29 Mayıs 2023 00:17

Umuttan vazgeçme, yüzleşmekten kaçma

Oy sayımı

Fotoğraf: DHA

Paylaş

2023 seçimleri, 14 Mayıs’ta gerçekleşen milletvekili seçimleri ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turu ve 28 Mayıs’ta yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turu ile, muhalefetin umut ettiği nefes alma imkanını sonuçlara arzu ettiği düzeyde yansıtamadığı seçimler oldu. Erdoğan ve partisinin devlet imkanlarını tepe tepe kullandığı, muhalefeti yıpratmak için montaja dayalı iftira kampanyalarının miting meydanlarından yapılıp ekranlarda da savunulduğu bir seçim dönemi yaşadık. Birçok bakımdan da nefes nefese geçen bir seçimdi.

Daha sonraki günlerde verileri daha sağlıklı olarak kıyaslayıp ayrıntıların bize söylediği sonuçları da tartışmak üzere sıcağı sıcağına söylenmesi gerekenleri sıralamaya çalışalım.

14 Mayıs’ta Milletvekilliği seçimleri sonucunda Cumhur İttifakı, kendisini dayatarak geçirdiği yeni seçim yasasının sağladığı imkanlarla Meclis’te çoğunluğu elde etmiş olmasına rağmen, bir önceki seçime kıyasla 7 puan geriledi. Erdoğan da bütün devlet imkanlarını kullandığı Cumhurbaşkanlığı seçimlerini ilk turda almayı başaramadı.

28 Mayıs’ta ortaya çıkan sonuçlarla birlikte değerlendirildiğinde hem seçimin toplam tablosu bakımından hem de muhalefete düşen sonuçları bakımından üzerinde düşünülmesi gereken şeyler var.

Erdoğan, 2018’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerini ilk turda yüzde 52,59 ile kazanmıştı. 2023 seçimlerinde ise 28 Mayıs’ta gerçekleşen ikinci turda sandıkların yüzde 99,17’si açıldığında yüzde 52,08 oranında oy almış görünüyordu.

Muhalefetin adayı Kemal Kılıçdaroğlu da 14 Mayıs’taki seçimlerde 44,88 olan oy desteğini, 28 Mayıs seçimlerinde yüzde 47,92’ye çıkardı. Sandıkların yüzde yüzünün sayımı tamamlandığında bu oranlarda çok küçük farklılıklar olabilir.

Kılıçdaroğlu, 14 Mayıs’taki sonuçların ardından aradaki farka ve yaşına rağmen enerjik bir performans göstererek desteğini artırdı. Bunu bir artı puan olarak kaydetmeliyiz.

Toplam olarak parlamentoda yeni dönemde vekil temsiliyeti olmayacak sol, sosyalist partilerin de aralarında bulunduğu geniş bir muhalefet cephesinin sandıklara sahip çıkılması bakımından küçümsenemeyecek bir mücadele verdiğini de özellikle not etmeliyiz.

Sözün özü, muhalefet 14 Mayıs’ta çıkan sonuç sonrasında ilk günlerde, ilk turda kazanma beklentisinin de yol açtığı bir hayal kırıklığı yaşamış olsa da son on günde önemli bir çaba gösterdi.

Tüm bunlar umut hanesine not edilmeli.

Diğer yandan zaten muhalefetin önde olduğu İzmir’e ek olarak 14 Mayıs seçimlerinde Kılıçdaroğlu’nun önde tamamladığı İstanbul ve Ankara’da bu pozisyonun korunmuş olması da önemlidir.

Cumhur İttifakı’nın güçlü olduğu sanayi kentlerinden Bursa’da Erdoğan 14 Mayıs’ta aldığı 51,47’lik oyunu yaklaşık 3 puan civarında artırarak yüzde 54,66’ya çıkarırken, Kılıçdaroğlu 14 Mayıs’ta aldığı 40,61 oranındaki oyunu 28 mayıs’ta 5 puana yakın artırarak yüzde 45,34’de çıkardı. Bursa’nın işçilerin ağırlıkta olduğu Nilüfer, Gemlik, Osmangazi gibi ilçelerindeki değişim de bu oranlarda gerçekleşti.

Yine Kocaeli’nin sanayi merkezlerinden Gebze’de ilk turda yüzde 57,1 alan Erdoğan oyunu yüzde 60’a çıkardı. Kılıçdaroğlu ise yüzde 35,7 olan oyunu yüzde 40’a çıkardı. Kocaeli genelindeki değişim de buna uygun oldu. Erdoğan’ın oyu yüzde 54,3’ten 57’ye, Kılıçdaroğlu’nun oyu ise yüzde 38,7’den 43’e çıktı.

Yine İstanbul’un yedi sanayi sitesinin bulunduğu, AKP’nin de güçlü olduğu ilçelerden Ümraniye’de Erdoğan 14 Mayıs’ta yüzde 51,92 olan oyunu yüzde 53,72’ye çıkarırken, Kılıçdaroğlu bu ilçede 14 Mayıs’ta yüzde 42,93 olan oyunu yüzde 46,28’e çıkardı. Yani Kılıçdaroğlu bu ilçede rakibine kıyasla ikinci turda 2 puan daha fazla artış gösterdi.

İkinci tur seçimleri öncesi Millet İttifakı’nın Zafer Partisi’nin desteğini almak için mülteciler ve ‘terörle mücadele’, ‘kayyum’ gibi başlıklarda öne çıkardığı söylemler tartışılmış ve oy matematiği bakımından gidilen bu yolun HDP ve Yeşil Sol Parti’nin tabanındaki Kürt seçmeni kaybedebileceğine dair endişeler de öne çıkmıştı. Bu konuda HDP ve Yeşil Sol Parti yönetimi ile HDP’nin tutuklu Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın Erdoğan’ın karşısında ortaya koyduğu net tutum çok önemliydi.

Bu tutumun ve Kürt seçmenin değişim yönündeki ısrarının çok büyük oranda 28 Mayıs’ta da sandığa disiplinli bir biçimde yansımış olduğunu söyleyebiliriz. Ancak göreli farklılıkların da olduğu yadsınamaz. Örneğin Ağrı’da Kılıçdaroğlu’nun oyu yüzde 65,8’den yüzde 65,34’e düşerken, Erdoğan’ın oyu yüzde 31,72’den yüzde 34,66’ya çıktı. Ancak Tunceli’de de Kılıçdaroğlu’nun 14 Mayıs’ta yüzde 80,26 olan oyu 28 Mayıs seçimlerinde yüzde 82,81’e çıktı. Sinan Oğan’ın, kente dışarıdan gelen devlet memurları ve güvenlik görevlilerine ait olduğu düşünülen ilk turdaki yüzde 3,41 oranındaki oyunun küçük bir kısmı da Erdoğan’a gitti. Erdoğan yüzde 16,2’den yüzde 17,19’a çıktı.

Diyarbakır’da ise Kılıçdaroğlu’nun 14 Mayıs’ta yüzde 71,96 oranındaki oyu küçük bir düşüşle yüzde 71,61 oldu. Erdoğan’ın bu kentte 14 Mayıs’ta yüzde 26,48 olan oy oranı ise yüzde 28,39’a çıktı.

Siirt’te Kılıçdaroğlu’nun 14 Mayıs’ta yüzde 56,26 olan oyunun 28 Mayıs’ta yüzde 55,44’e düştüğünü gördük. Erdoğan’ın bu kentte 14 Mayıs’ta yüzde 41,55 olan oyu da yüzde 44,56’ya çıktı.

Karadeniz’den deprem bölgesindeki kentlere ve başka bir dizi il ve ilçeye dair kıyaslamalı analizlere sonraki yazılarla devam edeceğiz.

Ancak bu yazı kapsamında muhalefetin değişim bakımından umutla mücadeleyi sürdürmesi gerektiğini söyleyen bir tablonun önümüzde durduğunu vurgulamak gerekiyor. Ama diğer yandan da muhalefetin ortaya çıkan sonucu sadece iktidarın devletin imkanlarını kullanması ve türlü numaraları ile açıklamasının da doğru ve anlamlı olmayacağını özellikle belirtelim. Muhalefetin asla kaçmaması gereken bir muhasebeye ihtiyacı var.

Açık ki, iktidarın propagandası hem siyasal hem ekonomik yönleriyle emekçi kitlelerin, halk yığınlarının içinde hatırı sayılır bir kesimde etkiye sahip olmaya devam ediyor. İnsanlar yoksullaşırken, tam güven duyacakları bir muhalefet seçeneğine ikna olamadıkları oranda, eldekini de kaybetmemek gibi endişelerle ‘kötünün iyisi’ diye iktidara sarılabiliyor.

Millet İttifakı’nın iktidarı ikinci turda Erdoğan'ı geçebilmek umuduyla ‘daha fazla milliyetçi’ söylemi kendi söylemine eklemlemekte bir sakınca görmemesi, onu başka açılardan umut olarak görmek isteyenlerin beklentilerini örselemiş olabilir. Kürt seçmenlerin bir bölümü açısından bunu söyleyebiliriz. Genel olarak emekçi yığınlar bakımından da öne çıkardığı söylem ve propaganda, iktidarın söylemi ile bazen ayrışıp bazen de aynılaşan yönleriyle kafa karıştırıcı da bulunmuş olabilir.Bunların da ötesinde muhalefetin gerçekten hangi politikalarla güç kazanması mümkündür ve yol yürümesi doğrudur? Burada kuşkusuz Millet İttifakı’ndan ziyade Emek ve Özgürlük İttifakı güçlerine çok daha fazla iş düşecek önümüzdeki dönemde.Şimdilik bir virgül koymuş olalım, sonra yine devam ederiz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa