11 Haziran 2023 03:50

Düşen bir yaprak gibi: Seher Şeniz (1)

Seher Şeniz 

PAZAR
Paylaş

Yaşadığı sevgi yoksunluğu, babaya ve aileye özlemin mutsuzluğuyla savrulan, hayatı boyunca sonbaharı yaşayan, sonunda da sararmış bir yaprak gibi dalından kopup düşen Seher Şeniz çevresine “Avrupa’ya gidiyorum" dedikten sonra evinde ölmeye yatarak, intihar ederek ayrılmıştı aramızdan.

Bir yürek sızısı olarak anılarımızda iz bırakan Seher Şeniz, tan vakti doğduğunda adını Seher koyanlar büyük umutlarla, güzel bir gelecek beklentisiyle kesmişlerdir göbek bağını. Bu anneden ilk kopuş, sonraki kopuşların da başlangıcıdır.

Seher Şeniz’in yaşam öyküsü Seher Başdaş olarak 1948 tarihinde, İzmir, Narlıdere’de başlar. Serpilip gelişip yaş aldıkça “İzmir’in kızları güzel olur” diyenleri doğrulayan Seher, güzelliğiyle dikkat çeken bir genç kız olur.

Ailesini terk edip giden babasını, hiç göremez. Anne, ağabey, abla ve Seher’den oluşan küçük aile İstanbul’a yerleşir. Seher ortaokul 2. sınıfa kadar okuyabilir.

Beyazperdede izlediği filmler, film yıldızlarının magazin dünyasına yansıyan haberleri onu da etkiler, o yıllarda yaşayan birçok genç gibi Seher de artist olmayı düşler. 1965 yılında Artist dergisinin düzenlediği yarışmaya Seher Şeniz adıyla fotoğraf gönderir. Elemeleri geçip dergide fotoğrafı yayımlansa da yarışmanın performans bölümlerine katılamadığından bir sonuç alamaz.  

O yıllarda birçok ilde, ilçede “plaj güzeli”, “kiraz güzeli” gibi yarışmalar düzenleniyordur. Bu yarışmalardan biri de Leyla Sayar dahil birçok sinema oyuncusunun katılıp dereceye girdiği ‘Caddebostan ‘Plaj Güzellik Yarışması’dır. Seher de 1965 yılında girdiği bu yarışmada ‘plaj güzeli’ seçilir. Aynı yarışmada sonraki yıllarda sinema ve müzik dünyasında ünlenen Seyyal Taner de 3. olmuştur.

Güzelliğine güvenen ve bu yolla bir çıkış yapabilme yolu arayan Seher şansını denemeyi, zorlamayı sürdürür. 1966 yılında katıldığı Türkiye Güzellik Yarışması'nda 2. seçilir fakat bu sonucu kabullenmez, itiraz eder, protestolu tepki gösterir. İkincilik kurdelesini jüriye fırlatır ve armağanı almayı da reddeder. Yarışmada Sevtap Eti, birinci seçilmiştir. Seher’e göreyse birincilik kendi hakkıdır. Sonuçtan memnun olmayan seyirci de uzun süre, ‘Seher… Seher...’ diye bağırıp açıklanan sonucu protesto eder, Seher Şeniz’e, destek verir. Güzel fiziğiyle dikkat çeken Seher tavrı ve protestosuyla da magazin basınının, menajerlerin, organizatörlerin dikkatini çekmiştir.

1962 yılında henüz 14 yaşındayken Cevat Okçugil’in yazıp yönettiği, “Kelle Koltukta” adlı filmde Muhterem Nur, Yılmaz Duru, Ahmet Tarık Tekçe, Vahi Öz, Zuhal Tan, Cevat Kurtuluş’la birlikte Seher Şeniz de küçük bir rolde yer alır.

Bir tanıdığının “akıl vermesi” ve önerisiyle sınırlayıcı aile hayatından kurtulup “özgür bir hayat” sürebileceği düşüncesiyle16 yaşında bir evlilik yapar. 1964 yılında yaşadığı bu evliliği bir ay sonra boşanmayla sonuçlanır. Sonrasında “Evlendiğim zaman bir erkek ile kadın arasındaki biyolojik farkı bile tam olarak bilmiyordum. Çok utanıyordum, ilk gecem tam bir felaketti. 2,5 saat boyunca banyodan çıkamadım” diye anlatır o günlerini Seher Şeniz.

1963-64 yıllarında avantür filmlerde horlanan dışlanan, dayak yiyen vamp kadın rolleriyle sürer sinema yolculuğu. 1965 yılında yönetmenliğini Hasan Kazankaya’nın yaptığı “Tehlikeli Adam” filminde Yılmaz Güney ve Selma Güneri ile birlikte öncesine göre biraz daha büyük ve iyi bir rolle yer alır kadroda. Seher Şeniz, 1985 yılına kadar yer aldığı 23 film içinde en çok 1971 yapımı Mehmet Aslan’ın yönettiği Kartal Tibet ve Eva Bender’in başrollerde olduğu “Tarkan: Viking Kanı” filmiyle, oradaki rolüyle tanınıp, ünlenir.

1975-76 yıllarında Seher Şeniz de ‘piyasa koşullarına’, yok sayılma ve parasız kalma korkusuna yenik düşerek erotik filmlerde yer alır. Bu iki yıllık sürecin mutsuz ettiği ve sinemada aradığını bulamayan Seher Şeniz, gece kulüplerinde, müzikhollerde sahneye çıkıp ‘striptiz’ yapmaya başlar.

GAZİNO SANHELERİ STRİPTİZ VE ORYANTAL

Fiziki güzelliğiyle ve onu sergileyerek dans edebileceğini düşünüp sahneye çıktığında kısa sürede şöhrete ve paraya ulaşır. Dönemin en ünlü, en görkemli müzikhollerinden Parizyen’de sahneye çıktığında “yabancı personel arasında tek Türk” Seher Şeniz’dir ve “Zora” adını kullanır.

Dönemin efsane isimlerinden müzisyen, yönetmen ve hiciv ustası, Seher Şeniz’in "ağabey" olarak görüp tavsiyelerini dikkate aldığı Celal Şahin de Parizyen’in müdavimlerindendir. Bir gece Celal Şahin, “gazinocular kralı” Fahrettin Aslan’la gelir, birlikte Şeniz’in şovunu izlerler. Celal Şahin’in o gece Seher Şeniz’e “Hayatını soyunarak, striptiz yaparak sürdüremezsin, dansözlük yapsana” dediği Fahrettin Aslan’ın da bu öneriyi destekleyerek önerilerde, tekliflerde bulunduğu söylenir.

Seher Şeniz yaptığı işi de dansözlüğü de içine sindiremeyip “Kötü, ayıp iş yaptığını” düşünse de öneriyi dikkate alıp kabullenir.

Dönemin tanınan önemli dans hocaları tutulur. Uzun, yoğun bir çalışma sonrası sahneye hazırlanan Seher Şeniz’in adı 1971’in sonunda Fahrettin Aslan’ın ‘Maksim Gazinosu’nun neonlarına dönemin ünlü isimleriyle birlikte ışıl ışıl yazılır. Dansöz olarak ülkenin en ünlü ve önemli birkaç isminden biri olacağı yolun ilk adımıdır bu.

- Yazımızı haftaya tamamlayacağız.  

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa