Evrensel için yeni bir dönem
Evrensel için yeni bir dönem
10 Haziran 2023

Sahibine göre kişneyecek "Yeni Dönem" medyaya ne vadediyor: Habertürk’ten al haberi

Fotoğraf: Pixabay

DİĞER YAZILARI
YAZI ARŞİVİ

Baktım da arşive…
Bir aydan fazla olmuş… (yine…)
Soner Yalçın’ın “beşli çete” ile ilişkisine dair iddiaları kurcalamıştım son yazıda[1] …
Dibine de “Mani çıkmazsa gelecek yazıda” randevusu vermişiz:
“Kendi yazılarından şahit göstereceğim, Soner Yalçın’ın muhalif Sözcü’de nasıl ince ince muhalefete karşı psikolojik harekat kokan hilebazlıklar döşendiğini…”
Demişiz... Falan da filan da…
İlk tur … İkinci tur…
“Hamdolsun” Soner Yalçıngiller muratlarına ermiş...
Hayır; biz kerevete filan çıkamadık; “masal” böyle bitmedi…
Muhalif ahali yakasına küserek, rüzgara kapılmış yapraklar misali sağa sola savruldu…
Muhtemelen pek çok evde o gece (Güneşi bol olsun Fikret Kızılok’un) “Bir harmanım bu akşam” halleri yaşandı…
Ben mi?!

BİR ‘O GECE’ HÜLASASI…

Dost var düşman var, sevindirmeyelim ikincileri, aramızda kalsın, Pasifik adalarından en ıssızını bulmaya çalışıyordum…
Bir gözüm haritada, diğeri, handiyse hatmettiğim YouTube belgesellerinde, kalıbı atacağım ücra bir köşe arıyordum…
Bir ara Nantucket geldi aklıma; Moby DickIshmael’in Kaptan Ahab’ının diyarı… filan diye romantize ettim az biraz, aklım yattı evvela…
Lakin izlediğim belgeselde, malum iklim krizi sebebiyle adanın sular altında kalacağı bilgisini hatırladım…
Yok, korktuğumdan değil valla, ne zaman sulara gömüleceğini, hatırlamadığımdan vazgeçtim, Nantucket’ten …
Şunu da söyleyeyim meraklı okur; hayır benim kovukta Fikret Kızılok çalmadı, senin gibi harman olduğum o 14 Mayıs akşamı- bilmem, hatırlamıyorum, sırası gelmedi herhalde, şimdi, yazarken düştü zihnime ve andım sadece; “Çektiğim acıların demimdeyim… / Pişman desem değilim / harmanım bu akşam…” 
Bendeki hesaplaşma Kavafis’in limanına sığınmıştı:

“Dedin, ‘Bir başka ülkeye, bir başka denize gideceğim’…
Aklım daha nice kalacak bu çorak ülkede…”
Yani ülkeler bulamayacaksın, başka denizler bulamayacaksın…”
[2]

“Bu kenttir gidip gideceğin yer” dizelerini yüksek sesle okuya okuya sızmışım kanepeye..
Sabah iptal ettim, Pasifik biletini; pasifikasyona gelmedim, sarmaldan yırttım neticede…
“Nerede kalmıştık…” demeye kalmadı…
Ooo…
Biz küçük burjuva medceziri ile boğuşurken, Soner Yalçın “iş”e başlamış bile…
Kılıçdaroğlu gitsin mesaisi, “Ey CHP’li”[3] ajitasyonu evresine varınca…
Bendeniz de yine o at nalı başlıklarından birini çakmıştım, aldığım notların tepesine:

‘KILIÇDAROĞLU KAZANAMAZ’DAN ‘KILIÇDAROĞLU KAZANMASIN’ GOYGOYCULUĞUNA… VE SİNSİLİKTE SON PERDE: ‘EY CHP’Lİ KALDIR BAŞINI KARDEŞİM’ NİDASIYLA SENİ KIŞKIRTMAYA KALKAN ‘BEŞLİ ÇETE’ YALISINDAN SONER YALÇIN, PARTİNİ DİZAYN OPERASYONUNDA!.. ‘KURTLAR VADİSİ’NDEKİ CHP’Yİ ÇETELEMEYE DİKKAT!

