20 Mayıs 2023 04:30

Sıçrama haftası

Elazığ'da oy sayım işlemi

Fotoğraf: İsmail Şen/AA

Paylaş

Yüzü faşizme dönük rejimler egemenliği altındaki halklara türlü biçimlerde eziyet ederler. Yaptıkları onları soyup soğana çevirmek, korkutmak, en basit ihtiyaçlarından mahrum bırakmak ve her fırsatta onurlarını kıracak koşullara mahkum etmekle sınırlı kalmaz. Baskıcı ve akıl dışı rejimlerini demokrasi gibi göstermeye, olup biteni gölgelemeye büyük özen gösterirler. Oysa halkın adaletinin göz ardı edildiği, toplanma ve gösteri özgürlüğünün bulunmadığı, ifade ve örgütlenme hakkının terörizmle eşitlendiği bir ortamda seçimlerin düzenli yapılmasının bir anlamı yoktur.

Türkiye’nin siyasal sisteminin ‘demokrasi’ olmadığını uzunca bir süredir yaşayarak görüyoruz. Erdoğan rejiminin karakteristik özelliklerinin başında gelen, yürütmenin yasama ve yargı üzerindeki egemenliği ve sınır tanımayan kuralsızlıklar geçtiğimiz hafta gerçekleştirilen seçimler öncesinde de yaygın bir biçimde gözlendi. Bakanlar görevden çekilmeden, kamu kaynaklarını kullanarak kampanya yürüttü, yardım kuruluşlarının destek kolileri iktidar partisinin seçim araçlarında fotoğraflandı, deprem sonrası yara sarma çabası seçim kampanyasına dönüştürüldü, vergi geliri ve kamu bankası fonları ile desteklenen medya kanalları tarihte eşine az rastlanan amigoluk örnekleri sergiledi.

Bu türden bir ortamda gerçekleşen ilk turda, muhalefetin umduğunun çok gerisinde kalan bir sonuç yaşandı. Bu sonucu doğuran nesnel koşullar, öznel eksiklik ve hatalar üzerine söylenecek çok söz var. Ancak, cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turu önümüzde dururken ne çokbilmiş seçim değerlendirmelerinin ne de seçimler sonrasında yapılan öz eleştiri yoksunu, tirajikomik “ben demiştim”leri yorumlamanın zamanı değil.      

* * *

Avusturya’da cumhurbaşkanı doğrudan halk oylaması ile seçiliyor. 6 bin seçmen imzası toplayabilen adaylar seçimlerin ilk basamağına katılma hakkı elde ediyor. İlk turda adaylardan birinin mutlak çoğunluğu kazanamaması halinde, en çok oyu alan iki aday ikinci turda yarışıyor.

24 Nisan 2016 günü yapılan başkanlık seçiminde popülist sağ kanattan Özgürlük Partisi (FPÖ) Adayı Norbert Hofer oyların yüzde 35.1’ini, 2009 yılına kadar Yeşil Parti (GRÜNE) liderliğini sürdüren Alexander Van der Bellen yüzde 21.3’ünü aldı. İlk turda yarışan Sosyal Demokrat Parti (SPÖ) Adayı Rudolf Hundstrofer ve Halk Partisi (ÖVP) Adayı Andreas Khol’un ilk üçe girememesi seçimin getirdiği sürprizlerin ilki oldu. Ancak asıl sürpriz ilk turda açık ara ikinci olan Van der Bellen’in, ikinci turda 30 bin oy farkıyla ipi göğüslemesi olmuştu. Seçimin ilk turunda yüzde 68.5 olan seçmen katılımı ikinci turda yüzde 72.7’ye yükselirken, posta ile kullanılan oy oranı yüzde 12.5’ten yüzde 16.6’ya çıktı.

İkinci turda beklemediği bir tokat yiyen FPÖ’nün posta ile kullanılan oylarda usulsüzlük olduğu iddiasıyla yaptığı itiraz Avusturya Anayasa Mahkemesi tarafından kabul edilerek ülke tarihinde ilk kez bir seçim iptal edildi. İkinci turun tekrarı için 2 Ekim tarihi saptandıysa da, posta ile kullanılacak oyların konulacağı zarfların tutkalından kaynaklanan skandal niteliğindeki bir aksaklık nedeniyle seçim bu tarihte yapılamadı. Nihayet, 4 Aralık 2016 tarihinde gerçekleşen seçimi, ilk turun mağlubu Van der Bellen bu kez aradaki farkı yüzde 7.6’ya çıkararak kazandı.

Gözlemcilerin değerlendirmesine göre, Hofer’e ilk turda avantaj sağlayan belagat üstünlüğünün aslında laf ebeliği olduğunun Van der Bellen tarafından ikinci tur kampanyasında sergilenmesi seçimin sonucunu değiştirmişti. Ayrıca Van der Bellen, Hofer’in kendi ağzından verdiği pozitif, partisinin temsilcileri tarafından yayılan negatif mesajlardan oluşan ‘ikili strateji’yi başarıyla bertaraf ederek halkı ikna etmişti.

* * *

Geçtiğimiz hafta boyunca, 14 Mayıs seçim sonuçlarına ilişkin binlerce sandığı kapsayan usulsüzlükler dile getirildi. Islak imzalı tutanakların YSK tarafından sisteme farklı girilmesi, Yeşil Sol Parti oylarının sistemli bir biçimde MHP’ye kaydırılışı, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde mantığa sığmayan blok oy kullanımı eleştirilere konu oldu.

Norm dışı uygulamalar üzerinde elbet durulacak. Ancak, bu hafta yorum değil, ‘sıçrama haftası’ olmalı. Seçim tahlili ve klavye aktivistliğiyle zaman kaybetmek yerine, bir kere daha oy hırsızlığına yol verilmemesi için görev alınması, komşu kapısı çalınarak sandığa gitmeyen sekiz milyon kişiye ulaşılması ve ilk turda katılım gösterenlerin sandığa yeniden gitmelerine destek olunması görevi önümüzde duruyor. Seçim sonuçları ne olursa olsun yaklaşan zor döneme ‘Enerjik bir biçimde denemiş’ olarak girmeye ve ‘tekrar deneme’ niyeti olanlarla sandıkların başında nöbet tutmaya, vazgeçmediğimizi göstermeye ihtiyacımız var.

Erdoğan rejimiyle vaat yarışlarına girmek yerine, iktidarın seçim kazanabilmek için ekonomik süreci nasıl tahrip ettiğinin, yaklaşan çöküşün bedelini yine halkın ödeyeceğinin sabırla, bıkmadan anlatılması gerekiyor. Değiştirmek mümkün, ‘inat ve ısrar’ gerekiyor.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa