20 Haziran 2023 04:40

Çin "yumuşak güç" olmaya mı karar verdi?

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile Çin Devlet Konseyi Üyesi ve Dışişleri Bakanı Qin Gang

Qin, geçen ay Pekin'i ziyaret eden ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken ile görüşmüştü. | Fotoğraf: Çin Dışişleri Bakanlığı

Paylaş

Çin, uzun zamandır dünya haberlerine sadece ekonomisiyle değil, uluslararası konulardaki rolüyle de konu oluyor. Geçtiğimiz hafta içerisinde Filistin ve İsrail arasında ara buluculuk çabasıyla gündemdeydi. 14 Haziran’da Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile Çin ile Filistin arasında stratejik bir ortaklık kurulduğunu duyurdu. Böylece, Çin, Arap dünyasına ilişkilerini pekiştirerek bölgede ABD’nin başat ara bulucu rolünü marjinalize etmiş oldu. 

Geçtiğimiz günlerde ise ABD Dışişleri Bakanı Blinken Pekin’i ziyaret etti. Ziyaretin amacı, Çin’le marttaki Münih Güvenlik Konferansında gerilen ilişkileri tekrar kasım 2022’de Bali’de yapılan G20 zirvesindeki olumlu noktaya çekmekti. Blinken, dışişleri bakanı ve Çin’in eski ABD büyükelçisi, Çin-ABD ilişkilerini en iyi anlayan diplomat kabul edilen Qin Gang ve eski dışişleri bakanı ve şimdi ÇKP Merkez Komitesi Dışişleri Komisyonunun başı, yani dış politikadan sorumlu en yetkili kişi Wang Yi ile görüştü. Gitmeden önce de Xi’yle kısaca görüşüp el sıkıştı. Her ne kadar Xi’yle görüşmesi, beklenen şatafatta olmadıysa da ziyaret bekleneni iki taraf için de vermiş görünüyor.

Qin ve Wang’la görüşmelerinden, Çin tarafının ABD’nin Çin’i uluslararası sisteme bir tehdit olarak göstermeyi bırakmasını defaatle istediğini anlıyoruz. Gerçekten de özellikle Ukrayna savaşının başlamasından sonra Çin’i Rusya’yla aynı kategoriye koyup sistem karşıtı bir güç ilan etti. Tayvan’a yapılması muhtemel bir askeri müdahaleyi de ikinci bir Ukrayna savaşı olarak gösteriyor. Bu uyarılar dışında, iki tarafın da ilişkileri yumuşatmaya yönelik bir tavır içinde olduğu hem gazeteciler hem de ABD’li diplomatlar tarafından ifade edildi. İlk aşamada, karşılıklı olarak kültürel ilişkilerin siyasi ve iktisadi kaygılarla aksatılmaması hayata geçirilecek. Yanı, örneğin, bilim ve sanat çevrelerinin karşılıklı ziyaretlerine engel olunmayacak, öğrenci ve ticaret vizelerinde zorluk çıkarılmayacak.

Çin’in uluslararası ilişkilerde aktif ama yapıcı bir tavır aldığı bu süreç içinde küresel bir güç olarak ABD’nin yerini alabilmesi için iktisadi başarılarının yanında ‘yumuşak güç’e ihtiyacı olduğu, yani siyasi ve kültürel iletişimiyle üçüncü ülkeleri ‘ikna’ edebilmesi gerektiği söyleniyordu. Çin, Xi döneminde, sessiz sedasız yükselmekte olan bir güç olmaktan çıkmış, dış politikada baskın bir söylem geliştirmişti. Buna, Xi’nin sıkça kullandığı bir terim olan ‘konuşmak hakkı’ deniyordu. “Çin’in hikayesini iyi anlatmak” olarak özetleyebileceğimiz bu söylemsel kampanyanın tezahürleri Çin’in dış politika pozisyonunu geleneksel diplomatik görevlerinin dışına çıkıp Twitter klavyeşörlüğüne soyunan “savaşçı kurt” diplomatlar, Çin’in sosyal medyası Weibo’da yaşanan milliyetçi linçler sonucu geri adım atmaya zorlanan uluslararası markalar ya da ünlü kişiler gibi agresif yöntemler oldu. Bu yöntemler, Çin’e görünürlük sağladıysa istenen popülerliği getirmedi.

Çin’in Ortadoğu’da ara buluculuk yaptığı ve ABD’yle ilişkileri gözden geçirdiği bu günlerde, iç politikada küçük ama uzun vadede dış politikaya etkisi olabilecek bir gelişme yaşandı. Merkezi hükümet düzeyinde dış tanıtımdan sorumlu başkan yardımcılığına getirilen Wang Gang’ın eskiden görev yaptığı eyalet dış tanıtım ofisi bir Wechat blog yazısı yayınladı. Bu yazı, Çin’in uluslararası imajının güçlenmediği tespitini yapıyor, nedeni olarak da doğrudan “konuşma hakkı” kampanyasını göstermese de bu kampanyanın özellikleri olan yalnızca olumlu ve güçlü yanları vurgulamak, zorluklar veya güçlükler hakkında haber yapmaktan kaçınmak ve bürokratik ve politik jargonu basitçe kopyalayıp yapıştırmayı gösteriyordu. Daha da önemlisi, yazı, devletin uluslararası iletişiminin şu andaki amacının diğer ülkelerdeki Çin algısını olumlu yönde değiştirmek olmaktan çok, Çin kamuoyunu tatmin etmek olduğu tespitini yapıyor. Yani, uluslararası bir açıklamanın başarısı diğer ülkeler nezdine ikna ediciliğinden çok milliyetçi kamuoyunun taleplerine yanıt vermesiyle belirleniyor. Böylece, yerelde ve merkezi düzeyde, içerik hazırlayıcılar kendilerini güvenceye almak için agresif milliyetçi, tek taraflı yayın yapan ‘savaşçı kurt’ modelini devam ettiriyor.

Yazı, bu kısırdöngünün yalnızca uluslararası iletişim ilkelerine aykırı olmakla kalmayıp, aynı zamanda çevrimiçi alanda milliyetçi ve dışlayıcı duyguları körükleme, yerel ve uluslararası izleyiciler arasındaki bölünmeyi ve yanlış anlamaları daha da derinleştirme riskini de taşıdığını söylüyor. Öneri olarak da Çin hakkında sadece olumlu haberleri paylaşmayı değil, iyisiyle kötüsüyle her türlü haberi paylaşıp odağı Çin’in sorunlara nasıl çözümler geliştirdiğine kaydırmayı sunuyor. Çin hakkında gerçekçi bir resim çizmenin ülkeye dair olumsuz algıları yıkmanın yolu olarak gösteriliyor.

Blog yazısı, şimdi artık üst düzey bir yönetici olan bir bürokratla özdeşleştirildiği için hükümetin kararlarına etkisi olabilir. En azından, dış politika karar alma süreçlerinde birden fazla tarafın olduğunu gösteriyor. Artık Çin, Ortadoğu’da ve başka yerlerde bir barış ara bulucusu olarak hareket ettiğine göre, ev sahibi ülkelerde toplumsal rızaya ihtiyaç duyacak. Çinli liderlerin daha incelikli ve dolayısıyla daha başarılı bir yumuşak güç stratejisi üzerinde kafa yormaya başladığını görüyoruz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa