10 Haziran 2023 04:57

Tek adam rejimini yenmenin yolu ‘ehvenişer’leri seçenek olmaktan çıkarmaktan geçiyor

Altılı masanın 12. toplantısı

Fotoğraf: CHP

Paylaş

Seçim sonrasında dövizi baskılayan önlemlerin kaldırılmasının arkasından dolar başta olmak üzere döviz karşısında TL’nin değer kaybı, döviz fiyatlarındaki hızlı yükseliş ilk olarak akaryakıt fiyatlarına yansıdı. Benzine bir seferde 2 lira 70 kuruş, motorine 1 lira 37 kuruş, oto gaza 67 kuruş zam yapıldı.

Dün öğleden önce itibarıyla dolar 23.70, avro ise 24.60 TL seviyelerinde rekorlarına yeni rekorlar ekliyordu.TL’deki bu değer kaybı buğday, un, ekmek, su, et ve süt ürünleri… gibi başlıca gıda maddelerine ve elbette ki üretiminde ithalat oranı yüksek olanlardan başlayarak tüm mallara, iğneden ipliğe zam olarak yansıyacaktır. Örneğin İstanbul’da ekmeğin 8 TL olabileceği konuşulurken, fırıncılar ekmek fiyatının 10 TL olmasını talep ediyorlar. Çaya yüzde 43 zam geldi bile!

Bu gelişmeler karşısında; kendisinden önceki tüm ekonomi bakanları ve onların arkasındaki Erdoğan’ın halka yeni zamlar ve vergi artışları ile hızla yükselen enflasyon karşısında söyleyecek bir lafı kalmadığında “Biraz sabır!” çağrısı yapması gibi Mehmet Şimşek de; “Hedeflerimize inşallah herkesin desteğini alarak ulaşacağız. Ancak biraz sabır ve zamana ihtiyacımız var” diyerek halkı sabırlı olmaya çağırdı.

Son yıllarda Erdoğan ve ekonomiden sorumlu bakanların bu kaçıncı, “Az kaldı her şey düzelecek biraz daha sabır” çağrısıdır herhalde sayısını hatırlayan yoktur.

‘ŞİMŞEK’E YARDIM DEMEK FATURAYI ÖDERKEN SES ÇIKARMA’ DEMEKTİR!

Hem Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözcüleri ve Cumhur İttifakı, hem de Millet İttifakı(*)  partilerinin ekonomi uleması, Mehmet Şimşek’in kurtarıcı olarak propaganda edilmesine açıkça ya da utangaç bir biçimde destek vermektedir. Millet İttifakı medyası Erdoğan’ın bu manevrasını alkışlamaya hazır biçiminde bekliyorlar.

Erdoğan’ın ekonomik politikalarına en çok bağırıp çağıran, öfke krizlerine giren İbrahim Kahveci bile Halk TV’de açıkça “Mehmet Şimşek’e yardım etmeliyiz” diyenlere katılıyor. Gerekçesini de açıkça söylüyor: “Çünkü Millet İttifakının ekonomik programını uyguluyor!” Muhalefetin görüşlerine çok itibar ettiği Prof. Özgür Demirtaş bunu ilk dile getirdiğinde sosyal medyada linç edilmişti. Ama Millet İttifakının ekonomi uleması ve sermaye muhalefetinin, Şimşek’in şahsında temsil edilen IMF programına, belki ayrıntıları dışında tutarsak, muhalefet etmeyecekleri anlaşılmaktadır. Nitekim son gülerde böyle her durumda gündeme getirilen terane yeniden hatırlandı: “Hepimiz aynı gemideyiz!”

Nitekim Davutoğlu ve Babacan muhalefetteki geri adımlarını ekonominin de ötesine geçirerek, “İktidarın doğru yaptıklarına doğru yaptı, yanlış yaptıklarına da yanlış yaptı deriz”e çekmiş bulunuyorlar.

Prof. Dr. Yalçın Karatepe; “Hepimiz aynı geminin içindeyiz” ya da “Şimşek’e yardımcı olmalıyız”ın anlamının halka “Faturayı öderken ses çıkarmayın” demek oluğunu söylüyor.

SERMAYE PARTİLERİ İTTİFAKI, MAJESTELERİNİN MUHALEFETİ OLMA YOLUNDA!

Daha yakından bakıldığında sermaye cephesindeki kafa karışıklığının sadece ekonominin başına Şimşek’in getirilmesiyle sınırlı olmadığı görülüyor.

