20 Haziran 2023 04:22

Laiklik ayaklar altında

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

AKP iktidar olduğundan bu yana adım adım din devleti hedefine doğru yürüyor. Aslında 2023 hedefleri daha ileri bir mevzi idi ama ona henüz ulaşamadılar. Şimdi yeni anayasa diyerek 23 hedeflerine 24 yılında ulaşmaya çalışıyorlar. Bu hedef, Anayasa’dan laiklik maddesini kaldırıp, adı konmamış bir din devletidir. Son günlerde okullara imam gönderme kararı da bu hedefin bir adımıdır.

Bu günlerde Celal Özkan’ın Paris Komünü Günlüğü isimli kitabını okuyorum. Komün’ün ilk kararlarından dördü şöyle: 1- Kilise, devletten ayrılmış, kilisenin devletle ilişkisi kesilmiştir. 2- Dini faaliyetler için (kilise için) ayrılan devlet bütçesi iptal edilmiştir. (Devlet, dini kurumlara; kilise, cemaat ve tarikatlara yardım yapmayacaktır). 3- Kilise, dini vakıf ve cemaatlere ait tüm varlıklar, apartman, bina, mal ve araziler ulus adına kamulaştırılmıştır. 4- Derhal bir araştırma komisyonu kurularak bütün din adamları ve kilisenin mevcut mallarının kaynağı ve nasıl elde edildiği araştırılıp topluma açıklanacaktır. 3 Nisan 1871, Paris Komünü.

Paris Komünü öncesi Fransız Devrimi’nde de dinin devletten ayrılmasına dair benzer maddeler var.

Yüz elli yıl önce ilk işçi devleti din ile devlet işleri konusunda tutumunu net olarak ortaya koymuş.

İki yüz otuz sene önce de burjuva devriminde din ile devlet işlerinin ayrılması en temel ilkelerden biriydi burjuva devletlerinde. Daha sonra burjuvazi dini, işçilere iktidar taleplerini unutturmak için kullanmaya başladı.

Bizde ise laikliğin ilanından neredeyse yüz sene sonra (kırıntıları mevcut olan) laiklik ortadan kaldırılmaya çalışılıyor.

Giderek Pakistan’a benziyoruz. Pakistan’ın devamı Bangladeş, İran ve Arap Yarımadası’ndaki diğer Arap devletleri.

Din devleti haline getirilmiş bu ülkelerin ortak özelliği ne? İfade ve basın özgürlüğünün olmaması; işçi sınıfının haklarının asgari düzeyde olması ya da hiç olmaması; kadın haklarının olmaması ve kadınların ikinci sınıf vatandaş sayılması, hatta vatandaş dahi sayılmaması vs.

Ellerindeki devasa propaganda araçları ile her gün yirmi dört saat din ve Osmanlı (Osmanlı propagandası yaparken de aslında din propagandası yapıyorlar) yapıyorlar. Cahil bıraktırılmış halk da bu propagandadan etkileniyor. Böylece hırsızlık, yolsuzluk, soygun, ayrıcalık ve baskı düzeni tıkır tıkır işliyor. Din istismarı ile kandırılan kitleler hırsızı çalarken gözleriyle görse dahi ondan vazgeçmiyor.

Halkı kaybetmeyelim diye sol kesim din istismarcılarını teşhir etmiyor ya da asgari düzeyde bir şeyler söylüyor. Hatta, AKP’yi destekleyen yoksulları, emekçileri kazanmak için AKP’den daha dindar görünmeye çalışıyor.

’60’lı, ’70’li yıllarda böyle değildi. Bugün din istismarı yapan partilere oy veren, destekleyen emekçiler, yoksul kitleler sol partilere oy verir, devrimcileri desteklerlerdi. Çünkü devrimciler onların sınıf çıkarlarını savunur, onlarla birlikte sömürü ve baskı düzenine karşı mücadeleyi örgütlemeye çalışır, onlarla birlikte yaşarlardı.

Laik bir düzen olmadan, demokratik bir düzen de olmaz. Din devleti demokrasiye karşıdır. Din devletinde demokrasi olmaz. Zaten AKP’nin din devletine doğru attığı her adım ile demokratik hak ve özgürlüklerden uzaklaşmasından da bu görülüyor.

Demokrasi mücadelesi diyorsak laiklik meselesini de unutmayalım.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa