Soylu kimin üzerinde tepiniyor, AKP ne vadediyor?
Fotoğraf: DHA
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Trabzonlularla buluşmasında dedi ki: “Erdoğan 14 Mayıs’tan sonra gelecek, biz de sizin üzerinizde tepineceğiz hiç merak etmeyin.”
Görünüşte muhalefeti kastederek söyledi. Aslında kazın ayağı öyle değil!
Kimin üzerinde tepinileceğinin cevabı Trabzonlu 3 genç işçinin, gazetemize anlattıklarında gizli aslında.
Hatırlayalım.
Bu gençlerin çalıştığı fabrikalar Kocaeli’de; Türkiye’nin önemli sanayi kuruluşlarının olduğu, bu cüsseli fabrikalara hatırı sayılır KOBİ’lerin eklendiği bir kentte.
Diyorlar ki: “Günü kurtarabilmek (Siz onu geçinebilmek için diye okuyun) için yasa dışı bahis oynuyoruz.”
Elinde avucunda ne varsa kaybetmeyi göze alarak ‘Günü kurtarma’ niyeti neden?
Aç gözlülükten mi? Kumar zaafından mı?
Anlattıkları hiç de öyle olmadığını gösteriyor: “Ücretler yetmiyor. Bu ekonomik şartlarda evliliği düşünemiyoruz bile” diyorlar.
Geçinemedikleri gibi… Gelecek kurabilmek umuduyla milyonların göç ettiği bu kentte, gelecek umutlarını da kaybetmişler.
Ne diyordu SODEV (Sosyal Demokrasi Vakfı) raporu: Kahvaltı öğününü çok azaltan veya bırakanların oranı yüzde 56. Kıyafet alışverişinde bu oran yüzde 68. Kırmızı et tüketiminde yüzde 67.
İşte bu işçi gençler de böylesi feci yoksullaşmanın girdabında!
Halbuki…
Bu gençlerden birinin çalıştığı fabrika Türkiye’nin en büyük ilk 10 sanayi kuruluşu arasında yer alıyor. Patronu işçi başına 100 bin liradan fazla kâr elde ediyor.
Açık ki işçinin üzerinde köleymişçesine tepinilmiş. Tepinenler kazanmış işçi geleceğini kaybetmiş?
Oysa…
Bu kentte işçiler, AKP öncesi dönemde, kurallı ve insani çalışır, insanca yaşardı. İster SEKA’da ister Tüpraş’ta… Fark etmezdi!
Bu çarkı kıran kimin ayağı?
İşçiler cevabı net veremiyorlar ama başlarına neden bunların geldiklerini parça parça anlatıyorlar: “Bir zamanlar ‘grev grev’ diyen amcalar artık yok.” “Yalnızlık çok, promosyon alamadık tepki göstermede bir avuç kaldık.”
Anlattıklarının meali şu: Sınıf bilinci yok. Örgüt yok. Sonuç bu!
***
E bahiste mi kurtuluş?
Gençlerin cevabı net: Değil tabii ki!
Nerede peki?
Parmağına Göktürk alfabesiyle ‘Türk’ yazdıracak, ‘dibine’ kadar milliyetçi gençlerin cevabı ilginç(!): Yurt dışı olabilir.
Bahisten kaçışa bir sarkaçtalar işte!
Kimdi bilinci ve örgütlülüğü ezen?
“Sendikalı olup yüksek ücret almana gerek yok; ‘Kredi al’, ‘Yardım al’ ama yüksek ücret alma” nakaratları eşliğinde tepinenlerdi işte!
Kimin içindi bu tepinme?
Elbe te “İktidarımızda grev mrev yok” deyip sırtlarını sıvazlanmasını bekledikleri sermaye için!
YA BİAT YA DA ‘TERÖRİSTLİK’
Yurt dışında şartların iyi olması işçilerin mücadelesi ile oldu, siz neden burada mücadele etmiyorsunuz?
Genç işçilerin cevapları şöyle özetlenebilir: Hem işçi gibi düşünemiyoruz. Hem işçi olmaktan kurtulmak istiyoruz.
İşçi olmaktan kurtulmak istiyorlar çünkü kölelik var, geçim yok, gelecek yok.
İktidardan büyük büyük isimler onlara çemkiriyor: “İş beğenmiyorsunuz, sapasağlam insanlarsınız çalışsanıza.”
Emekçiyi böyle azarlayanların sapasağlam olup hiç çalışmadan servet sahibi olanlara tek lafı yok! Ne de olsa emeği kâr için, doğayı rant için ezmenin mübah olduğu ülke burası!
Aynı zamanda da işçiler ülkenin başka bir yanını da hatırlatıyorlar: “Ya biliyorsun bir şeyler yapabilirsin ama artık çok kolay terörist olunuyor, hemen suçlanıyorsun.”
Evet, nicedir Saraya tebaa, sermayeye köle olmanın şart koşulduğu bir ülke burası; ihracat için ucuz emek, iktidar için tam itaat, tam biat!
***
Silahlanma, SİHA ve İHA’lar… Konuştuğumuz bu işçilerin milliyetçi duygularını kabartıyor.
Öte yandan ne kadar kabartsa da hak aradıkları anda onca milliyetçiliklerine rağmen yekten ‘terörist’ ilan edilmeleri başka bir bakış açısını sunuyor onlara! O devasa savaş sanayisinin sermayedarları zengin, işçileri fakir ettiğini, savaşı sermayedarların istediğini kabul ediyorlar.
***
Yeri gelmişken biz de ekleyelim: AKP için savaş sanayisi müthiş bir para birikim sahası. İnşaat, doğa ve kent rantı gibi servet biriktirmek için büyük av alanı.
Tepede büyük şirketlerden başlayarak, aşağıya yayılan kârlı bir alan olarak yükseliyor. Ostim’den Konya’ya orta ölçekli işletmeler üzerinden yayılıyor; satış garantili süper işler.
Savaş gemisi gölgesinde ‘fetih’; Libya’da, Suriye’de cihat; Osmanlı kostümleriyle hegemonya propagandasının arkasında böyle bir çark yatıyor.
FAİZLE SOYULDUK!
Düşük faiz gürültüsüne rağmen en faizci hükümetle karşı karşıyayız. Kredi-borç-faiz sarmalından hiç çıkılmadı.
Bu arada mevduat faizleri de kredi faizleri de 5 yıl öncesiyle aynı yerlerde ama birilerine verilen düşük faizli kredinin ve enflasyonun faturası çok ağır. Özellikle de alt gelir gruplarına.
Emeğin milli gelirden aldığı payda görülmemiş hızda düştü.
En zengin ve en yoksul yüzde 5’lik gelir grupları arasındaki uçurum büyüdü. Ülke o en zengin yüzde 5’e köle kılındı.
3 genç işçi de bu gerçeğin farkında, “Faizi düşürdük diyor para verdiklerine düşürüyor, onlar da bize yüksek faizden kredi veriyor. Onlar zengin oluyor” diyor.
KAYBEDECEK OLAN SADECE İŞÇİLER DEĞİL
AKP’ye oy veren geniş seçmen kitlesi de fakirleşti.
Bu iktidar sayesinde mal mülk edinen, çocuklarını okutan, evladına iş bulan, yardımlar sayesinde mutfağı rahatlayan nicesi…
Çarkı kredili sistem üzenden dönen Orta, İç ve Doğu Anadolulu, Kuzey Karadenizli esnaf, küçük işletmesi…
Ve başörtülüsü, başörtüsüzü Erdoğan-AKP iktidarında artık kayıpta.
Dünün yüzü suyu hürmetine bağlılık maalesef bugün daha da kaybettirecek. 20 yılda kaşıkla verilenler hortumla geri çekiliyor, çekilecek.
Ekonomi artık Sarayı, yandaşları ve onların altında kümelenen on binlerce rantçıyı besleyecek kadar gelir üretemiyor.
Çiftçinin üzerinde tepinilerek durdurulacağı sanılan gıda enflasyonunun bu anlayışla durdurulması imkansız; keza seçimden sonra dövizin tutulabilmesi de…
***
Prof. Dr. Sencer Ayata’nın dediği gibi AKP bir zengin partisi: “İşçiler, köylüler, ev kadınları, işsizler, esnaf ve zanaatkarlar AKP’nin parlamento grubunda neredeyse hemen hiç temsil edilmemekte (…). Çoğunluk işverenlerden, profesyonellerden ve bürokratlardan oluşuyor. Üstelik AKP milletvekilleri arasında zengin iş insanı oranı diğer partilere kıyasla daha fazla. Kısacası AKP sosyal sınıf profili itibarıyla toplumun en üst kesimlerine yakın ve öncelikle onların çıkarlarını temsil eden bir parti. Dolaylı da olsa bunun iyi bir kanıtı da var. AKP iktidarı döneminde emeğin milli gelirden aldığı pay yüzde kırklardan yüzde 23’e kadar düştü.”
Özet niyetine…
İşçi gibi düşün(e)meyince AKP’den payımıza düşecek olan budur: Yüzde 5’e köle,Saraya tebaa olmak!
İşte bu sürsün diye muhalefetin değil, bizim üzerimizde tepinilecek.
- Ezdirmemek ne kelime suyunu sıktılar 26 Aralık 2024 06:55
- Et ithalatı da sürer gıda pahalılığı da 08 Kasım 2024 11:17
- Türkiye BRICS’te de kapıda bekletiliyor, kapının ardı cennet değil ki! 24 Ekim 2024 13:08
- Bütçenin özeti: Hem yakacak hem kıracak 19 Ekim 2024 07:06
- Şimşek’in haraç şovu 16 Ekim 2024 04:57
- İTO Başkanı ‘şeytan’ taşlatıyor! 09 Ekim 2024 04:39
- Patronlardan 21. yüzyılda 19. yüzyıl talepleri: Bir adım ötesi zincire vurmak 28 Eylül 2024 06:47
- Erdoğan’ın ABD temasları: Mesaj mı yoksa yalvarış ve temenni mi? 26 Eylül 2024 06:27
- Fiyatlar artarken enflasyon düşüşünün yorumu: Kağıt üstünde düşüş, kemikte hissediş 04 Eylül 2024 05:53
- Vergi listesindeki 3 çeşit yüzsüzlük 29 Ağustos 2024 05:34
- Çin istilasına yol! 27 Ağustos 2024 05:10
- 12 şirket neden Varlık Fonu’na devredildi? 22 Ağustos 2024 04:55