Karikatürün karikatürüne dönüşmek
![](https://www.evrensel.net/images/840/upload/dosya/239388.jpg)
Asteroid City filminden bir sahne
Birçok bakımdan sinema tarihinde kendisine özel bir yer açacak olan Wes Anderson’un 2012 tarihli ‘Moonrise Kingdom’ filmine dair yazıya özetle şöyle girmişiz: “Wes Anderson’un filmlerinde dağılmış ya da dağılsa daha iyi olurmuş hissi uyandıran aileler, yetim çocuklar, yalnız yetişkinler, büyüyememiş insanlar çıkar karşımıza. ‘Tenenbaum Ailesi’, ‘Su da Yaşam’, ‘Mürekkep Balığı ve Balina’, ‘Çılgın Lileliler’ ve ‘The Darjeeling Limited’da benzer karakterleri sıkça görürüz. ‘Trajikomik’ tanımını özellikle kullanmak gerekiyor çünkü, anlattığı hikayeler başkalarının elinde ‘acıklı’ birer dramaya ya da ‘absürt’ bir komediye dönüşme potansiyeli taşıyor. Ama Wes Anderson, bir biçimde bütün durumları birbirinin içine geçirmeyi, acıklı bir andan kahkaha, bir sevinç anından umulmadık hüzün çıkarmayı başarıyor.”
Bu ifadeler, kariyerinin olgun dönemlerine giriş yapmış, sinemaya yeni bir renk getirmiş, güncel meseleleri retro estetiğiyle ustaca birleştirmiş, muzip ve hınzır bir yönetmenin zirvesini işaret ediyordu. Ancak, aradan geçen zamanda Anderson filmleri bir tekrardan ibaret olmaya başladı. On bir yıl sonra karşımıza çıkan “Asteroid City” yukarıda sıraladığım özelliklerin gerisine düşmüş görünüyor.
Kuşkusuz işin zanaat kısmında kusursuza yakın bir işçilik olduğunun hakkını teslim etmemiz gerekiyor. Kadrajın içindeki her nesnenin, oyuncuların yüzündeki her mimiğin, mekana yayılmış her rengin titizlikle düşünülüp yerleştirildiği, uygulandığı bir sinema evreni onunki. Ancak, anlatıdaki bu statiklik giderek içeriği de ele geçirip, ilk dönemlerde orijinal gördüğümüz karakterlerin birer karikatüre dönüşmesine neden oldu zaman içinde. Hatta halihazırda onun karakterleri daha sinemasının ilk yıllarında birer karikatür olarak kuruldukları için (ki çok işlevliydiler) geldiğimiz noktada karikatürün karikatürüne dönüşmüş karakterlerden başka bir şey kalmıyor elimizde.
Cannes’da Altın Palmiye için yarışan, daha önce The Darjeeling Limited, Moonrise Kingdom, Cousin Ben Troop Screening with Jason Schwartzman, Isle of Dogs, The French Dispatch filmlerinde de çalıştığı Roman Coppola ile birlikte kaleme aldığı Asteroit Şehri (Asteroid City) bu yorumları fazlasıyla hak eden bir yapım ne yazık ki.
Film bu kez, atom bombası denemelerinin yapıldığı, uzay istilası filmlerinin ABD toplumunu etkisi altına aldığı ve tabii ki Soğuk Savaş heyulasının büyütüldüğü 1955 yılında kurmaca bir kasabada geçiyor. Asteroid City adlı bu çöl kasabasında bir meteor çukuru vardır. Eşini yeni kaybetmiş Augie Steenbeck dört çocuğuyla birlikte buraya gelir. Hedefi kayınpederine varmak olsa da arabaları bozulur. En büyük çocuğu da zaten yıllık Junior Stargazer kongresi için bir proje geliştirmiştir. Dolayısıyla bir grup öğrenci ve velileri de Asteroid City’ye gelirler.
Anderson’un garip tiplerinden oluşan bu karakterlerin her birini de yıldız bir oyuncu canlandırıyor: Scarlett Johansson, Tam Hanks, Jeffrey Wright, Tilda Swinton, Bryan Cranston, Edward Norton, Adrien Brody, Steve Carell, Mat Dillon, Willem Defoe, Margo Robbie… Bu konuda hakkını vermek gerek. Dünyaca ünlü starları tek bir sahnede görünmeye ikna etmek için özel bir sinema yapıyor olmak gerek.
Film Wes Anderson sinemasına uygun bir şekilde oyuncaklı bir yapıya sahip. Açılışta, 1950’li yılların sinema estetiğine uygun bir biçimde bir tiyatro oyununun hayata geçirilişi ilan ediliyor ve istediğimiz her şey oyun içinde oyun, film içinde film haline geliyor.
Hikaye boyunca yönetmenin daha önce de kullandığı aile, ebeveyn olma, hüzün, aşkı keşfetme, pastel renkler, yapay mekanlar vb. tema ve tercihlerin hepsini görmemiz mümkün. Bu bakımdan tipik bir Wes Anderson filmi. Ve fakat ‘üç perde’lik tasarlanan bu ‘oyun’da 104 dakikalık bir malzeme olduğunu söylemek zor. Eğer yönetmenle ilk kez tanışıyorsanız kurduğu dünya size hayranlık uyandırıcı gelebilir ve hikayeyi çok da fazla önemsemeyebilirsiniz. Ancak, aşina olduğunuz bir yönetmenin artık hiç de çekici gelmeyen daha önce defalarca izlediğimiz karakterleri bir kez daha ısıtıp önümüze koyması, en iyi niyetli tanımlamayla çok sıkıcı!
Evrensel'i Takip Et