HÜDA PAR'dan Hamas çıkarmak!
![](https://www.evrensel.net/images/840/upload/dosya/238003.jpg)
HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu | Fotoğraf: HÜDA PAR/Twitter
Akıl hocalarından Yusuf Kaplan’ın yazdıkları, iktidarın HÜDA PAR ile ilgili hesaplarının seçimlerle sınırlı olmadığını gösteriyor. Kaplan, geçtiğimiz pazar günü yayımlanan ‘Kürt Meselesinde Îslamî Damar’ yazısında AKP’nin Meclise taşıdığı HÜDA PAR’ın etnik ve seküler kimlik yerine İslami kimliği öne çıkararak Kürt sorununun “birlik temelinde çözümü”nü sağlayabileceğini ve bu nedenle Kürt siyasetinin omurgasına yerleştirilmesi gerektiğini söylüyor.
“Aşırı laik, Stalinist, Batı emperyalizminin güdümünde” bir parti olarak tanımladığı HDP’nin “Miadını doldurduğu”nu söyleyen Kaplan, HÜDA PAR’la açılacak “İslami koridor” üzerinden “köklü bir çözüm yolu” bulunacağını savunuyor. Kaplan, tıpkı Filistin’de FKÖ’nün zayıflatılması için Hamas’ın kullanılması gibi seküler-demokratik Kürt ulusal hareketinin yerine İslamcı HÜDA PAR’ın geçirilmesini istiyor. HÜDA PAR’dan Kürtlerin Hamas’ı çıkarmaya çalışmak biçiminde tanımlanabilecek bu istek, HÜDA PAR’a koridor açmak için demokratik Kürt siyasetine yönelik saldırganlığın tırmandırılması çağrısı olarak da anlam kazanıyor. Özellikle iktidarın yerel seçimlerde Kürt belediyeleri ele geçirme hesaplarıyla birlikte bu yöndeki girişimlerin hız kazanması şaşırtıcı olmayacaktır.
HDP’ye yönelik “Stalinist”, “Batı emperyalizminin güdümünde” gibi söylemler de bu saldırganlığı meşrulaştırmak için kullanılıyor. İktidarın bu akıl hocasına, HDP’nin hem “Stalinist” olmayı ve hem de “Batı emperyalizmiyle iş birliği” yapmayı nasıl başardığını sormaya gerek yok! Çünkü Kaplan’ın Kürt sorununu anlamak diye bir derdi yok. Aksine bütün derdi, Kürt ulusal mücadelesinin var ettiği demokratik-seküler birikimi yok etmeye yönelik propagandif söylemler geliştirmek ve yerine İslami damarı geçirerek sorunu “çözme”yi daha doğrusu gömmeyi ummaktan ibaret.
Sanırsınız Türkiye’nin NATO içindeki pozisyonunu güçlendirmek için pazarlıklar yapan, hazine ve maliyenin başına Batılı emperyalistlerin düyunu umumiye memuru Mehmet Şimşek’i getiren, bunlar yetmezmiş gibi ülkeyi Rus emperyalizmine de bağımlı hale getiren Erdoğan iktidarı değil de HDP.
Yüz yıldır Kürt sorunundaki inkarcı söylemlerin başında bu sorunun “emperyalistlerin kışkırtması” olduğu söylemi geliyor ve Kaplan da HÜDA PAR’a alan açmak için bu söyleme sarılıyor. Kürt sorununu içeride demokratik-barışçıl yöntemlerle çözmek yerine sınır ötesi operasyonlarla çözmeye çalışıp emperyalistlerin müdahalesine açık hale getirenler, sonra dönüp Kürtlerin ulusal demokratik istemlerini emperyalistlerin fitnesi olarak göstermeye çalışıyorlar.
HÜDA PAR’dan Hamas çıkarma hesabıyla ilgili şu noktalara dikkat çekmek gerekiyor:
Hamas’la HÜDA PAR arasında, İsrail’in Hamas’ı FKÖ’ye karşı ve Türkiye egemenlerinin HÜDA PAR ve önceli Hizbullah’ı demokratik Kürt hareketini etkisizleştirmek amacıyla kullanmaları bakımından bir benzerlik kurulabilir.
Müslüman Kardeşler örgütünün Filistin kolu olan Hamas’ın “başarısı”nın arkasında -ki, aslında Filistin davasının Hamas’la bölünmesi asıl olarak İsrail’in başarısıdır- Sovyetler Birliği’nin yıkılması sonrasında bütün bölgede (Ortadoğu) laik, ilerici, demokratik güçlerin gerilemeye başlamasının ve özellikle FKÖ’nin İsrail ile barış girişimlerinin başarısızlığa uğramasının önemli bir rolü oldu. Ancak şunu da unutmamak gerekir ki, Hamas’ın halkın belli kesimlerini yedekleyebilmesinde siyonizme karşı bir İslami hareket olması gerçeği bulunuyor.
Türkiye’de HÜDA PAR’ın önceli olan Hizbullah, ’90’lı yıllarda Kürt ulusal-demokratik hareketine karşı devlet tarafından kullanılıp desteklendi. PKK Lideri Öcalan’ın 1999’da uluslararası bir operasyonla Türkiye’ye getirilmesi sonrasında Hizbullah’a ihtiyacı kalmayan devlet, Hizbullah liderini öldürüp yöneticilerini de cezaevine koydu. Ancak Kürt demokratik hareketinin legal alanda giderek güç kazanması karşısında 2011 sonunda Hizbullahçılar salıverildi ve bu kez Hizbullah’ın legal uzantısı HÜDA PAR kurulup devreye sokuldu.
HÜDA PAR, Filistin halkının siyonizme karşı tepkisini yedekleyen Hamas’ın aksine Türkiye’deki iktidar eliyle (AKP listesinden) Meclise taşındı. Bu nedenle HÜDA PAR, tıpkı önceli Hizbullah gibi devletin/Erdoğan iktidarının Kürt ulusal-demokratik mücadelesine karşı kullandığı/kullanmak istediği bir aparat olmaktan öteye gidemez ve programında hangi taleplere yer verirse versin Kürt ulusal mücadelesinin bir temsilcisi olamaz.
HÜDA PAR’dan bir Kürt Hamas’ı çıkmaz; çünkü HÜDA PAR, Kürtlerin ulusal-demokratik talep ve mücadelesini ezmek isteyen devletin iktidar blokunun içinde yer alıyor. Zaten geçtiğimiz yılın ekim ayında HÜDA PAR’a yakınlığıyla bilinen ‘Alimler ve Medreseler Birliğinin düzenlediği “alimler buluşması”nda “Kürdistan” adının kullanılmasına bile karşı çıkan Kaplan’ın ve sözcülüğünü yaptığı iktidarın derdi de Kürtlerin ulusal taleplerinin karşılanması değil; HÜDA PAR’ın İslami söylemlerinin bu taleplerin üzerinin örtülmesinin, bastırılmasının aracı olarak kullanılmasıdır.
Alimler buluşmasına Taliban temsilcisini davet eden ve Taliban İslam Emirliğini “İslam ümmeti için iftihar vesilesi” olarak gören HÜDA PAR için Kürt sorunu, Talibancı görüşlerinin halk içinde kabul görmesi için kullanılan bir araçtan öte bir anlam da taşımıyor.
Ancak bütün bu hesaplar Kürtlerin büyük bölümünün muhafazakar olduğu ve sekülerleşmeye karşı durduğu ön kabulüne dayanıyor. Oysa sadece son cumhurbaşkanlığı seçiminde HÜDA PAR tarafından desteklenen Erdoğan’ın Kürt kentlerinde miting meydanlarına Kürtçe Kur’an ile çıkmasına rağmen bu kentlerde Kılıçdaroğlu’na yüzde 60 ile yüzde 80 arasında destek çıkması bile bu hesapların olmayacak duaya amin demek anlamına geldiğini gösteriyor. Çünkü Dilop dergisinin 29. sayısına dosya konusu da olan Akademisyen Yusuf Ekinci’nin Kürt Sekülerleşmesi adlı saha araştırmalarına dayanan çalışması, Kürtlerin büyük çoğunluğunun muhafazakar olduğu ön kabulünün aksine Kürtlerde özellikle genç kuşaklarda çok daha belirgin olan seküler dönüşümü çarpıcı bir biçimde ortaya koyuyor.
İktidarın hesaplarından daha vahim olanı, seküler-milliyetçi muhalefet blokunun Kürtlerdeki seküler dönüşümü birlikte demokratik bir gelecek kurmanın dayanağı olarak görmek yerine şoven hassasiyetlerle hareket edip bu gerici hesaplara seyirci kalmasıdır.
Seçim döneminde AKP’nin HÜDA PAR ile ittifak yapmasını eleştirenlere “Kim ki HÜDA PAR’a saldırıyor, Türkiye’nin parçalanmasını istediği için saldırıyor” diye yanıt vererek binlerce faili meçhul cinayetin sorumlusu olan Hizbullah’ın yasal uzantısına kol kanat geren Kaplan, HÜDA PAR’a dair hesapların seçimlerle sınırlı olmayacağının da işaretini vermişti.
Kürt halkı ödediği ağır bedellere rağmen dün nasıl Hizbullah üzerinden kendi ulusal demokratik istem ve mücadelesinin bastırılmasına izin vermediyse bunca yıllık baskı, şiddet ve kuşatmaya rağmen bugün de HÜDA PAR üzerinden bu oyunun oynanmasını boşa çıkaracak mücadele birikimi ve örgütlülüğe sahip bulunuyor. Ancak gelinen yerde emek ve özgürlük güçlerinin de kapıdaki tehlikeyi görerek seçim sürecine dair kısır tartışmaları bir tarafa bırakmaları, dikkatlerini halkın güç ve mücadelesini büyütmeye çevirmeleri önem kazanıyor. Öte yandan laiklik talebini öne çıkarıp Kürtlerin ulusal-demokratik mücadelesinden uzak durmaya çalışan kimi “sosyalist” güçlerin de bu iki talep ve mücadele alanı arasındaki ilişkiyi görerek önümüzdeki dönem bu tutumlarını gözden geçirmeleri gerekiyor.
Evrensel'i Takip Et