16 Mayıs 2023 02:27

Seçim sonuçlarının ekonomi politiği: Sandıktan ‘faşizm’ mi çıktı?

Oy pusulaları

Fotoğraf: Celal Güneş/AA

Paylaş

Sandık sonuçları ne diyor?

Hep aynı sonuca mı uyanıyoruz; yine Erdoğan yine AKP!

Sandık hep aynı sarmalın yaşandığına mı işaret ediyor: Önce ‘umut’ sonra sandıkta ‘hüsran’, ardından muhalefette ‘yıkıldık’ duygusu; sonrasında tekrar silkinme, ‘Bu sefer bitiriyoruz’ öz güveni ve tekrar hayal kırıklığı ve de finalinde, ‘Bu ülkede bir halt olmaz’ öfkesi.

Görüntü böyle ama öz öyle değil! O özü görmek sarmaldan çıkmak için şart!

Ne görüntünün karamsarlığına kapılalım… Ne de her şeye iyimser bakma gafletine.

***

Mahallenizde sokağınızda, kahvede, statta… Karşılaştığınız, “Bir daha AKP’ye oy verirsem elim kırılsın” diyenler yalan değil, hayalet değil!

Sayılarla anlatalım. “Ne yapalım sayıları, sonuç ortada” diye düşünmeyin sakın ola!

AKP ve MHP’nin 2018 genel seçimlerinde aldıkları oy toplamı yuvarlak hesap 26 milyon (AKP 20 milyon 500 bin, MHP 5 milyon 500 bin).

O dönem oy oranları da yüzde 53.5 (yüzde 43.2 AKP, yüzde 11.3  MHP).

Kullanılan oy yuvarlak hesap 48 milyon 500 bin.

Peki ya şimdi…

İki partinin oy toplamı 24 milyon 500 bin. (19 milyonu AKP’nin, 5 milyon 500 bini MHP’nin).

Oy gerilemesi 1.5 milyon.

Bu kadar da değil. Zira bu seçimde oy veren sayısı da 4 milyon arttı. Oy oranlarına göre en az yarısını alması gerekirdi, o da yok.

Eriyen milyonlarca oy! Onlar komşumuz, akrabamız, tanıdıklarımız.

***

İktidar ortaklarında erime maalesef matematiksel olarak sandığa yansımıyor.

Şöyle ki…

Şu an AKP’nin oy oranı yüzde 35.5! Alacağı vekil sayısı (Kesinleşmemiş sonuçlara göre) 267 gözüküyor.     

CHP ve İyi Partinin oy oranı toplamı da 35.5! Çıkaracağı vekil sayısı 212.

Aynı oy oranına rağmen AKP’nin vekil sayısı 55 adet daha fazla!

Seçim sistemi hem güçlüden hem de iktidardan yana. Büyük bir ‘temsilde adaletsorunu ile  karşı karşıyayız!

AKP kaleleri gözüken İç Anadolu’da yüzde 10 oranında oy kaybetse bile milletvekili kaybetmiyor. 

AKP’nin 75 bin ile milletvekili çıkarabildiği yerler varken, muhalefet partilerinin 100 bin oyla milletvekili çıkaramadığı iller var.

İşte böylesi adaletsizliğin ortasında soru şu: Şayet ‘adil bir temsiliyet’ olsaydı, ‘başardık, Mecliste çoğunluğu aldık’ diyecek muhalefet şimdi her şeyi kap kara mı görmeli?

HANGİ DİNAMİKLER ETKİLİ OLDU?

Devam edelim.

Bir ara yüzde 30’un altına yani çekirdek oy oranına gerileyen AKP yüzde 35’e nasıl geldi? (Anketler bu konuda yanılmadı, yüzde 35 tam isabet tahmin etti. MHP’nin oyu tahminlerin ötesinde gelince Meclis çoğunluğu Cumhur İttifakına geçti).

Muhalefetin büyük bir umut yükselişiyle girdiği seçimde beklenen sonuç neden gelmedi? Muhalefetin yap(a)madıklarından önce iktidarın ‘başarısında’ hangi dinamiklerin etkili olduğuna bakalım.

Yalnız bakmadan önce de bir hatırlatma yapalım.

***

Ekonomi seçmen davranışlarında etkili olur mu? Evet olur!

Tek başına mı?.. Asla!

Başkaca dinamikler de devreye girer; ‘ideolojik faktörler’, ‘Güvenlik kaygıları’, Bir haksızlığa (‘seçim iptaline, askeri muhtıralara vb.) itiraz gibi!

2018’de doların yükselişiyle tetiklenen ekonomik krizin iyice hissedildiği 2019 yılında yapılan yerel seçimlerde ekonomi belirleyici olmuştu.

Hem de… Hiç değişmiyor gözüken, seçim haritalarında sarı renge boyanan, AKP ve MHP’nin kalesi birçok ilde!

Erzurum ve Sivas’ta yüzde 15; Sakarya’da yüzde 14; Kayseri ve Maraş’ta yüzde 11.5; Konya ve Trabzon’da yüzde 10.5, Antep ve Samsun’da yüzde 10’luk oy kaybı yaşadı Cumhur İttifakı.

Kimlik ve kutuplaşma siyasetinin az işlediği, nicedir iktidarın ‘sıkıntı’ yaşadığı değişim halindeki kıyılar ve büyük kentlerde de artık kent yoksulları da eklenmişti itiraza.

Oy analizi, “Eğitimli, genç ve üst-orta sınıf tercihlerinde iktidar aleyhine çözülme” diye yapılan o büyük kentlerin yoksul semtleri de dikkate değer bir unsurdu artık.

Ekonominin bu seçimde çok daha belirleyici olması bekleniyordu ama olmadı.

***

Düşük enflasyon mu yoksa yüksek büyüme ve istihdam artışı mı? Bu soruya yönelik analizler gösteriyor ki seçmen tercihinde büyüme ve istihdam çok daha etkili.

Hükümet de bu parametreyi dikkate aldı. Ekonominin çarkları dönsün diye de tarihin en negatif faizini uyguladı. Enflasyon yüzde 80’lerdeyken yüzde 8’lik politika faizi uyguladı.

Elde para tutmak zarardı, insanlar borçlanabildiği kadar da borçlandı, üretime, yatırıma ve tüketime koştu. Geçen yıl yüzde 5’in üzerinde büyüyen ekonomi aynı performansını hâlâ sürdürüyor.

Pandemide işini kaybedenler geri işe döndü, üzerine de istihdam bir miktar arttı; işsizlik hâlâ yüksek olsa da, bir nebze azaldı.

Birilerine ‘iş bilmezlik’, ‘ekonomi bilmezlik’ olarak gözüken şey son derece bilinçli bir tercihti. Başka şeylerin yanı sıra seçimler öncesinde hem büyümeyi hem de istihdamı azami yapmak gibi bir amaç da taşıyordu. 

En alttakileri ve emekçileri yoksullaştırıyordu ama… İktidar yakın gelecekte çok büyük bir ekonomik krize yol açma pahasına da olsa ekonomik krizi ‘ötelemeyi’ başardı.

***

Kredi musluklarını açmanın yanı sıra son düzlükte adeta para dağıttı. En çok yoksullaşanların başında gelen memura maaş artışı yapıldı; kamu işçisinin ücreti 20 bin TL’nin üzerine (Bu düzey yeterli mi, enflasyona dayanır mı, başka bir tartışma) çekildi. 

Hem maaş artışlarıyla hem de kendi oy tabanı için önemli gördüğü KOBİ’lere kredi musluklarını ardına kadar açmanın karşılığını aldı.

İç Anadolu’da ekonomi ağırlıklı KOBİ, kamu ve esnaf üzerinden döner. Eğer bu ‘kale’lerde yerel seçime göre erime yüzde 5’lerde kaldıysa bunda işte bu ekonomi modelinin de payı oldu.

Anadolu kentlerinde, enflasyon halkı ezme şiddeti, kiraların uçtuğu ve gıdanın çok daha pahalı olduğu büyük kentlere göre daha az hissedildi. Ve bu kentlerde hükümetin ekonomi modeli oyda erimeyi durdurmadı ama erimenin hızını kesti!

EYT, konut kredisi gibi başkaca ekonomik unsurları da katmak gerekir.

İKİNCİ ABANMA:KORKU VE ‘GURUR’A…

İşleyen, karşılığını bulan bir diğer dinamik de  ‘milliyetçilik’, ‘milli şahlanış’, ‘dış düşman’ propagandası.

Birincisi… Savaş sanayideki atılımları ‘Ulusal duyguları kabartacak’ şekilde pazarlama taktiği karşılık buldu. Gazetemizin haberlerine de yansıdığı gibi sadece söylemde kalmadı ‘duygu kabarma’ hali; savaş gemisini görmeye gidenler arasında yoksul emekçiler de vardı.

‘Muazzam gaz ve petrol rezervlerinin bulunduğuna da inandırıldı bir kesim.

Bir yanı ezilmişliği ulusal gururda telafi! Diğer yanı çalışmadan kazanma beleşçiliği hayali!

İkincisi… Kürt oylarını ‘terör iş birliği’ gibi lanse edip milliyetçiliği köpürtme taktiği de işledi.

Ve böylesi bir dalga dünyada da hakim!

Brezilya’da, Macaristan’da, Amerika’da, Avrupa’nın göbeğinde de… Yükselen ırkçı partiler ve anketlere yansımasa da sandığa yansıyan destekler!

Türkiye’de oluşturulan atmosferde de, anketlerde yüzde 7’lerde gözüken MHP kalelerinde varlığını korudu. AKP’den eriyişleri tamponladı.

Öte yandan da… Çok geniş ölçekte uygulanan sahte afişler, diğer kara propaganda yöntemleri İslamcı-muhafazakar seçmenin kaçsa da en azından ittifak içindeki Yeniden Refah Partisinde tutulmasını sağladı.    

İKTİDAR AYGITININ VİDALARI GEVŞEK

İktidar seçime derinleşmiş ‘ekonomik’ ve ‘siyasi’ problemlerle girdi. Seçimi kazanmış olması iktidarı yıpranmışlıktan kurtaramaz!

Kazanmış olması bir ‘zafer’ değil; yönetebilmek için şiddete ve ekonomik baskıya çok daha fazla başvurmak zorunda kalacak.

Seçimin son düzlüğünde iktidara tekrar yanaşmış yüzde 5’lik kesim, daha ilk aylarda hırpalanacak. 

Büyüme modelinin yan etkileri ortada: Yüksek enflasyon, yüksek cari açık ve yüksek bütçe açıkları, yüksek genç işsizliği…

El ele tutmanın vaktinin en kısa sürede geleceğini gösteriyor. 

Bu yüzden de…

‘Depremde bile mi’, ‘Bunca yoksullukta mı akıllandırmadı’, ‘İktidarın onca kötülüğüne rağmen hâlâ mı destek’, ‘Canınız cehenneme’ dememeli.

Bugün kopuşları fark edilmeyen milyonları da görmeli yenilere de kucak açılmalı.

***

Bundan sonra toprağımız, özgürlüğümüz, geleceğimiz daha çok tehlikede, evet! ‘Sandıktan faşizm çıktı’ duygusuna kapılmamalı. İktidar makinesinin vidaları gevşek, ‘faşizm hevesi’ bozulabilir!

Her seçim sonrası yapıldığı gibi ‘hüsran’ ‘yıkım’ yaşanmamalı. Haritadan yer bakıp, ‘gidilecek ada’ beğenilmemeli. Aksine gelinen noktadan bir adım geri atmayıp, ilerlemek için diri olmalı.

***

2019’daki yerel kullanışlı olmaktan uzaklaştığı açıkça görülen ‘güvenlikçi’ politikanın raf ömrünün dolduğu, önümüzdeki günlerde tekrar görülecek; savaş gemisi zenginlik getirmeyince, rezervi bulanan doğal gaz ucuzlamayınca…

Milliyetçi söylemler ‘güvenlik’ korkusunu arkalıyor ama çözüm getirmiyor. Bizzat güvenlik sorununa dönüşüyor. Buradan yürünecek yol yok.

Hele muhalefete hiç yok.

Örnek İyi partinin hali!

2018'de… ‘Devlete mesafeli’ olabilme ihtimali olan, Kürt meselesinde-hiçbir zaman tam demokratik bakış açısına sahip olmasa da- belli çözüm noktalarına itiraz etmeyecek bakışa sahip milliyetçileri arkasına alıyordu.  

Merkez sağa oynuyordu ve oylarını yükseltiyordu. Şimdiki seçimlerde abandığı milliyetçilik kendisini yerinde saydırırdı. Milim ilerlemedi. Aksine milliyetçi MHP’ye ve ‘yabancı düşmanı’ çizgisi olan partilerin Cumhurbaşkanı Adayı Sinan Oğan’a kazandırdı, söylemi.

***

Muhalefetin neyi yap(a)madığı da başlı başına ele alınması gereken bir konu! Şimdilik bu kadarını not düşelim buraya. İktidardan kaçışların muhafazakar YRP’nin ya da milliyetçi Sinan Oğan’ın ağına takılması, muhalefetin ikna edici başka bir söylem kuramamasıyla ilgili.

Bir işaret fişeği de çıkış yolu arayanlara gelsin: Burası AKP’nin nüfusun ağırlığını işçileştirdiği ve emeğin talanıyla rantın ve sermayenin beslendiği bir ülke; mitili buraya atmalı!

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa