Mehmet Şimşek kabinede hangi amaçla ve neden ısrarla yer aldı?
Fotoğraf: Harun Özalp/AA
14-28 Mayıs seçiminin muhalefet saflarında yarattığı artçı sarsıntılar devam ederken, Cumhurbaşkanı Erdoğan yeni kabinesini ilan etti.
Önceki kabinedeki 16 bakandan 14’ünü milletvekili yapan Erdoğan’ın kabinede bir yenileme yapacağını herkes kabul ediyordu. Ama eski 14 bakanın tümünü kabine dışında bırakacağı beklenmiyordu. Tersine Hulusi Akar, Bekir Bozdağ başta olmak üzere bazı eski bakanların yeniden bakan olarak atanacağı bekleniyordu. Ki, Soylu’nun bile eğer Bahçeli ısrar ederse görevde kalacağını söyleyenler az değildi. Dahası Erdoğan’ın milletvekili olmaları teklifini kabul etmeyen biri özel hastane zinciri diğeri otel zinciri sahibi iki patron bakan Koca ve Ersoy ile Nebati dışında tüm diğer bakanlar “bakan toto” oynayanlar tarafından oyunda tutuluyordu.
Beklentilerden birisi de Erdoğan’ın yerel seçimde parti içinde sevilen bazı “abileri” de bakan yaparak parti örgütlerini motive etmek isteyeceği doğrultusundaydı. Ama bu konuda da Erdoğan tam tersini yaptı. Koca ve Ersoy dışındaki tüm bakanları “eski bakan” yapan Erdoğan, “imar aflarının mimarı” olarak bilinen ve 4 yıl önce Ankara’da Mansur Yavaş karşısında seçimi kaybeden Mehmet Özhaseki’yi Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı yaparak bürokrat ve patronlardan oluşan listesini de bozmuş oldu!
KABİNEDE 15’TEN AYRILAN TEK BAKAN ŞİMŞEK!
“Tek adam rejiminde, hele de tek adam Erdoğan gibi ağzından çıkanın yasa olmasından pek hoşnut olan birisinin başında olduğu rejimde bakanların kimler olduğunun bir kıymetiharbiyesi yoktur” denebilir. Böyle diyenler çok haklı da olurlar.
Bu söylenenler 15 bakan için böyle olabilir ama Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in bu 15 bakandan farklı bir özelliği var.
Çünkü Erdoğan aylardan beri Şimşek’i ekonominin başına getirebilmek için girişimler yapıyordu. Seçimden hemen önce bile Şimşek’in Erdoğan’a “hayır” dediği biliniyordu. Bu yüzden de Mehmet Şimşek’in Erdoğan’dan kendisine müdahale etmeyeceği ve ekonomi bürokrasisinin de kendisi tarafından oluşturulmasına izin verilmesi konusunda bir uzlaşmaya varıldığı için görevi kabul ettiği belirtilmektedir.
Nitekim Şimşek, Nebati’den görevi devralırken şunları söyledi: “Önümüzdeki dönemde bu hedefe ulaşmada, şeffaflık, tutarlılık, öngörülebilirlik ve uluslararası normlara uygunluk temel ilkelerimiz olacaktır. Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği kalmamıştır. Kurala dayalı öngörülebilir bir Türkiye ekonomisi özlenen refaha ulaşmamızda anahtar olacaktır… Sürdürülebilir yüksek büyüme için mali disiplinin tesis edilmesi ve fiyat istikrarının sağlanması temel hedefimiz olacaktır.”
Böylece Şimşek daha görevi devralırken, Nebati’nin şahsında gibi görünen ama arkasında “Ekonomist Erdoğan”ın durduğu, “Faiz sebep enflasyon neticedir” diye formüle ettiği “milli ve yerli iktisat anlayışı”nı; “Şeffaflık, tutarlılık, öngörülebilir ve rasyonel bir zeminde olmayan” bir iktisat tutumu olarak ilan etmiş bulunmaktadır!
Şimşek’in bu söylediklerinin arkasında ne kadar duracağı, Erdoğan’ın Şimşek’in bu tutumuna ne kadar tahammül edeceği gibi önemli sorular vardır. Ama gelişmenin bu boyutunu yakın bir gelecekte göreceğiz.
ŞİMŞEK ULUSLARARASI SERMAYEYE GÜVEN VERMEK İÇİN BAKAN YAPILDI!
Şimşek konusunda işçi sınıfı ve emekçileri asıl ilgilendiren ise, emekçilerin Erdoğan’ın “irrasyonal”, “heteredoks” denilen anlayışıyla Şimşek’in “rasyonal”, “uluslararası nomlarla uyumlu” iktisat anlayışı arasına sıkışmamak, Şimşek’in iktidar tarafından açıkça sermaye muhalefeti tarafında da zımnen “kurtarıcı” olarak gösterilmesinde kafa karışıklığına uğramamalarıdır.
Çünkü Mehmet Şimşek halktan yana bir iktisat programının uygulanması için bakan yapılmadı. Tersine Şimşek, uluslararası ve yerli sermayenin desteğini yitirmiş olan tek adam rejimine bu desteği yeniden sağlamak üzere, uluslararası ve yerli büyük sermayenin çıkarlarının daha tam gerçekleştirilmesi için uygulamaya sokmak için en uygun kişi olarak bakan yapıldı. Yani Şimşek’in yapmak istediği, bir zamanlar Derviş’in yaptığı gibi IMF’siz bir IMF programını devreye sokmaktır. Böylece hem sermaye güçlerinin isteklerine uygun bir ekonomik program devreye sokulacak hem de Erdoğan ihtiyaç duyduğunda IMF’ye uluslararası sermayeye, hatta yerli büyük sermayeye verip veriştirebilecektir!
Yani Erdoğan Şimşek’e; halkın taleplerini karşıla, işsizliği ve yoksulluğu ortadan kaldırmak için gerekenleri yap dememiş, tersine uluslararası sermayenin Türkiye’ye gelmesi için onları daha kârlı yapacak, yerli büyük sermayeyi memnun edecek önlemleri al demiştir. Şimşek de Erdoğan’a “evet” demek için şartlarını sıralarken mallara yapılacak zamlara karşı çıkılmaması ile ücret ve maaş artışlarının kısıtlanması konusunda siyasal kaygılarıyla kendisine müdahale edilmemesini istemiştir. İkili arasında varılan uzlaşmanın özeti budur.
ŞİMŞEK SİSTEMİN YÜKÜNÜ HALKIN SIRTINA YIKMAK İÇİN GELDİ!
Prof. Dr. Aziz Çelik Twitter hesabından Erdoğan’la Şimşek’in vardıkları uzlaşma üstünden şu değerlendirmeyi yapıyor: “Ücret ve maaşlarla ilgili konularda çalışma bakanı değil Mehmet Bey belirleyici olacak. Asgari ücrette eskisi gibi artışlar biraz zor. Memur asgari maaşının 22 bin liraya yükselmesi epeyce tartışmalı olacak. Diğer memurlara makul maaş artışları daha da zor. Emekli aylıklarında ciddi bir iyileştirme ve intibak düzenlemesi çok daha zor. Kademeli emeklilik meselesi bir başka bahara kalabilir.”
Kısacası Erdoğan’ın seçim sürecinde emekçilere yaptıkları vaatler ve azgınlaşan enflasyon karşısında yapılacak zamlar konusunda artık Hazine ve Maliye Bakanlığının bir bariyer oluşturacağı açıkça anlaşılmaktadır. Şimşek’in Erdoğan’la “ekonominin gereği” üstünden emekçilerin yaşama ve çalışma koşullarını daha da kötüleştirirken emekçilerin taleplerini elde etmeden yaşamlarını sürdürmeye düne göre daha da zorlanacağı bir döneme girileceğini söyleyebiliriz.
Burada sorumluluk her zaman olduğundan daha da fazla emekçilerin talepleri arkasında birleşerek mücadele etmesinden geçmektedir.
Burada “Her zaman olduğundan daha da fazla” ifadesi dil alışkanlığı değildir. Çünkü emekçiler, hak mücadelesi yürütenler, dün belki sadece Erdoğan’ı ikna etmek zorundayken bugün bir de Bakan Şimşek’i aşmak zorunda kalacaklardır!
Bu da önümüzdeki dönemde işçi sınıfı ve emekçilerin talepleri karışışında daha direnen bir tek adam rejimi bulacağı anlamına gelmektedir. Ve elbetteki işçiler ve emekçiler de önümüzdeki dönemde daha büyük bir güç ve dirençle mücadele etmek durumda kalacaklardır.
- Tek adam yönetiminin ülkeyi nereye getirdiğinin bir haftaya sığan fotoğrafıdır! 24 Kasım 2024 04:47
- Bakan Tekin ve arkasındakiler laikliğe cepheden savaş açan bir konumdadır! 21 Kasım 2024 04:52
- İktidar 'iç cepheyi güçlendirmek' istiyor, emek ve demokrasi güçleri ise 'birleşik mücadele' diyor 17 Kasım 2024 04:44
- Ülke ve halkın sorunlarını çözmeyen iktidar yeni suç ve cezalar ihdas ediyor 13 Kasım 2024 04:58
- Sermaye ve emek güçleri arasında sert mücadeleler dönemi! 10 Kasım 2024 04:46
- İktidar kayyımı muhalefeti ezmenin koçbaşına dönüştürüyor 06 Kasım 2024 04:58
- Tek gerçekçi seçenek yığınların siyasete doğrudan müdahale ettiği bir mücadeledir! 03 Kasım 2024 04:47
- İnsanca yaşayacakları bir asgari ücret için işçiler kendi ölçütlerini koymalı! 31 Ekim 2024 07:58
- Sermaye tüm güçlerini emekçilere karşı seferber ederken sendikalar ne yapıyor? 27 Ekim 2024 04:45
- Erdoğan-Bahçeli ittifakı: Büyük iddialar küçük hesaplarla nereye kadar? 24 Ekim 2024 12:49
- Emek mücadelesi için son derece önemli bir dönemin eşiğinde! 21 Ekim 2024 05:04
- ‘Kürt sorununun çözümü’ konusunda demokrasi güçlerinin inisiyatif alma zamanı! 17 Ekim 2024 05:14