18 Haziran 2023 03:54

Düşen bir yaprak gibi: Seher Şeniz (2)

Gazete kupürü, (Kaynak: Taha Toros arşivi)

PAZAR
Paylaş

Sinemada aradığını bulamayan bedeninin meta olarak kullanılmasından, “Cinsel obje olarak sömürülmesinden” rahatsız olan Seher Şeniz’i bu yeni seçimi, yeni ‘mesleği’ dansözlük de mutlu etmeyecektir. Kendi deyimiyle “iğrenerek”, utanarak yapar dansözlüğü. Fakat dans ederken bedenini kullanmakta oldukça yetenekli ve başarılıdır ve bu becerisi onu kısa sürede zirveye taşır.

Şöhret olmadan, henüz erkek bedenini bile tanımıyorken yaptığı ve kısa süren ilk evliliğinin sonrasında yolu ticaretin “kralları”yla kesişir, birliktelikler, evlilikler yaşasa da aradığı sevgiyi, mutluluğu, aile sıcaklığını bulamaz. ‘Gazinocular Kralı’ Fahrettin Aslan’ın oğlu Sacit Aslan’la birliktelik, nişanlılık yaşar. İkinci evliliğini Amerikalı Anthony Wilkins’le üçüncü evliliğini de Teknur Kiraz’la yapan Seher Şeniz’in traktör sektörünün krallarından olan Osman Hattat ve “elmas kralı” olarak söz edilen Jan Have Tosunyan’la da aşk dedikodularına karışır adı.

Röportajlarında utangaç olduğunu söyleyen Seher Şeniz sinemada soyunmaktan da sahnede dans etmekten de hoşnut değildir. O böyle hissediyor olsa da yaptığı işte çok başarılıdır. Ümit Bayazoğlu “Oryantal dansın 1960 gelenekleriyle yetişmiş en önemli dansözlerinden biri olduğunu” söyler.(*) ’70’li yıllarda Tülay Karaca ve Nesrin Topkapı ile birlikte en ünlü, önemli ve en aranılan üç dansözden biri olur.

Biraz nefes almak, yaptığı işlerden ve ortamlardan uzaklaşmak için eşi Teknur Kiraz’la birlikte Paris’e giderler, 1984’ten 1989’a kadar orada yaşarlar. Paris’in tanınmış striptiz kulüplerinde ve ünlü Moulin Rouge’da çalışır. Bu dönemde Playboy dergisinde fotoğrafları yayımlanan Seher Şeniz Playboy’ a soyunan “ilk Türk kadın” olarak kayıtlara geçer.

Evlilik ve “yuva sıcaklığı”, sevgi arayan biri olsa da onunla birlikte olmak isteyen erkekler onun sinemada ve dansözlüğüyle yarattığı imajının peşindedir. Bedeni ve şovlarıyla seks sembolü olarak görülüyordur.

Magazin dünyası, medyası ve toplumsal riya o gün de çok farklı değildir, akbabalıktan besleniyordur. Gerçek dışı haberlerle, yorumlarla insan harcamayı, insanların hayatları üzerinde tepinmeyi gazetecilik sananlar ve bugünün tabiriyle “Reyting alsın, çok okunup çok satsın da kim mutsuz oluyorsa olsun, kimin hayatı kararıyorsa kararsın” anlayışı o gün de geçerliydi toplumda ve medyada. Karda iz yoksa da “Yürüyordur ama iz bırakmıyordur” haberi yaparsanız olur biter, inananı, alıcısı çok olur nasıl olsa. O yollarda yürümediğini ispatlamakla da ‘haber mağduru’ uğraşsın artık. Bu ‘durumu’ birçok ünlü kadın gibi Seher Şeniz de yaşar. Örneğin dönemin gazetelerinden birinde olduğu gibi “Seher Şeniz iz bırakmıyor” başlığı ve “Üstelik rahibe de değil” alt başlığıyla içinde hiçbir somut bilginin yer almadığı “yorumlu-haber” benzeri haberler yapılır. Tam bir “Hiçbir şey olmasa bile kesin bir şey oldu” haberidir bunlar.

HAYATTAN KENDİ İRADESİYLE AYRILMA İSTEĞİ

Seher Şeniz çelişkili, çatışmalı, sevemediği, alışamadığı işlerin ortamların içinde sürdürmek zorunda kaldığı, mutsuz olduğu hayatından “Kendi iradesiyle kurtulmak” ister ve intiharı tek kurtuluş olarak görüyor gibi bunaldığı kendini yenik düşmüş gibi gördüğü bir gün (29 Haziran 1984 tarihinde) intihara kalkışır, içtiği ilaçlar sonrası ölümle yüz yüze gelse de uzun uğraşlar sonucu kurtarılır.

Ümit Bayazoğlu “Seher Şeniz’le ilgili yazısında bu ilk girişimi şöyle anlatır: “… (Mogadon’un bir kutusu kafa yapardı, bunu alkolle ‘çakan’ pembe pembe köpürür ve her şeye gülerdi. Reçetesizdi. Foyası meydana çıkınca piyasadan çekildi.) Dört kutu Mogadon’u deviren Seher Şeniz ertesi gün gazetecilere evinde randevu verdiğini unutup ölmeye yattı. Genellikle randevularına çok lakayt olan gazeteciler Seher Şeniz’e gelince çok dakiktiler. Bu sayede kurtuldu. Alelacele Amerikan Hastanesine kaldırıldı. Ancak 12 saat sonra yaşamda olduğunun işaretlerini vermeye başladı. Gözünü açar açmaz nerede olduğunu sordu. Sonra ‘Ölmek istiyorum’ diyerek başını Öteye çevirmişti.(**)

SİNEMA SERÜVENİ

Yer aldığı 1962 yapımı ilk filmi “Kelle Koltukta”dan Aram Gülyüz’ün yönettiği 1985 “Uyanıklar Dünyası” adlı son filmine kadar 23 filmde yer alan Seher Şeniz az sayıdaki filminde benzer rollerde oynar. 1976’da uzaklaştığı sinemada Paris dönüşü kendine yer bulamaz. Türkiye’de hiçbir şey bıraktığı gibi değildir. Seks filmleri furyasından uzak kalsa da birkaç filmin afişlerinde seks filmi çağrışımı yapar türden çıplak ya da yarı çıplak görüntüleri kullanılır.

“Dünyanın en romantik insanlarından biriyim. Sevişmektense, saatlerce el ele tutuşup oturmayı severim” diyen Seher Şeniz’in çığlığı boşlukta yankılanır. Bedeniyle var olmanın ve yaşadığı ilişkilerin verdiği mutsuzluk, huzursuzluk, yorgunluk onu atlatamayacağı bir bunalıma sürükler. Komşularına ve ağabeyine “Avrupa’ya gidiyorum” diyerek eve kapanır. Günler sonra komşuların polise ve ağabeyi Turhan Başdaş’a haber vermesi üzerine, eve giren ağabeyi başucunda bir mektupla kardeşi Seher Şeniz’in cansız bedeniyle karşılaşır. Tarih 14 Mayıs 1992’yi gösteriyordur, bir kez daha çok sayıda hap içerek evinde ölmeye yatmış ve bu kez “Ölmeyi başarmıştır” Seher Şeniz.

Arkasında bıraktığı mektubunda şunları yazmıştır: “Nihayet bu iğrenç dünyadan gitmeyi başardım. Ölmenin, ölmeye çalışmanın bu kadar zor olduğunu söyleselerdi alay ederdim. 15 yaşında anladım insanların ne mal olduğunu. Ben fahişe olmak için yaratılmamışım, hassas ve duygusalım. Öldüğümü kimse bilmesin. Peruklarımı yakıp, küllerimi savurun. Müslüman geleneklerine göre gömülmek istemiyorum. Beni beyaz bir bornoza sarıp her yerimi kapatın o kadar.”

“Onun dansı, yasak olanla olmayan tüm fiiller arasında gidip gelen bir danstı. Karıştırmayı, öğütmeyi, soğurmayı içeriyordu. Kalçalarından kıvılcımlar saçardı. Baldırlarını titreterek çömelir, omuzlarını titreterek yerden kalkardı. Büyülü liriği insanda hoş bir uyuşukluğa neden olurdu. Onun dansı söğüt dallarının rüzgarda salınması gibiydi. Ateşin yavaşça sönen ışığında şallara bürünmüş, gülücükler saçan bir dansöz geldi, karanlığı altına çevirip bu alemden çekip gitti”(***)

Yararlandığım kaynaklar:
- (*), (**), (***) Ümit Bayazoğlu; Hatırda kalmaz satırda kalır/58 Portre. Aras Yayıncılık, 2013
- https://www.biyografi.info/kisi/seher-seniz
- youtube kanalı: MegaSinn

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa