23 Mayıs 2023

Oğan’ın kararı ve ters psikoloji

Fotoğraf: Utku Uçrak/AA

Sinan Oğan, daha kararını açıklamadan bütün göstergeler 28 Mayıs seçimlerinde Cumhur İttifakının adayı Erdoğan’ı destekleyeceğine işaret ediyordu. Ancak bu destek kararı, Oğan’ın 14 Mayıs’taki ilk turda aldığı yüzde 5,2’lik oy oranının Erdoğan’ın hanesine yazılacağı anlamına da gelmiyor. Aksine Oğan’ın kararı şimdiden anlamını/önemini büyük oranda kaybetmiş görünüyor. Daha da önemlisi ırkçı-şoven politikaları savunan Oğan’ın en gerici güçlerin ittifakına -Cumhur İttifakı- katılması, beklentinin aksine ters psikolojiye yol açabilir; muhalefetin motivasyonunu artırıp ilk turda sandığa gitmeyenlerin sandığa gitmesini sağlayabilir.

Sinan Oğan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’e yakınlığıyla tanınıyor. Bu öyle bir "yakınlık" ki, Oğan için Aliyev’in "Türkiye temsilcisi" yakıştırması yapılıyor. Dolayısıyla Oğan’ın ikinci tur kararında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı desteklediği bilinen Aliyev’in belirleyici bir rolü olduğunu söyleyebiliriz. Zaten Oğan’ın kararını açıklamadan önce “Türk milletinin geleceği, birlik bütünlüğü ve istikrarı” vurgusunu yapması, kararının hangi yönde olacağını da ortaya koyuyordu: “Türk milletinin geleceği” adına Türk burjuva gericiliğinin çıkarları temelinde bölgede cihatçı çetelerle birlikte sürdürülen yayılmacı emellerin ve müdahale politikasının, “birlik ve bütünlük” adı altında Kürt sorunu ve demokratik çözüm karşısında baskı ve şiddet politikasının savunulması ve “istikrar” adı altında bu politikaların devam ettirilmesi için Erdoğan destekçiliği!

Ancak ilk turda Oğan’ı aday gösteren "ATA İttifakı" içinde yer alan partilerden Adalet Partisinin lideri Vecdet Öz’ün ATA İttifakının resmen dağıldığını duyurup partisinin ikinci turda muhalefet adayı Kılıçdaroğlu’nu destekleyeceğini açıklaması, gelinen yerde önem taşıyor. Çünkü Öz’ün bu açıklaması, daha Oğan kararını açıklamadan etrafında oluşmuş birliğin dağıldığını göstermekle kalmıyor, Oğan’ın kararı ne olursa olsun bu kararın ilk turda kendisine oy verenleri etrafında birleştirmeye yetmeyeceğini de ortaya koyuyordu. Ayrıca mülteci düşmanı ırkçı politikalarla öne çıkan Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ’ın da bu politikanın devamını sağlayabilmek için ikinci turda "tarafsız" kalma eğilimi içinde olduğu görülüyor. Bunların yanına ilk turda parlamento seçiminde Akşener’in İYİ Partisine ve cumhurbaşkanlığı seçiminde Oğan’a verilen oyları (Oğan yüzde 5,17 oy alırken onu aday gösteren ATA İttifakı yüzde 2,43 oy alabildi) da eklemek gerekiyor. 

Karşımızdaki tabloda Oğan’a giden oyların yarısından fazlasının aslında ilk turda Kılıçdaroğlu’na oy vermek istemeyen İYİ Parti çizgisindeki seçmenlerden oluştuğu anlaşılıyor ki Akşener’in 6’lı masadan çekilip geri dönmesi de bu eğilimin bir yansımasıydı. Özdağ ve Öz’ün tutumlarıyla birlikte düşününce Oğan’ın kararının kağıt üzerindeki ve sahadaki yansımalarının çok farklı olacağını şimdiden söyleyebiliriz.

Sadece bu gelişmeler bile Oğan’ın desteğini almak için Kılıçdaroğlu’nun ırkçı-şoven söylemlere sarılmasının ne kadar altı boş ve dahası gericiliğin elini güçlendiren bir strateji olduğunu anlamaya yeter de artar. Tabii anlamak isteyene!

Sertlik adına ırkçı-şoven söylemlerin öyle kolayca kullanılabilmesi aynı zamanda Millet İttifakını oluşturan güçlerin bileşimi hakkında fikir veriyor ve bu güçlerin demokratik bir geleceğin inşa edilmesi hedefine olan uzaklığını, bu konuda atabilecekleri adımların sınırlarını da gözler önüne seriyor.

Elbette bu durum Emek ve Özgürlük İttifakı ve Sosyalist Güç Birliği başta olmak üzere emek ve halk güçlerinin demokrasi, barış, laiklik ve insanca yaşam talepleri etrafında birleşmesi görev ve sorumluluğunu daha yakıcı hale getiriyor. Çünkü bu güçler, Erdoğan karşısında Kılıçdaroğlu’nu Millet İttifakından beklenti içinde oldukları için desteklemiyorlar. Aksine bu güçler için Kılıçdaroğlu’nun ikinci turda kazanması, en gerici ve saldırgan güçlerin ittifakının yenilgiye uğratılması ve bu taleplerin kazanılması mücadelesi için açacağı alanlar bakımından önem taşıyor. Başka bir deyişle Kılıçdaroğlu’nun kazanması, sol-sosyalist güçler için emek ve demokrasi mücadelesinin bir alanı ve olanağı olarak değer kazanıyor, ancak kendi görev ve sorumluluklarını da artırıyor.

Gelinen yerde 28 Mayıs seçimleri bir seçim olmanın ötesinde, demokrasi güçleri ve gericilik arasındaki mücadele dengesi için de özel bir anlam kazanmış bulunuyor. Erdoğan’ın bu seçimleri “Rekor oyla bitirme” açıklaması, seçim sonuçları üzerinden bütün demokrasi ve halk güçlerini ezme, baskılama, geriletme hedef ve beklentisini de açığa vuruyor.

Tam bu noktada Oğan’ın Erdoğan’ı destekleme kararının ilk bakışta yaratacağı moral bozukluğu ve umutsuzluğun aksine seçim sonuçlarını Kılıçdaroğlu lehine değiştirme potansiyeline odaklanmak gerekiyor. Irkçı Oğan’ın, bir tarafında Hizbullah’ın ve öbür tarafında Türkçü faşizmin temsilcilerinin ve merkezinde bunları kendi politik hedefleri etrafında birleştiren Erdoğan’ın yer aldığı en gerici güçlerin ittifakına katılması, ilk turda sandığa gitmeyen ya da tereddüt içinde Erdoğan’a oy veren kesimlerin (Tereddüt içindeki Kürt muhafazakar çevrelerin, umutsuzluk nedeniyle sandığa gitmeyen emekçilerin, gençlerin) kazanılması için bir olanak yaratabilir. Başka bir deyişle zaten ilk turda oylarını aldığı seçmenleri temsil etme vasfını kaybetmiş olan Oğan’ın tutumu, ters psikolojiye yol açabilir; sandığa gitmeyen ya da kararsız olan seçmenlerin Kılıçdaroğlu lehine tutum almasını sağlayabilir. Ancak böylesi bir etkinin yaratılması için karamsarlık havasının hızla dağıtılması, demokrasi ve değişim isteyen bütün halk güçlerinin hızla seferber edilmesi gerekiyor.

14 Mayıs seçimleri ve bu seçimlerin sonucunda oluşturulan parlamento, Türkiye’de emekçi halk kitleleri üzerinde İslamcı ve milliyetçi politikanın gücünü göstermekle kalmıyor, toplumun kimlikler üzerinden ne kadar bölünmüş olduğunu da gözler önüne seriyor. Erdoğan, bugüne kadar bu bölünmeyi kendi iktidarını ayakta tutmanın bir dayanağı olarak kullandı ve kullanmaya devam ediyor. Dolayısıyla 28 Mayıs’ta Erdoğan’ın yenilgiye uğratılması ya da zaferinin bir ‘Pirus’ zaferine dönüştürülmesi, halk içindeki bölünmenin önüne geçerek saldırıları püskürtebilmek ve işçi-emekçileri kendi çıkarları etrafında birleştirmek için de önem taşıyor.

Oğan gibi tescilli ırkçı-gerici siyasetçiler ne karar alırlarsa alsınlar sonucu onlar değil, halkın değişim ve demokrasi yönünde ortaya koyacağı mücadele ve kararlılık belirleyecek.

Evrensel'i Takip Et