Demokratik hak mücadelesi ve 14 Mayıs seçimleri-2
Fotoğraf: DHA
Seçim sonuçları üzerinden yapılan ilk açıklamalar ve değerlendirmelerin genel mantığının seçimde hangi güç ve ittifak ile partinin ne kadar oyu, neden ve nasıl aldığı üzerinde yoğunlaşması ‘işin doğası gereği’dir. Bu seçimin tüm öncekilerden daha çetin geçeceği, tüm taraflar için kritik önemde olduğu, Erdoğan yönetiminin devlet gücü ve olanaklarını da kullanarak iktidarını sürdürmek için her aracı kullanacağı, seçim öncesinde yayımlanan birçok makalede de belirtilmişti.
Erdoğan ve partisinin 21 yıllık baskı ve saldırı politikalarına duyulan tepki sonucu güç kaybetmesi genel bir beklentiydi. Ancak seçim sonuçları, Eroğan’ın ilk turda kazanamamasına ve partisinin de %7 civarında oy kaybetmesine rağmen en çok oy alan aday ve parti olma durumunu sürdürebildi. Bunun çeşitli nedenlerine bu makalenin ilk bölümünde de işaret edildi. Yineleme pahasına belirtilirse, Erdoğan yönetimi, gelişen tepki birikiminin farkındaydı ve bu tepkinin burjuva ve devrimci muhalefetin politikaları doğrultusunda şekillenmemesi için deyiş yerindeyse çok atak bir kampanya sürdürdü. Sadece vaatlerde bulunmadı, bunların bir kısmını hemen ve sonrasında ne tür zorluklarla karşılaşılacağını da önemsemeden uygulamaya koydu.
Erdoğan sadece ekonomik sorunların ağırlığı altında ezilen kesimleri seçim tavizleriyle yedekleme politikası izlemedi. Anadolu halkının kültürel, geleneksel, önyargısal önceliklerini de en etkili ve gerçek o ki çatışmaları körükleyecek denli tehlikeli şekilde tahrik etti. “Talimatı Allah’tan alıyoruz!“ bile diyebildi. Camileri seçim propagandasının alanlarına çevirdi. O “anti emperyalistti, dış güçlerin hegemonyasına karşı çıkıyordu, ülkenin güçlenmesi ve dünya ölçeğinde söz sahibi olması için çalışıyordu. Doğal gaz keşfini teşvik ediyor, daha güçlü silahlanma için çaba gösteriyor, istihdam olanağı yaratıyor, kredi veriyor vb, vs.“; tüm bunlar daha fazla güç kaybını azaltıcı etken olarak rol oynadı. Düzenli “aile yardımları”yla istihdamdaki artış ve ellerindekini kaybetme korkusu, işçi ve emekçilerin kendileri adına güçlü örgütlenmeye sahip olamamaları, burjuva muhalefetin kimi zaman iç karışıklıklarıyla güvensizlik etkeni olması da bunlara eklenebilir.
Ancak sonuçta mücadele devam ediyor ve Erdoğan yönetimine son verilmesi, onun cumhurbaşlığına yeniden seçilmesinin önüne geçilmesi önemini koruyor. Bu da daha kararlı bir karşı mücadele hattında yürümeyi gerektiriyor. Erdoğan’ın tahttan indirilmesi başarılabilinirse bu hem ülkenin hem de halk kitlelerinin yararına olacaktır.
Erdoğan cephesinin ikinci turda daha fazla oy desteğiyle çıkmak için daha baskın bir kampanyaya girişeceği, devlet olanaklarını daha etkin kullanacağı açıktır. Ancak herşeye rağmen güç kaybetmekte olduğu, eskiden daha çok milletvekili çıkardığı ya da daha fazla oy aldığı bazı yerlerde daha düşük oranda destek gördüğü de hesaba katılırsa, etkin ve güçlü bir karşı mücadele hattında, baskı, saldırı ve istismar politikalarının etkin teşhiriyle güç kaybının artması olanaksız da değildir.
İşçi yoğun kentlerin emekçilerinin bir kesimiyle Kürt emekçilerinin büyük çoğunluğu, gençlerin ve kadınların önemli bir kitlesi, Erdoğan yönetimine karşıtlığını seçimler aracıyla da ortaya koydu. Seçim rüşvetlerinin etkisi uzun sürmeyecektir. Ağır ekonomik sosyal sorunlar, pahalılığın son bulması, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, çalışma süresinin azaltılması, grev ve sendika hakkı, ücretlerin yükseltilmesi, sağlık ve egitim giderlerinin devlet tarafından karşılanması vb. talepler için mücadeleyi dayatıyor. İşçi ve emekçiler burjuvazinin çıkarlarına işleyen önyargı ve aldatı çabalarıyla bizzat yaşadıkları zor hayatın gerçekleri arasındaki cendereden çıkış yollarını aramaya, yine bu hayat tarafından zorlanmaktadırlar. Mücadelenin seyrini belirleyen eninde sonunda bu karşıtlık durumudur. Bunu da en iyi anlayacak olanlar içinde bulundukları koşullar nedeniyle işçilerdir. Bir grevde yenilmeleri onları nasıl mücadeleden alıkoymuyorsa, seçimler aracıyla iktidar değişiminde yarar görenlerin bu sonucu elde edememiş olmaları da mücadeleye daha kararlıca sarılmanın engeli olmayacaktır, olmamalıdır.
Ortada moral-manevi kırılmalara yol açacak bir durum yoktur.
Şimdi, işçiler, kent kır emekçileri, gençlik ve kadın kitleleri içinde kararlı şekilde mücadeleyi geliştirmeye çalışma sorumluluğu daha da artmış bulunuyor. Bu çalışma şu ya da bu biçimde karşılık bulacaktır. Bunun potansiyeli vardır ve seçimler baz alındığında dahi bu potansiyel görülebilir haldedir.
- Kaosun geniş mezarlığı 12 Aralık 2024 05:20
- ‘Suriye pastası’ ve duvarların dışına bakmak! 05 Aralık 2024 06:50
- Değişim; nasıl ve hangi yönde? 28 Kasım 2024 06:45
- Kürtçe eğitim Türkiye’yi böler mi? 14 Kasım 2024 04:52
- Bahçeli’nin çağrısı Kürt gerçeğinin neresinde? 07 Kasım 2024 05:41
- Sorun yoksa, telaş niye? 31 Ekim 2024 06:54
- Çürümenin toplumsallığı ve çürüyeni yönetme politikası 24 Ekim 2024 12:47
- İktidarın ekonomi kriterleri 26 Eylül 2024 05:56
- Vicdansızlık! 19 Eylül 2024 05:15
- Derin ve lağımlı bataklık! 12 Eylül 2024 05:58
- Sağın gücü ve işçilerin ‘kör noktası’ 05 Eylül 2024 05:28
- Malazgirt, Bahçeli, HÜDA PAR vs. 29 Ağustos 2024 05:40