IŞİD'in yargılanması ve Suriye'de durum
Fotoğraf: DHA
Rojava özerk yönetimi, IŞİD’lilerin vatandaşı oldukları ülkelere iadesi ve orada yargılanmaları çağrılarının yanıtsız kalması üzerine IŞİD’lileri yargılama kararı aldı. Özerk yönetimin bu kararı, 8 Haziran’da ABD’nin başını çektiği IŞİD İle Mücadele Koalisyonunun S. Arabistan’ın başkenti Riyad’da yaptığı toplantının ardından geldi. Öte yandan Rusya’nın Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Putin’in Ortadoğu Özel Temsilcisi Bogdanov, Suriye sorunuyla ilgili 21 Haziran’da Astana’da Rusya, Türkiye, Suriye ve İran dışişleri bakan yardımcıları arasında yapılacak dörtlü görüşmeden önce Rusya’nın ‘yol haritası’ hazırladığını duyurdu. Bu gelişmeler yaşanırken Türk ordusunun, Kürtlerin Rusya ile iş birliği yaptığı Tel Rıfat bölgesini SİHA’larla havadan bombalaması da dikkat çekiyor.
İlk bakışta birbirinden bağımsız gibi görünen bu gelişmeler aslında Suriye sorununun bütün ağırlığıyla ortada durduğunu gösteriyor.
Peki, 12 yılını geride bırakan Suriye savaşına siyasi çözüm arayışı bağlamında bu gelişmeleri nasıl okumak gerekiyor?
2011’de Erdoğan yönetiminin öncülüğüne soyunduğu ve o dönem ABD ve Fransa başta Batılı emperyalistler tarafından da desteklenen Suriye savaşı, IŞİD başta radikal İslamcı terör örgütlerinin hızla güç kazanması ve bütün bölge için ciddi bir tehdit haline gelmesi gibi bir sonuca yol açmıştı. Bugün IŞİD önemli oranda etkisizleştirilmiş görünse de bu tehdit devam ediyor. IŞİD’in ikizi el Nusra’nın devamı olan HTŞ’nin İdlib’de on binlerce militanı bulunuyor. Erdoğan yönetiminin destekleyip kullandığı ÖSO da büyük oranda cihatçı gruplardan oluşuyor.
2014’e gelindiğinde ABD’nin Suriye savaşı konusundaki tutumunu gözden geçirmek zorunda kalmasına yol açan iki gelişme yaşanmıştı.
Birincisi, IŞİD’in sadece Suriye’de değil, ABD’nin Saddam’ı devirmesinden sonra siyasi gerilimlerin bitmediği Irak’ta güç kazanması ve Musul’u işgal edip bölgenin enerji kaynakları ve geçiş yolları için yeni bir tehdit olarak ortaya çıkmasıydı.
İkincisi ise, ABD’nin İran’ı kuşatma ve Lübnan Hizbullah’ını etkisizleştirme hedefinin aksine Suriye savaşı bu güçlerin bölgedeki etkisinin giderek arttığı bir tablo ortaya çıkarmıştı.
İşte ABD, bölgedeki pozisyonunu kaybetmemek ve iş birliği yaptığı güçleri kendi ekseninde birleştirmek üzere 2014’te ‘IŞİD ile mücadele’ adını verdiği bir strateji geliştirdi ve bu konuda uluslararası bir koalisyon oluşturdu. Bu süreçte Suriye ve Irak’ta kendi geleceklerini belirleme hakkı için mücadele eden Kürtler, IŞİD’e karşı mücadelede öne çıkan güç konumundaydılar ve bu nedenle ABD, stratejisini Kürtlerle iş birliği üzerine oturttu. Böylece hem bölgedeki varlığını IŞİD gibi barbar bir örgüte mücadele üzerinden meşrulaştırmaya çalıştı ve hem de Kürtlerle iş birliğini özellikle Suriye’deki varlığı için dayanak haline getirmeye çalıştı.
Nihayetinde Suriye/Rojava Kürtlerinin ana omurgasını oluşturduğu SDG, 2019’da IŞİD’in son kalesi Bağuz’u alınca ‘İslam emirliği’ sona ermiş ama Rojava özerk yönetimi yeni bir sorunla yüz yüze kalmıştı; Esir alınan IŞİD’lilerin ve onların ailelerinin ne olacağı sorunuyla.
Bu askeri başarıdan sonra SDG, IŞİD sorununun çözümü bakımından iki önemli çağrı yapmıştı.
Öncelikle cezaevleri ve kamplarda tutulan ve sayıları 12 bini bulan IŞİD militanlarının vatandaşı oldukları ülkeler tarafından alınması çağrısı yapılmıştı -ki, bu militanlar 60 farklı ülkenin pasaportunu taşıyordu.
Sonra büyük bir insanlık suçuna ortak olmuş olan bu militanların yargılanması için de uluslararası bir mahkemenin kurulması çağrısı yapılmıştı.
Ancak bu çağrılar yanıtsız bırakılmış ve 12 bin IŞİD militanı ve onların ailelerinden oluşan yaklaşık 70 bin kişi Rojava özerk yönetimi için giderek ağırlaşan bir sorun haline gelmişti. Özellikle 50 bini aşkın kişinin bulunduğu Hol Kampı, IŞİD’in kendini yeniden örgütlemesi bakımından önemli bir tehdit oluşturuyordu. Öte yandan 2022’nin ocak ayında Suriye’nin Haseke vilayetinde SDG’nin kontrolünde bulunan ve yaklaşık 5 bin IŞİD yönetici ve militanının bulunduğu Sina Cezaevine 100’den fazla örgüt militanının katılımıyla büyük bir baskın düzenlenmesi de karşı karşıya olunan tehdidin büyüklüğünü göstermişti -ki bu militanların nereden geldikleri ve kim tarafından desteklendikleri sorularının yanıtı Türkiye’nin kontrol ettiği bölgeleri ve Erdoğan yönetimini işaret ediyordu.
Rojava özerk yönetiminin esir IŞİD’liler ve aileleri sorununda kendi kaderine terk edilmesi ve bunun bir sonucu olarak IŞİD’lileri Rojava’da yargılama kararı, Batılı emperyalistlerin ve bölge gericiliklerinin IŞİD ile mücadele konusundaki iki yüzlülüklerini çarpıcı bir biçimde gözler önüne seriyor. Özerk yönetimin IŞİD’lileri yargılama kararı aldığı 10 Haziran’dan iki gün önce ABD’nin başını çektiği IŞİD ile Mücadele Koalisyonu, S. Arabistan’ın başkenti Riyad’da toplanmıştı. ABD Dışişleri Bakanı Blinken, bu toplantıda IŞİD’den kurtarılan bölgelere 150 milyon dolar yardım yapma ve IŞİD’le mücadeleyi sürdürme kararı aldıklarını açıkladı.
Bu karar, ABD’nin başını çektiği güçlerin IŞİD sorununu belli bir mali destek karşılığında pratik olarak Rojava özerk yönetiminin üzerine yıkmaları ama siyasi olarak da bu sorunu bölgedeki emperyalist emelleri doğrultusunda kullanmaya devam etmeleri anlamına geliyor.
ABD, Suriye’deki varlığını devam ettirme yönünde böylesi bir hamle yaparken diğer taraftan Rusya’nın önayak olduğu Türkiye, Suriye, Rusya ve İran arasındaki dörtlü görüşmeler de devam ediyor. Erdoğan yönetimi, geçen ay yapılan Türkiye seçimlerinden önce Suriye Kürtlerine yönelik askeri bir operasyonu bu seçimlerde bir propaganda malzemesi yapmak ve Suriyeli mülteciler sorununda üzerinde oluşan baskıyı hafifletmek için Esad yönetimiyle ‘normalleşme’ yönünde hızla adımlar atılması için girişimlerde bulunmuştu. Bu girişim, Rusya’nın müdahalesi sonrasında dörtlü bir mekanizmaya dönüştü.
Bu mekanizma Rusya için hem Erdoğan yönetiminin kendisiyle iş birliğinin devamını sağlama ve hem de bu iş birliğini ABD ile iş birliği yapan Kürtler üzerinde bir baskı aracı olarak kullanma gibi iki yönlü bir işlev görüyor. Üstelik bu mekanizma Rusya için Suriye savaşının öncülüğünü yapan Erdoğan yönetiminin Suriye yönetimini yeniden resmen tanıması ve bunun bir devamı olarak İdlib başta cihatçıların tasfiyesi için de oldukça kullanışlı görünüyor.
