13 Haziran 2023

Sam ve Coni’ye karşı ilk kritik sınav!

Fotoğraf: Murat Kula/TCCB

Erdoğan iktidarı, yeni dönemde dış politikadaki ilk önemli sınavını İsveç’in NATO üyeliğinin onaylanması konusunda verecek. Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanan Erdoğan’ı tebrik etmek için arayan ABD Başkanı Biden, bu görüşmede Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğini onaylaması talebini dile getirmişti. Ardından NATO Genel Sekreteri Stoltenberg de Erdoğan’ın yemin törenine katılmış ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in de katılımıyla yine İsveç’in NATO üyeliğinin onaylanması gündemli bir toplantı gerçekleştirmişti.

ABD’nin başını çektiği batılı emperyalistler, 11-12 Temmuz tarihlerinde Litvanya’nın Başkenti Vilnius’ta düzenlenecek NATO Liderler Zirvesi öncesinde İsveç’in üyeliğinin onaylanmasını Ukrayna’daki işgalini sürdüren Rusya’ya karşı güçlü bir birlik mesajı verilmesi bakımından büyük önem veriyorlar. Bilindiği gibi geçtiğimiz yılın şubat ayında Ukrayna savaşının başlamasının ardından mayıs ayında Finlandiya ve İsveç, NATO’ya üyelik başvurusunda bulunmuştu. Bu başvurular karşısında ‘veto’ kartı üzerinden pazarlık yapmaya çalışan Erdoğan, mart ayında Finlandiya’nın üyeliğini imzalamış ve ardından bu karar mecliste de onaylanmıştı.  Bu nedenle şimdi gözler Türkiye, Finlandiya ve İsveç’in oluşturduğu üçlü mekanizmanın çarşamba günü İsveç’in üyeliği konusunda Ankara’da yapacağı toplantıdan çıkacak sonuçlara çevrilmiş durumda.

Hatırlanırsa Erdoğan, Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üyelik başvurusunda bulunmalarının ardından veto kartı üzerinden bahsi, ABD’nin Suriye Kürtlerine yönelik bir askeri operasyona destek vermesi talebi ile açmıştı. Ancak bu konudaki pazarlıklardan istediğini alamayınca bu kez bahsi, Finlandiya ve İsveç’in PKK’ye karşı yasal düzenlemeler yapması ve bazı isimleri iade etmesi gibi sembolik sayılabilecek bir noktaya çekmek zorunda kalmıştı.

Burada şunu belirtmek gerekir ki, İsveç ve Finlandiya’nın Erdoğan’ı ikna etmek üzere “terör yasalarında” bazı değişiklikler yapmaları, ‘demokrasinin kaleleri’ olarak gösterilen bu ülkelerde bile demokratik kazanımların nasıl bir pamuk ipliğine bağlı olduğunu gösterdi. Öte yandan Erdoğan yönetiminin her fırsatta Kürt sorununu emperyalistlerle bir pazarlık konusu haline getirmesi ne bir “başarı”dır ve ne de çözüme hizmet etmektedir. Aksine bu politika, çözümü ancak içeride ve demokratik temelde mümkün olan bu sorunu emperyalistlerin daha fazla istismar etmesine olanak tanımaktan ve dolayısıyla çözümü zorlaştırmaktan başka bir işe yaramıyor.

Seçimlerin ardından batılı emperyalistlerle yeni bir sayfa açmak isteyen ve bu temelde kendi deyimi ile “Londra tefecileri”nin temsilcisi Mehmet Şimşek’i Hazine ve Maliye Bakanı olarak atayan Erdoğan’ın, İsveç’in NATO üyeliğinin onaylanması konusunda batılı emperyalistlerin baskılarına boyun eğmesi kuvvetle muhtemel görünüyor. Öte yandan kendisine verilecek kimi sınırlı/sembolik tavizler üzerinden bu adımı büyük bir başarı gibi propaganda etmeye çalışacağına da şüphe yok. Zaten ABD yönetimi de İsveç’in NATO üyeliğine vetonun kaldırılması karşılığında uzunca bir süredir beklettiği Türkiye’ye F-16 uçaklarının satışını onaylayacağının mesajını veriyor. Çünkü bu hamle üzerinden sadece Rusya’ya yeni dönemde daha güçlü ve caydırıcı bir NATO mesajı verilmekle kalmıyor, Erdoğan yönetiminin de ABD ve NATO’nun politik ekseninin içine daha fazla çekilmesi sağlanıyor.

İsveç’in NATO üyeliği üzerinden sürdürülen pazarlıklar, Erdoğan iktidarının yeni dönemde de dış politikada emperyalistler arasındaki çelişkilerden yararlanmaya çalışacağını ama her sıkıştığında onlara yeni tavizler vermekten de geri durmayacağını gösteriyor. Erdoğan yönetiminin “emperyalistlere kafa tutma” biçiminde propaganda ettiği bu politika, batılı emperyalistlerin yanı sıra Rusya ile de kurulan bağımlılık ilişkileri üzerinden iki yönlü bağımlılığı derinleştirici bir rol oynuyor.

Ancak bugün ekonomiyi batılı finans merkezlerinin memuruna teslim eden Erdoğan’ın siyasi olarak da bu güçler tarafından daha fazla sıkıştırılacağı bir döneme girildiğini söyleyebiliriz. İsveç’in NATO üyeliği, Erdoğan’ın yeni dönemde bu güçlere karşı vereceği ilk ciddi sınav olacak-ki, bu sınavın sonucu şimdiden belli gibi görünüyor.

Bakalım seçim meydanlarında Erdoğan’ın Samlara, Conilere, Hanslara, Franklara kafa tuttuğunu söyleyen Devlet Bahçeli bu duruma ne diyecek!

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Gabar petrolü sömürüsü: 1 milyon liralık üretime  6 liralık ücret

Gabar petrolü sömürüsü: 1 milyon liralık üretime 6 liralık ücret

Saray iktidarının “Milletimiz zenginleşecek” propagandasını yaptığı Gabar petrolünün arkasında ağır bir işçi sömürüsü var. Günde 12 saat çalışma, taşeronlaştırma, sendikasızlık, yoksulluk sınırının yarısı bile etmeyen ücretler… Öyle ki sadece 12.5 saatlik üretim tüm işçilerin ücretini karşılıyor, geri kalan patronların kasasına akıyor.

Şırnak’ta bir günde çıkarılan petrol, Batman’da çıkarılanın yüzde 87 fazlası.

Serbest piyasada ham petrolün varil fiyatı yaklaşık 75 dolar.

İşçiler iki günde çıkarılan petrol kadar ücret alsaydı aylık ücret 160 bin lira olurdu.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
RTÜK Başkanı “Ülkemizde olumlu olaylar olmuyormuş gibi haber servis ediliyor” deyip ‘yandık’, ‘bittik’ haberleriyle karamsarlık aşılandığını savundu, ceza tehdidinde bulundu.

Evrensel'i Takip Et