Laiklik ayaklar altında
Fotoğraf: Pixabay
AKP iktidar olduğundan bu yana adım adım din devleti hedefine doğru yürüyor. Aslında 2023 hedefleri daha ileri bir mevzi idi ama ona henüz ulaşamadılar. Şimdi yeni anayasa diyerek 23 hedeflerine 24 yılında ulaşmaya çalışıyorlar. Bu hedef, Anayasa’dan laiklik maddesini kaldırıp, adı konmamış bir din devletidir. Son günlerde okullara imam gönderme kararı da bu hedefin bir adımıdır.
Bu günlerde Celal Özkan’ın Paris Komünü Günlüğü isimli kitabını okuyorum. Komün’ün ilk kararlarından dördü şöyle: 1- Kilise, devletten ayrılmış, kilisenin devletle ilişkisi kesilmiştir. 2- Dini faaliyetler için (kilise için) ayrılan devlet bütçesi iptal edilmiştir. (Devlet, dini kurumlara; kilise, cemaat ve tarikatlara yardım yapmayacaktır). 3- Kilise, dini vakıf ve cemaatlere ait tüm varlıklar, apartman, bina, mal ve araziler ulus adına kamulaştırılmıştır. 4- Derhal bir araştırma komisyonu kurularak bütün din adamları ve kilisenin mevcut mallarının kaynağı ve nasıl elde edildiği araştırılıp topluma açıklanacaktır. 3 Nisan 1871, Paris Komünü.
Paris Komünü öncesi Fransız Devrimi’nde de dinin devletten ayrılmasına dair benzer maddeler var.
Yüz elli yıl önce ilk işçi devleti din ile devlet işleri konusunda tutumunu net olarak ortaya koymuş.
İki yüz otuz sene önce de burjuva devriminde din ile devlet işlerinin ayrılması en temel ilkelerden biriydi burjuva devletlerinde. Daha sonra burjuvazi dini, işçilere iktidar taleplerini unutturmak için kullanmaya başladı.
Bizde ise laikliğin ilanından neredeyse yüz sene sonra (kırıntıları mevcut olan) laiklik ortadan kaldırılmaya çalışılıyor.
Giderek Pakistan’a benziyoruz. Pakistan’ın devamı Bangladeş, İran ve Arap Yarımadası’ndaki diğer Arap devletleri.
Din devleti haline getirilmiş bu ülkelerin ortak özelliği ne? İfade ve basın özgürlüğünün olmaması; işçi sınıfının haklarının asgari düzeyde olması ya da hiç olmaması; kadın haklarının olmaması ve kadınların ikinci sınıf vatandaş sayılması, hatta vatandaş dahi sayılmaması vs.
Ellerindeki devasa propaganda araçları ile her gün yirmi dört saat din ve Osmanlı (Osmanlı propagandası yaparken de aslında din propagandası yapıyorlar) yapıyorlar. Cahil bıraktırılmış halk da bu propagandadan etkileniyor. Böylece hırsızlık, yolsuzluk, soygun, ayrıcalık ve baskı düzeni tıkır tıkır işliyor. Din istismarı ile kandırılan kitleler hırsızı çalarken gözleriyle görse dahi ondan vazgeçmiyor.
Halkı kaybetmeyelim diye sol kesim din istismarcılarını teşhir etmiyor ya da asgari düzeyde bir şeyler söylüyor. Hatta, AKP’yi destekleyen yoksulları, emekçileri kazanmak için AKP’den daha dindar görünmeye çalışıyor.
’60’lı, ’70’li yıllarda böyle değildi. Bugün din istismarı yapan partilere oy veren, destekleyen emekçiler, yoksul kitleler sol partilere oy verir, devrimcileri desteklerlerdi. Çünkü devrimciler onların sınıf çıkarlarını savunur, onlarla birlikte sömürü ve baskı düzenine karşı mücadeleyi örgütlemeye çalışır, onlarla birlikte yaşarlardı.
Laik bir düzen olmadan, demokratik bir düzen de olmaz. Din devleti demokrasiye karşıdır. Din devletinde demokrasi olmaz. Zaten AKP’nin din devletine doğru attığı her adım ile demokratik hak ve özgürlüklerden uzaklaşmasından da bu görülüyor.
Demokrasi mücadelesi diyorsak laiklik meselesini de unutmayalım.
- Kartlar yeniden karılıyor 17 Aralık 2024 04:41
- Suriye'yi bekleyen 10 Aralık 2024 05:01
- Savaşa ve yoksulluğa karşı ittifak 03 Aralık 2024 06:40
- Kayyım 26 Kasım 2024 04:41
- Onların çocukları 19 Kasım 2024 04:42
- Etki ajanlığı 12 Kasım 2024 04:59
- Senaryo belli oldu 05 Kasım 2024 04:52
- Açılım senaryoları 29 Ekim 2024 04:48
- Haklar pazarlık konusu olmaz 22 Ekim 2024 04:13
- Erdoğan'ın dediklerinin meali 15 Ekim 2024 04:37
- Bilinen yalanlar 08 Ekim 2024 04:41
- Barış mücadelesi 01 Ekim 2024 04:48