21 Haziran’da dört ülkenin dışişleri bakan yardımcılarının katılımıyla Astana’da yapılacak toplantıda Rusya’nın ‘yol haritası’nda neler olduğunu göreceğiz. Ancak bu görüşme öncesinde Türk ordusunun Tel Rıfat’a yönelik hava operasyonları, Erdoğan yönetiminin bu pazarlıkları Kürtlere karşı yeni müdahale ve işgallerin fırsatına dönüştürmeye çalıştığını gösteriyor. Tel Rıfat (Şehba bölgesi) Kürtlerin ABD ile değil Rusya ile iş birliği yaptığı bir bölge ve Erdoğan tarafından Suriye Kürtlerine yönelik olası bir operasyonun ilk hedefi olarak belirlenmişti.
Sonuç olarak, IŞİD’e karşı mücadele konusunda en ağır bedelleri ödeyen Kürt özerk yönetimi, bu kez IŞİD’lilerin yargılanması kararıyla bu sorunun yaratıcılarını çözüm yönünde adım atmaya zorlamaya çalışıyor. Bununla birlikte Kürtler, bu mücadelelerini demokratik-seküler bir Suriye’nin parçası olmak için sürdürüyor. Ancak IŞİD’le mücadele konusunda SDG ile iş birliği yapan ama özerk yönetimi siyasi olarak tanımayan ABD ise, bu iş birliğini sadece Suriye’deki varlığının devamı için kullanmaya çalışıyor. Başka bir deyişle ABD’nin varlığı, Kürtlerin demokratik Suriye’nin bir parçası olabilmesinin önünde bir engel olarak duruyor. Öte yandan Suriye yönetimini destekleyen Rusya ve İran, Kürtlerin statü sahibi olacağı demokratik bir Suriye yerine Erdoğan yönetimiyle iş birliği yapıp Kürtler üzerinde baskı kurmak ve dahası NATO üyesi Türkiye’yi sahada ABD’nin karşısında tutmak için kullanmaya çalışıyor.
Sadece bu son gelişmelere bakarak bile, IŞİD tehdidinin yok edilmesinin ve Suriye’de siyasi bir çözümün önündeki engelin kim/ne olduğu sorusunun yanıtını verebiliriz. Bazıları ‘realpolitik’ adına ne kadar reddetmeye çalışırsa çalışsın karşımızdaki tablo, bölge halklarının emperyalistlere ve iş birlikçi bölge gericiliklerine karşı birleşmeden kendi demokratik geleceklerini inşa edemeyeceğini ve bu güçlerin kendi elleriyle yarattıkları IŞİD gibi canavarları yok edemeyeceğini ortaya koyuyor.
- Ankara'da Rojava pazarlığı 13 Aralık 2024 10:10
- Esad rejimi sonrası Suriye ve Ortadoğu’yu ne bekliyor? 10 Aralık 2024 05:30
- Adı konulmamış ‘süreç’te Rojava çıkmazı! 06 Aralık 2024 06:45
- Cihatçı saldırının yol işaretleri ve Halep'te kesişen yollar 03 Aralık 2024 06:55
- HTŞ’nin Halep saldırısının arkasındaki güçler ve hesaplar 30 Kasım 2024 06:50
- Bahçeli neden ısrarla Öcalan’ı işaret ediyor? 29 Kasım 2024 06:20
- Selefi Ebu Hanzala in, demokrasi ve laiklik out! 26 Kasım 2024 06:45
- ‘İşgalci ülke’ açıklaması ve Erdoğan iktidarının Suriye’de alarm veren politikası 19 Kasım 2024 05:00
- Trump'ın Ortadoğu'su ve Erdoğan'ın Kürt sorunu 12 Kasım 2024 04:45
- Devlet ‘yeni sürece’ kayyım atadı! 05 Kasım 2024 05:04
- Yeni ‘süreç’: Demokratik siyasete kurt kapanı 01 Kasım 2024 05:03
- Putin’e ‘Esad’ ricası ve Kürt sorununun çözümü 29 Ekim 2024 12:34