Dikkat!.. Dikkat çeke çeke bir hal olduk biz de…
Beklesin biraz, sonra bakarız deyip, vazgeçtim…
Saray rejiminin yeni döneminde medyayı ne bekliyor?
Biraz buna bakmak istedim…
Saray rejiminin yeni dönemi…
“Yeni dönem” tarifine mim koyalım, biz de…
‘Biz de’ diyorum, zira takip edebildiğim kadarıyla, hatır sayılır bir ortaklaşma var, bu “Yeni dönem” ibaresi üzerinde…

ELBETTE ATASÖZÜNDEKİ O ‘AT’ GİBİ ‘YENİ DÖNEM' DE SÖZÜN SAHİBİNE GÖRE KİŞNİYOR… KİŞNETİLİYOR…

Misal, Masum Türker’den gelsin… 
CNN Türk’te idi galiba..
Masum Türker, Melik Yiğitel… Saz heyeti seçim gecesi toplanmış, Erdoğan’ın “balkon konuşması”nı değerlendiriyor…
Masum Türker, yine akil adam pozlarında, sardırıyor…
Eskiden her “balkon” sonrası, Ertuğrul Özkök’ten okurduk Hürriyet’te; “Birlik mesajı verdi… Herkesi kucaklayıcı bir konuşma…”
“Kucaklama”…
Bu kez nasıl “kucaklanacağımızı”, Masum Türker anlatıyordu:
“Erdoğan yeni bir sayfa açmış…”
El hak, Masum Beyimiz şerh babında es geçmiyor, gerçi biraz konuşmasının başlarında Erdoğan, “Kılıçdaroğlu’nun performansını eleştir”miş ama… olsun…
Masum Türker, endişeye mahal yok kabilinden, uhulet ve suhuletle hazım telkin ediyor (ezcümle):
“Erdoğan herkesi kucaklayıcı yeni bir sayfa açıyor…”
“Yeni bir sayfa”nın başına, “Selo’ya idam” sloganları yazılsa da …
Kılıçdaroğlu’nu yuhalatma, “Kılıçdaroğlu’nun performansı…” olsa da…
Masum Türker’in “performansı” bu, işte…
Ama yalnız değil…
“Muhalif” Levent Gültekin’in “performansı”nın da hani Masum Türker’inkinden eksiği yok, fazlası var
İzlemedim, T24 portalında yine başka bir Levent Gültekin haberinin[4] hatırlatma/bilgi kutusundan öğrendim…
Levent Gültekin de meğer Erdoğan’ın yeni dönemde daha yumuşak bir liderlik pozisyonuna geçeceği izlenimini aldım” demiş…
Kıymetli mütefekkirimiz, (galiba arkadaşı) Ruşen Çakır’ın Medyascop’un da, feyz dağıttığı konuşmasının devamında da yüreğimize su serpmiş, feyz dağıttığı konuşmasında:
“Başka bir yöne doğru yönelmiş Tayyip Bey: AK Parti’nin cumhurbaşkanı olmaktansa Türkiye’nin liderliğine oynuyor. Toplumun bütün kesimlerine hitap edeceğe benziyor.”

LEVENT GÜLTEKİN’İN ‘TOPLUMUN BÜTÜN KESİMLERİNE HİTAP EDECEĞE BENZİYOR’ DEDİĞİ ‘TAYYİP BEY’ REJİMİ TAM O SIRALARDA OLSA GEREK, FOX TV’DEN TELE 1’E, HALK TV’DEN FLASH TV’YE... MUHALİF KANALLARA CEZA VERECEĞİ / ‘İNCELENECEK’ DUYURUSUNUN İCABINI YAPMAKLA MEŞGULDÜ…

Sonuç:
“Seçimler geride kaldı... RTÜK muhalif kanalların üzerine yine ceza olup yağdı”(7 Haziran 2023)
Ama eski Halk TV Yorum Programcısı Levent Gültekin, “Yeni dönemde daha yumuşak bir liderlik pozisyonuna geçeceği izlenimi alıyor”, Erdoğan’dan…
Eski siyasi İslamcı, acar muhalif suretli Gültekin’in, öngördüğü “Türkiye liderliğine oynayan Erdoğan”ın yönelimine tepkisi ne olur?
Meşhur “Hepimiz aynı gemideyiz” nakaratıyla başlayarak…
“Gün ayrılık gayrılık günü değil… Uzatılan eli görmezden gelemeyiz, ülke bu kutuplaşmayı daha fazla kaldıramaz” diyerek, ahaliyi “sağduyu”ya mı davet eder?
Yoksa memleketin selameti hesabına, “Saray’ın muhalefeti dizayn” operasyonunda yer almayı mı daha ‘verimli’ bulur?
Mesela CHP etabı istenen kıvamda seyretmezse, CHP’yi bölecek “yeni parti” için Baykalcılarla filan kolları mı sıvar, göreceğiz…
Şunu da göreceğiz:
Muhalif kesimi hayal kırıklığına uğratacak, Erdoğan rejimine yanlayacak isimler çıkarsa şaşırmayın… derim…
Bakın etrafınıza, “Yaptığı doğru işleri desteklemek lazım” diyenlerin kısık sesi çalınabilir kulağınıza…
Uğur Dündar sanki işaret fişeğini attı, bile denilebilir mi?
Dündar’ın geçen günkü mesajından söz ediyorum:
“Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve ekibine hepimiz yardım etmeliyiz. Siyasi görüşlerimizi bir yana bırakıp sorunu çözmeye odaklanmalıyız. Zira bu ülke hepimizin.”
(8 Haziran 2023)
Ne var bunda canım (mı)?!
Bana pek masum geldiğini söyleyemeyeceğim…
Son misali Hulki Cevizoğlu olan AKP’ye iltica edenlerin yol/söz haritasına göz atın, ne demek istediğimi anlarsınız …
Uğur Dündar’ın AKP mültecisi olacağını pek zannetmiyorum doğrusu… (yanılıyor muyum?)
Ama o yola düşeceklere...

SARAY’A YANAŞMA PATİNAJI ÇEKECEKLERE ARGÜMAN ÜRETMİŞ OLDU, UĞUR DÜNDAR…

Şerbetliyiz; bir ölçü olsun:
Sabah’ın Balçık’ı bakalım ilk kime sıçrayacak, “bomba”yı ilk kiminle ve ne zaman patlatacak?..
Sorduğumuzla kalmayı umut ederek, şu “Yeni Dönem” mevzuna, daha rejimin ‘yeni döneminde medya’ meselesine dönelim… 

MEDYA ORTAMI REJİMİN HEDEFLERİNE GÖRE YENİDEN TANZİM EDİLECEK GİBİ GÖRÜNÜYOR    

Daha neyi, nasıl tanzim edecekler ki!!
İtiraz doğru ama eksik…
Rejimin hayattan öğrenme/ders çıkarma kabiliyeti küçümsenmemeli…
‘Ders çıkarma’ faslında herhalde medya en önde gelir…
Bilhassa son süreçte bir avuç muhalif medyanın yürüttüğü yayın çizgisinin dahi, İktidarı zaman zaman ne kadar zora sokabildiğini gördük…
Saray da gördü ve muhtemelen “hallola” notu düşüldü…
İzah edeyim….
Detayları kalsın…
Satır başlarıyla söylersek:
Rejimin Yeni Dönemi, milliyetçilikle simbiyotik ilişkisi kuvvetlenen Siyasal İslamcı faşizmin akamete uğrayan/tam hedefine ulaşamayan kurumsallaşmasını tamamlama doğrultusunda cüretkar, dirayetli hamlelerin damgasını taşıyacak, denilebilir…
Öngörünün kastı sürgit, mutlak katı bir şiddet sarmalı değil; hiçbir rejim buna dayanarak ayakta kalamaz zira…
Erdoğan rejimi azımsanamayacak iktidar pratiği deneyimi edindi; rıza-şiddet diyalektiği rejimin ihtiyaçlarına ve iç-dış konjonktürün şartlarına göre işletilmeye çalışacak; beklenmesi gereken bu…
Rejim ajandasının tehir edilmiş gibi kimi kalemleri doğrudan, bodoslama gündeme sokularak pratiğe dökülebilir…
Bu minvalde seçim zaferinin adeta “Yeni anayasa çalışması” ile birlikte duyurulması bu projeksiyonda nereye oturuyor?
Şuraya:
De facto sürecin hukuki/anayasal çerçeveye kavuşturulması…
Doğusu ise bu hipotezimiz, bize iki şey söyler:
Rejim kimi zaman infiale yol açabilecek de facto hamlelerini, muhalefetin karşı çıkmadığı/icabında destekleriz mesajıyla karşıladığı anayasa hazırlığı masasının üstüne koyacak…

[iç not: Rejimin infiale yol açacak, toplumda sarsıntılara yol açması muhtemel girişimlerinin daha çok HÜDA PAR aracılığıyla gündeme sokulacağını söylemek kehanet sayılmaz… HÜDA PAR’ın Mecliste konuşlandırılmasını biraz da bu Saray’ın yüklediği bu “mayın eşeği” misyonu ile alakalı olduğunu sanıyorum.]

İkincisi de bütün bu “milletin arzu ve istekleri” ambalajına sarılmış dayatılan pratiklere toplumsal meşruiyet kazandırmak için çomak sokulamayacak ikna mekanizmalarını işletmek…
Medya işte burada devreye girecek…
Milliyetçiliğin siyam ikizi İslamcı faşizmin kurumsallaşmasına/hukuki forma kavuşmasında toplumun iknasında asli rol oynaması beklenen aygıtların başında gelen medya ortamını bu ihtiyaca göre düzenlemek istenecek…
Bu gayesinin meali şu:
Faşist kurumsallaşma çarkına çomak sokacak etkinlikte ve zenginlikte muhalif medya olmasın!
Hayır, hiç olmasın değil! Bilakis, varlığıyla rejime demokratik görüntü sağlayan/meşruiyet üreten muhalif medya olsun ama “yerli ve milli” kırbacıyla terbiye edilen, mümkün olduğu kadar kendi suretinde bir muhalif medya düzeni…

HABERTÜRK: BU DAHA BAŞLANGIÇ MI?!

Bana kalırsa Habertürk patronu bunu ilk görenlerden oldu- tabii onlara sadece gidişatı okuma, ona göre tavır alma hakkı tanınıp tanınmadığını bilmiyoruz…
“Habertürk Cengiz’e satılıyor” haberlerinin dolaşıma sokulması vesaire, belki de Ciner Medya’ya sunulan az seçenekli tercih baskısına işaret ediyor…
Öyle görünüyor ki, Ciner Grubu “satış”a gelmedi; siyasetten çekilmekte karar kıldı…
Bana kalırsa, Fatih Altaylı bunu biliyordu ve ilk ayrılan olmasının sebebi de Altaylı’nın tarifiyle “Turgay Bey ile arkadaş olmaları…”
Muhtemelen Ciner, vaziyet bu merkezde, sen harcanma arada, niyetiyle, “dostça” yol gösterildi, Altaylı’ya…
Habertürk’te olan biten bu ve muhtemelen çok daha fazlası da var…
“Çok daha fazlası”na dair yapacağımız spekülasyonun donesini de bak şu tesadüfe, Oda TV’den aldık…
Soner Yalçın’ın Oda TV’sindeki “… Asıl hedef kim... HaberTürk’te aslında neler oluyor” başlıklı haberde açık açık yazıldı:“Odatv'ye gelen bilgilere göre HaberTürk’te yaşananlar hiç bu kadar yüzeysel değildi.
Yani:

‘HEDEFTE TEK İSİM VARDI: TURGAY CİNER!’

Doğru mu, bilinmez…
Oda TV’nin ipiyle kuyuya inilmez; hele ki Soner Yalçın’ın “beşli çete” ile yalanlanmayan ilişkilerinden söz ediliyorsa…
Hele ki HaberTürk’ün Cengiz Holdinge satışı “patlatılmışsa”…
Teenniyle karşılamak lazım, bunları…
Ama fakat, Turgay Ciner’in geçen yıl ABD’deki 2 milyar dolar yatırım yaptığı, “Ayrıca Ciner’in New York’a yerleşmek için dört katlı Tudor tarzı evi 22.9 milyon dolara satın aldığı” yazılıyor ise…
Ve tabii bütün bunları Oda TV, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye’de kazanıp, sermayeyi Batı’ya götürerek, burada yatırım yapan Türk iş adamlarına mesafeli olduğu sır değildi” diyerek, “milli” çerçeveye oturarak sunuyorsa, asıl hedefte sahiden Turgay Ciner mi var sorusu meşruluk kazanıyor…
Oda TV aynı haberinin devamında yazdıklarıyla, bize medyada olacakları da haber veriyor olabilir mi?
Bakar mısınız şuna: 
“Seçim sürecinde Külliye medyayı ikiye ayırdı; milli olanlar- gayrimilli olanlar! Kendilerine muhalif olsa bile milli olanlara hoşgörüyle bakılırken, patronları sürekli yurt dışında yatırım yapan Ciner Yayın Grubu hakkında kuşkular doruğa ulaştı.
İktidar karşısında, başta ABD olmak üzere Batı’yı gördü ve zaten seçim konuşmalarında onlara karşı mücadele ettiğini söyledi. Hedefte bunların ‘yerli ortakları’ vardı!
Seçim sürecinde Ciner Yayın Grubu temsilcileri ile iktidar arasında çeşitli ‘uzlaşma’ görüşmeleri yapıldı.
HaberTürk’ün 28 Mayıs seçim gecesine kadar sürdürdüğü yayın çizgisi ipleri kopardı.”
Türkiye’de kazanılan paraların yurt dışına transferi filan…
Oda TV Habertürk’e çekilen operasyonu meşru gördüğünü pek saklama ihtiyacı hissetmemiş gibi…
Neyse, biz şunu görelim:
HaberTürk ile kopan ip, bağımsız medya ile Saray rejimi arasında bir ip çekme kavgasını haber veriyor…

------------

DİPNOT

[1] 6 Mayıs 2023, Soner Yalçın’a Sözcü’deki okuru da sormalı: Kılıçdaroğlu’nu elimine etme karargahı olarak gösterilen, RTE’nin “Eski Özel Kalem Müdürü” Hasan Dağcı’nın yalısını yurt edindiğin iddiası doğru mu? - Erol Aral - Evrensel

[2] Bu Kenttir Gidip Gideceğin Yer, Konstantinos Kavafis, Can Yayınları, 2. Basım, Ocak 2011

[3] Kaldır başını kardeşim… Niçin utanç duyasın, 01 Haziran Perşembe 2023. Soner Yalçın’ın Sözcü’deki aynı günkü yazısının Oda TV’deki başlığı bu…

[4] Levent Gültekin, Diken’deki köşesinde, özetle, Alevilerin CHP’yi Alevi partisi haline getirdiğini/getirmeye çalıştığını savunduğu bir yazı yazmış… Bunun üzerine aynı portal yazarlarından Dağhan Irak’ın istifasıyla sonuçlanan, Diken’deki tepkileri duyuran haberden söz ediyorum… (6 Haziran 2023) Dağhan Irak, Gültekin’e ajan provokatörlük imasında bulunduğu mesajı: “İnsanların Alevi olduğu için katledildiği bir ülkede, iki anekdota dayanarak mezhep tahrikçiliği yapmak için ya ajan provokatör ya geri zekalı olmak gerekiyor. Levent Gültekin zeki bir adam.”

Bu bahiste, Gültekin değerlendirmesi meraklılarına: Levent Gültekin’e Rus ataların öğüdü: Camdan evin varsa komşunun camına taş atma - Erol Aral - Evrensel

Evrensel'i Takip Et