Bir dönemin sonu
Fotoğraf: Ex13/Wikimedia Commons (CC BY-SA 4.0)
İçinden geçtiğimiz seçim döneminde, ‘tek adam rejimi’nin devamı halinde başımıza geleceklere ilişkin önemli ipuçları içeren pek çok düzeysizlik ve norm dışı durum yaşandı. Eğer din eksenli faşizm girdabından kurtulmayı başarırsak her biri üzerinde durulmayı gerektiren, belgesel olup kitlelerin bilgisine sunulmayı bekleyen pek çok tuhaflığın canlı tanıklarıyız. Yarın seçimin sonucu ne olursa olsun, cumhurbaşkanı kim seçilirse seçilsin ‘bir dönemin sonu’na gelmiş bulunuyoruz. Değişmeden sürmesi mümkün olmayan bir sürecin eşiğindeyiz.
* * *
Gelenekselleşmiş bir uygulama olarak her yıl 23 Nisan’da devlet yönetimi çocuklara devrediliyor ve bu etkinlik medyada geniş yer buluyor. Geçtiğimiz 23 Nisan’da ‘Bakanlar Kurulu’, deprem bölgesinden İstanbul’a gelerek eğitimini sürdüren çocuklardan oluşturuldu ve toplantı Dolmabahçe Sarayı’nda gerçekleştirildi. Hatay Kırıkhan’lı temsili cumhurbaşkanına söyletilen cümlelerin iktidarın kampanya metnine paralelliği izleyenleri acı acı gülümsetti. Sanayi ve Teknoloji Bakanı rolünü üstlenen çocuğun konuşma metnini tamamlayamadığını söylemesi üzerine söze giren Erdoğan Togg’a vurgu yaptı. Altın vuruş, temsili Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı öğrencinin “Enerjide tam bağımsızlık kazanıyoruz” demesi üzerinden geldi. Erdoğan, güncel siyasetin gündemini çocuk masasına taşıyarak şunları söyledi: “Sayın Bakanım, bu muhalefet bizim dilimizden anlamıyor. Ne yapacağız onları? ‘Ya biz gazı bulduk’ diyoruz. Onlar diyor ki, ‘Nerede?’ Karadeniz’de, Filyos’ta. Şimdi onlara sormak lazım. Haritada bize Filyos’u gösterin ey muhalefet? Bilmezler.”
Yeniden Refah Partisinin Düzce’deki seçim aracına ikinci sıradaki kadın milletvekili adayın fotoğrafı karartılarak yerleştirildi. Fatih Erbakan ile birinci ve üçüncü sıra adaylarının fotoğrafları minibüsün üzerinde yer alırken, kadın adayın sadece karartılmış silüeti kullanıldı. Sosyal medyadan gelen tepki üzerine parti yönetimi aracı giydiren firmayı suçladıysa da, YRP’nin 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un kaldırılmasına yönelik gündemi bu açıklamayı çoktan geçersiz kılmıştı.
Sinan Oğan cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turu sonrasında demeç verdiği New York Times muhabirine “Cumhurbaşkanı yardımcısı olabilecekken, neden bakan olayım?” dedi. Cümlenin hamlığı, orijinal metni yayımlandığı dilden kontrol etme ihtiyacı hissettirdi. Bu sözler, güncel siyasetin düzeyi hakkında önemli bir örnek olarak, tarihe not düşülmek adına kaydedildi.
Yine 14 Mayıs öncesinde Sarıyer’de İstanbul’da yaşayan Trabzonlu yurttaşlara hitap eden İçişleri Bakanı Soylu; “Çıkmışlar masanın üzerine, tepiniyorlar. Tayyip Erdoğan gitsin de gitsin diye. Tayyip Erdoğan 14 Mayıs’tan sonra gelecek, biz de sizin üzerinizde tepineceğiz hiç merak etmeyin” demişti. Geçtiğimiz hafta Balat’ta ‘Roman Koordinasyon Merkezinin açılışına katılan Soylu, Beyoğlu sokaklarında seçim otobüsü ile tur atarken “İlle de Roman Olsun” şarkısını söyledi. Roman vatandaşların yaşadığı mahallenin dar sokaklarından geçen bakan konvoyuna üzerinde jandarma teşkilatının logosu bulunan Togg marka bir resmi otomobil yol açtı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın miting ve gençlerle yaptığı toplantılarda gösterilen Kemal Kılıçdaroğlu’nun montajlanmış bir videosu geçen hafta tekrar gündemdeydi. Erdoğan TRT’de katıldığı canlı yayında bu konuda kendisine sorulan soruya verdiği cevapla montajı teyit etmiş oldu: “Kılıçdaroğlu’nun Kandil’dekilerle video çekimleri var. Bunları yayımadılar, ‘haydi haydi’ türü. Anladınız mı? Ama montaj ama şu bu.” Sonrasında, Sivas mitinginde “Şimdi gençlerimizin kıvrak zekasının ürünü beş saniyelik bir video üzerinde arsızca tepiniyorlar” diyerek konuya ilişkin tutumunun değişmediğini belli etti.
* * *
Yarın cumhurbaşkanı seçmek için sandık başına gideceğiz. Seçim kampanyasına rengini veren detaylar, seçimin sonucu ne olursa olsun, ciddi bir yol ayrımını işaret ediyor: Seçimi Kılıçdaroğlu kazansa dahi verili kutuplaşma, artan şiddet ve ekonomik kriz nedeniyle, önümüzdeki dönem hiç de parlak olmayacak. Elbette oyumuzu yüzünü faşizme dönmüş bir rejimin durdurulması umuduyla kullanacağız. Ancak hangi aday kazanırsa kazansın çıkan sonucun mutlak bir zafer veya yenilgi olmayacağını unutmamak gerekiyor.
Seçimi kazanmak için sadece kamu kaynaklarını değil, masum duyguları, barış içinde bir arada yaşamanın temel değerlerini sömürmekten geri durmayan bir zihniyetle karşı karşıyayız. Yukarıdaki örneklerden süzülen baskıcı, kadın özgürlüğü düşmanı, çocuk masumiyeti tanımayan politikaların yarattığı derin tehdit ve tahribata karşı bizi edilgen kılan müzmin bir iyimserlikle siyasal irademizi kötürüm etmek yerine, Terry Eagleton’un sözleriyle “İyimser olmayan umut” ile yola devam etmenin yöntemini bulmak zorundayız. ‘İşlerin genelde iyiye gitme eğiliminde olduğu inancı’ndan kurtulup irademize sahip çıktığımızda ödeyeceğimiz bedellerle, mutlu olmasak bile huzurlu kalacağız.
- Adı konulmamış süreci izlerken... 12 Ocak 2025 04:19
- 2025’te erdem, dayanışma ve örgütlülük biriktirmek 29 Aralık 2024 05:11
- Gündem dayatmasına karşı siyaset 22 Aralık 2024 04:40
- Başarısız devletin yıkılışı mı, yeni bir felaketin başlangıcı mı? 15 Aralık 2024 04:03
- Suriye’deki gelişmeler ve çözüm sürecinin akıbeti 08 Aralık 2024 05:14
- Baskıların haritası bize ne söylüyor? 01 Aralık 2024 04:56
- 150. Yazı - Üçüncü Mektup 24 Kasım 2024 03:01
- Biber gazını 40 yaşından sonra tadanların muhalefetini zenginleştirmek 17 Kasım 2024 04:25
- Demokrasi karşıtlığının kitlesel tabanı 10 Kasım 2024 05:26
- Ahmet Özer'in tutuklanması ve Kolombiya barış sürecinden dersler 03 Kasım 2024 04:32
- Fethullah Gülen'den sonra... 27 Ekim 2024 04:02
- ‘Çözüm’ü küçük çıkarlar için heder etmek 20 Ekim 2024 04:47