacaktır. Yeni iktidarın çok parçalı yapısı nedeniyle enflasyonu hızla aşağı çekmeye dönük sert istikrar tedbirlerine başvurması anlamlı olmadığı gibi mümkün de görünmüyor. Buna hevesli kadroların olduğuna şüphe yok. Ancak toplumsal maliyeti büyük olur, zor aldıkları iktidarı kolay verirler. Siyasi akıl bu noktada baskın çıkacaktır.         

Bunlar elbette kısa vadeli beklentiler. Bunun ötesinde Türkiye ekonomisinin AKP döneminde derinleşmekle birlikte uzun zamandır süregelen çok daha derin sorunları var. Cari açık sorunu üretimin yeniden yapılandırılmasını özellikle gıda ve enerji alanında dışa bağımlılığı azaltacak yatırımlar yapılmasını gerektiriyor. “Özel ekonomi bölgeleri” projesi ile Kılıçdaroğlu kısmen bu başlığa değindi. AKP öncesinde başlayan ancak sonrasında hız kazanan özelleştirme dalgasının ülke ekonomisinde dışa bağımlılığın tırmanmasına neden olduğunu, artan döviz kuru geçişkenliği nedeniyle merkezi otoritenin fiyat istikrarı üzerindeki kontrol yetisini sınırlandırdığını gördük. Bu sorunların kalıcı bir şekilde aşılması ancak kamu girişimciliğini merkezine koyan uzun erimli bir bölgesel kalkınma stratejisi ile mümkün olacaktır. Millet İttifakını oluşturan unsurların ideolojik yönelimleri düşünüldüğünde bu yönde bir iradenin ortaya konması zor görünüyor.

Cari açık konusunda önemli bir diğer başlık ise katma değeri yüksek bir üretim modeline geçiş. Bunu dile getirmeyen siyasetçi yok. Ancak eğitim sisteminin yazboz tahtasına döndüğü, yüksek öğrenimin hızla niteliksizleştirildiği ve nitelikli iş gücünün ülkeyi terk ettiği bir ortamda mesafe katetmek zor. Bu noktada iktidarın yarattığı enkazın kaldırılması ve eğitim sisteminin yeniden yapılandırılması gibi uzun erimli bir yaklaşıma ve bunu destekleyecek ortak iradeye ihtiyaç var.

Görüldüğü gibi yüzümüzü reel ekonomiye döndüğümüzde para politikasının aksine çok boyutlu bir sorunlar sarmalıyla karşılaşıyoruz. Burada henüz bir şey söylemek için çok erken. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı, rant odaklarının dağıtılması, atamalarda liyakatin esas alınması gibi konularda atılan her olumlu adım ekonomide de karşılık bulacaktır. Ancak bunun ötesinde bölüşüm ve emeğin sosyal kazanımların ilerletilmesi konusunda umabileceğimiz yegane gelişme otoriter rejim tarafından tıkanan mücadele kanallarının açılması olacaktır. Bu elbette küçümsenecek bir kazanım değildir.

Emek cephesi son ana kadar kendi adaylarını Meclise taşımanın yanı sıra seçimi ilk turda bitirmeyi hedefleyecektir. Seçimin nihayete erdiği tarihten itibaren ise bize düşen yine muhalefet olacaktır.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa