Transfer oyunları
Fotoğraf: Pixabay
Süper Lig’in tamamlanmasının ardından, Türkiye Kupası’nın da sahibini bulmasıyla birlikte medya için bol keseden transfer haberleri uydurma dönemi başladı. Sayfalar bu dönemlerin birer klasiği(!) haline gelen, “müjde”li, “bomba”lı, “harekat”lı, “çıkarma”lı transfer haberlerinden geçilmiyor. Her bir başlık ayrı bir heyecan, ayrı bir umut, ayrı bir beklenti kaynağı!..
Tercih edilen terimler, medyanın savaş ve militarizm güzellemesine ne kadar hevesli olduğunu göstermesi bakımından önemli. Transfer haberlerini böyle bir dille vermenin, militarizmin normalleştirilmesine, yeniden üretilmesine ve zihinlerde daha bir kalıcı yer tutmasına hizmet etmekten başka ne anlamı olabilir ki? Oyunu savaşla özdeşleştirmek; medyanın, savaşı politikanın temel aracı haline getirmiş muktedirlere yaranmak adına kendine çıkardığı vazifelerden biri kuşkusuz…
Medyanın satış hedefiyle sayfalarında geniş yer ayırdığı transfer konusu kitlelerce futbolun olmazsa olmazı şeklinde algılanıyor artık. Oyunun, transfere büyük paralar harcamadan da hakkı verilerek oynanabileceğine inanan pek kimse kalmadı. Dolayısıyla transfer, takımdaki eksiklikleri gidermenin ve oyun seviyesini yükseltmenin tek yolu olarak kabul ediliyor. Yapılan her yeni transferin aynı zamanda mali külfet anlamına geldiği, ayrıca takım içinde uyum süreci gerektirdiği ve bununla bağlantılı olarak ciddi sorunlara yol açabileceği gerçeği ise hiç umursanmıyor bile. Nitekim, büyük umutlar ve büyük paralarla transfer edilen pek çok yabancı oyuncudan geriye büyük hayal kırıklıkları ve büyük borçlar kaldığı halde, asla farklı yollar aranmıyor, denenmiyor.
Altyapıdan oyuncu yetiştirmek ya da kadrodaki mevcut genç oyuncuları geliştirmek gibi hedeflere itibar edilmiyor. Sonuçları en erken ancak birkaç sene içinde alınabilecek bu tür hamleler camialara cazip gelmiyor. Herkes mümkün olan en kısa süre içinde başarı bekliyor zira. Başarıdan kastedilen ise elbette şampiyonluk. Ligi ikinci sırada bitirmenin bile başarısızlık sayıldığı, enteresan bir futbol algısına sahibiz. Bu nedenle de, oyun seviyesiyle ilgilenen, bunu dert edinen ve oyunu geliştirebilmenin teorik ve pratik çalışmalarını hayata geçiren pek kimse yok. “Önemli olan galip gelmekti” mottosuyla işler pekala tıkır tıkır yürütülebiliyor!..
Şu bir gerçek ki, insanları en çok transfer konusu heyecanlandırıyor. Bunun muhabbeti bile, barındırdığı umut ve beklentilerle birlikte başlı başına mutluluk kaynağı. Neredeyse bütün taraftarlar takımda hangi mevkiye oyuncu alınması gerektiği konusunda ahkam kesebiliyor. Hatta futbol dünyasını daha yakından izleyen taraftarlar, hangi mevkiye hangi oyuncunun alınması konusunda tavsiyede bulunacak denli fikir sahibi olabiliyorlar. Hakim oldukları ayrıntılar ve oyuncular hakkında sahip oldukları bilgilerle kulüplerine menajerlik hizmeti verebilecek kadar donanımlı görünüyorlar!..
Oyunu ağırlıklı olarak oyuncular üzerinden anlamlandırmanın bedeli, saha içinde yetersizlik, saha dışında ise ekonomik yıkım olarak karşımıza çıkıyor.
Futbolun takım oyunu olduğu gerçeğini içselleştiremediğimiz ve bu yönde adım atmayı başaramadığımız sürece, transfer bağımlılığının beslediği açmazlardan ve kısır döngülerden kurtulabilme şansımız yok…
- Yapı 12 Aralık 2024 04:32
- Herkesi kendi gibi sananlar 05 Aralık 2024 04:28
- Bize oyunu anlatın 28 Kasım 2024 06:10
- Tutuculuğun bedeli 21 Kasım 2024 04:37
- Buyrun cinnet ortamına... 14 Kasım 2024 04:14
- Komplodan komediye 07 Kasım 2024 04:12
- Seviyesiz saha dışı, kalitesiz saha içi 31 Ekim 2024 04:34
- Mourinho öğretiyor 24 Ekim 2024 03:33
- Milli takım kazandı çünkü... 17 Ekim 2024 04:04
- Hapishaneden milli takıma 10 Ekim 2024 04:45
- Ne kadar rezil olursak... 03 Ekim 2024 04:28
- Oyunu geriden kurma saplantısı 26 Eylül 2024 03:26