Seçim yenilgisinin bütün yükünü sırtında taşıyan CHP’nin “iç sorunları”ndan kafasını karıştırması nedeniyle olsa da, CHP yakın bilinen TV’lerde, belki nispeten TELE1 dışındaki TV’lerde, sadece Şimşek de değil MİT Başkanı Fidan’ın dışişleri bakanlığına, İbrahim Kalın’ın MİT başkanlığına atanmasında, Ali Yerlikaya’nın Soylu’nun yerine içişleri bakanı yapılmasında keramet keşfediyorlar. Hatta bu kabinenin Erdoğan’ın daha ılımlı bir iç politikaya yöneleceğinin işaretlerini taşıdığı üstünden tahliller yapıyor, tahminler yürütüyorlar.

Ama aralarında nüanslar olsa da Millet İttifakı partilerinin iktidarla yığınları en kolay karşı karşıya getirebilecekleri ekonomik sorunlarda iktidara karşı ayrıntıda kimi eleştirileri olsa da gerçek anlamıyla tek adam yönetimine karşı ciddi bir muhalefetlerinin olmayacağı anlaşılmaktadır. 14 Mayıs ve 28 Mayıs arasında seçim taktiğinin değiştirilerek, AKP ve MHP’yle ırkçılığa varan bir milliyetçilik ve terörle mücadele, militarizm, din istismarcılığı yarışına da girildiği dikkate alındığında, sermaye muhalefetinin genel olarak bir sermaye muhalefeti çizgisinden “majestelerinin muhalefeti” çizgisine evrildiğini gösteren gelişmelere tanık oluyoruz.

Erdoğan da bu gelişmeleri dikkate alarak ilk işlerden biri olarak “Ailenin korunması” merkezli anayasa değişikliği silahını kullanarak Millet İttifakı partilerini iyice dağıtacak bir hamle yapmaya hazırlanıyor.

İKTİDAR MUHALEFETİ SÜRGİT AYAĞA KALKAMAYACAK BİÇİMDE EZMEYİ AMAÇLIYOR

Erdoğan dün Merkez Bankası başkanlığına günlerdir öve öve bitirilemeyen Hafize Gaye Erkan’ı atarken Şahap Kavcıoğlu’nu ise BDDK başkanlığına getirdi. Böylece “kurtarıcı” Şimşek’e bir yardımcı da eklenmiş oldu. Hele de bu kurtarıcının kadın olması da eklendiğinde Erdoğan ve Şimşek’i övmek için bir bahane daha olacaktır!

Ama öte yandan;

  • Seçilmesinin üstünden bir aya yakın bir zaman geçmesine karşın Can Atalay hâlâ cezaevindedir. Yeni Adalet Bakanı “Gezi davasından tutuklu olan Can Atalay’ın tahliye edilemeyeceğini” öne sürmektedir. Öyle anlaşılmaktadır ki, tek adam rejimi elden geldiğince cezaevinde tutmaya devam edecektir.
  • RTÜK; Halk TV, TELE 1, Flash TV ve Fox TV’ye para ve yayın durdurma cezası yağdırmaya devam etti, bundan sonra da edecek görünüyor.
  • Üniversitelerin geleneksel bahar şenlikleri ve Onur Ayı etkinliklerine yasaklar devam ederken bazı belediyelerin konserlerinde sahneye çıkacak olan sanatçıların hedef gösterilmesi ve sahneye çıkmalarının engellenmesine tanıklık ediyoruz.

Kısacası seçimden sonra Erdoğan’ın daha az yasakçı, daha çok demokrat olacağını iddia ederek Erdoğan övücülüğüne soyunanlar için bu gelişmeler bir hayal kırıklığı olsa da böylelerin hayal kırıklıklarını hızla tamir edecek yeteneklere sahip olduklarını da biliyoruz.

Ancak, açık ve gizli Erdoğan övücüleri ne derse desin tek adam rejiminin geldiği yerde amacı yumuşama, demokratik normlara daha uygun bir pozisyona girmesi değil tersine her türlü muhalefeti sürgit ayağa kalkamayacağı bir siyasi iklim oluşturmak için elinden gelen her şeyi yapmaktır.

Bütün bu sorunları aşmanın, gerçek bir değişim olmasının tek yolu ise siyaset alanını sermaye partilerinin açık av alanı olmaktan çıkaran, işçilerin, emekçilerin, her kesimden halkın talepleri etrafında birleşerek siyasete doğrudan müdahale eden bir çizgiye geçmeleriyle mümkün olabilecektir.

“Ehvenişerleri” seçenek olmaktan çıkarmanın yolu ise sınıf partisi ve demokrasi güçlerinin kendi tarihsel sorumluluklarının gereğini yapmalarından geçmektedir.

(*) Fiiliyatta bir Millet İttifakı yok ama aylarca çalışıp hazırladıkları ama artık adını anmadıkları2 bin 500 maddelik bir “ekonomik programları” vardı. Bu yüzden de Şimşek’in ekonomik programını tartışırken ifade kolaylığı bakımından sermaye muhalefeti partilerinin tutumunu burada Millet İttifakı partilerinin tutumu olarak ifade etmenin bir sakıncası olmayacaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa