18 Mayıs 2023 04:19

PKK ve ETA'nın savaşı ve aileler

Fotoğraf: DHA

Paylaş

BASK özerk bölgesiyle ilgili İspanyol hükümetlerine karşı ETA’nın savaşını uzaktan izlemiştik. Kimi benzerlikleri ve özellikleri Johan Galtung’un “Çatışmaları aşarak dönüştürmek” teziyle birlikte daha iyi anlamaya başladığımı söylemeliyim. Farklı bir bakış açısıydı öğrenebildiğim. “Çatışma çözümü” konusu da şahsen benim gündemime İHD’nin 24 Ekim 1992 tarihli olağan genel kurul sonrasında gelip oturmuştu. İnsan hakları hukuku yanında insancıl hukuku da ilgi alanına katmıştı İHD. Yani sadece devlet kaynaklı ihlaller değil silahlı çatışmanın her iki tarafının da ihlallerine itiraz edecekti. Etti de…Kürt meselesi çok hayati, yakıcı bir sorundu. Kürt meselesine ve çözümüne dair Galtung’dan çok şey öğrendim. Başka türlü düşünmeye başladım. Ufkum genişledi. Biz tek tek sorunları biliyor sayabiliyor, sıralayabiliyorduk ama nasıl çözüleceğine dair pek fikrimiz (fikrim) yoktu.12 Ağustos 1949 tarihli Cenevre Sözleşmeleri, 12 Eylül döneminde duyduğum bazı devrimci hareketlerin “Biz savaş esiriyiz, bize bu hukuk uygulansın” savunmaları tekrarladığımız ve derinlemesine ve dünya örneklerinden pek de haberdar olmadığımız konulardı.

ETA’nın kuruluşu 1959. PKK ’70’li yılların sonunda kurulmuştu. ETA saldırılarıyla ölen insan sayısı bin (bazı kaynaklar 829 sayısını bildiriyor) civarında. PKK’nın savaşında ölen insan sayısı 100 bini buluyor. Asker, polis, korucu, PKK militanı, çok çeşitli mesleklerden binlerce sivil insan… Devlet, TBMM Araştırma Komisyonu raporuna göre (1997) 3 bin 428 köy ve mezrayı zorla boşaltmıştı.

Üç milyondan fazla insan kırsal kesimden, köylerden, farklı bölge, il ve ilçelere göç etmek zorunda kalmıştı.

Silahlı çatışmalar devam ediyor. İnsanlar ölüyor. Hayvanlar ölüyor. Dağlar taşlar bombalanıyor. Her gün yeni savaş araç ve gereçleri devreye sokuluyor. Kaç yüz milyar dolar harcanıyor bu savaş için, bilinmiyor. Bir trilyon dolardan bahsediliyor. Zifiri karanlık bir alan bu konu…

Bu savaş Türkiye’yi bitiriyor sevgili okuyucular. Ne enflasyon biter ne Türk lirasının alım gücü yükselir ya da korunur bu savaş sürdükçe.

Bir de iki demokratik sivil hareketten söz etmeliyiz. İlki devlet kaynaklı ihlallere yönelik Cumartesi İnsanlarının Galatasaray Meydanı’nda, Diyarbakır’da ve Batman’da sürdürülen oturma eylemleri. Gözaltında kaybedilenlerin akıbetlerinin açıklanması, sorumlularının tespit, yargılanması ve faillerinin cezalandırılması eylemleri… Bu mücadele, hukukun üstünlüğü ilkesinin yaşama geçmesi için verilen mücadeledir. İkinci hareket ise Türkiye’nin 3. büyük partisinin Diyarbakır il binası önünde devlet destekli olarak sürdürülen çocukları PKK’ye katılmış insanların, oturma eylemleri. HDP’liler itiraz ediyor. Demek istiyorlar ki, biz yasal bir partiyiz ve dağın yolu bizim partimizin binalarından geçmiyor. Onlar da haklı olarak bu duruma itiraz ediyorlar. Ancak  binalarının girişindeki bu oturma eylemlerine karşı zora-şiddete başvurmuyorlar. Devlete sitem ediyorlar. Her iki taraf da şiddetsizliği seçiyor. Sonuç olarak halktır her iki taraf da…

Ailelerden söz ettim de siz sevgili okuyucularımla bir bilgiyi paylaşmak istiyorum. Benim bu köşede 20 Nisan 2023 günü yayımlanan “Devletin Savaş harcamaları Üzerine” başlıklı yazım üzerine bir okuyucum bana mektup yazmıştı. Okuyucum yazısında Fernando Aramburu’nun Anayurt adlı romanını eğer okumadıysam okumamı önermişti. Kitaptan haberim vardı, kitap üzerine yazılan birkaç makale ve Aramburu ile Tuğçe Yılmaz’ın Birgün’de 17 Ocak 2020 tarihinde yayımlanan söyleşisini okumuştum. Anayurt bir roman. Kocası öldürülen Bittori ile evladı hapiste olan Miren. Bu iki kadın, romanın iki temel karakteri…Roman’ı aldım ve 600 sayfalık bu romanı çok beğenerek ve düşünerek okudum. Okuyucuma buradan teşekkür ediyorum.

Bizim memlekette, PKK savaşının etkilerinin edebiyat dünyamıza yeterince yansıdığını söyleyemeyiz. Bizde hâlâ ne yazık, sansür ve otosansür var.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa