Enkazın faturası

Fotoğraf: Emin Sansar / AA
Seçim döneminde gündeme getirilen ve seçmenlerin tercihlerinde belirleyici olan bütün aldatıcı vaatlerinin ardından milyonlarca insan günlük yaşamın zorlu gerçekleriyle baş başa kaldı. Türkiye’nin siyasi tarihi boyunca ilk kez bir iktidar kendi kendisine büyük bir ekonomik enkaz devretti.
Mehmet Şimşek’in hazine ve maliye bakanı olarak atanması yıllar içinde birikerek gelen ve seçim sürecinde daha da büyüyen ekonomik enkazın faturasının kimlerin sırtına yıkılmak istendiğini gösteriyor.
Erdoğan’ın ekonomi bilimiyle inatlaşarak faiz enflasyon ilişkisini tersten kurmasıyla başlayan sürecin sonunda, ülke ekonomisi adeta çıkmaz sokağa girmiş durumda. Seçimin ertesi gün önce zam yağmuru, sonrasında döviz kurlarında ani yükseliş trendi başladı. Sadece birkaç hafta içinde Türk lirası yaklaşık yüzde 20 değer kaybetti.
Aileleriyle birlikte milyonlarca emekçinin üç kuruşluk gelirleri, döviz kurundaki yükseliş, enflasyon ve hayat pahalılığı nedeniyle son yılların en yüksek erimesini yaşıyor. Ücretlerdeki erime o kadar fazla ki, iki yıldır asgari ücrete 6 ayda bir zam yapmak zorunda kaldılar.
2023 başında 8 bin 506 lira olarak belirlenen asgari ücret, yüzde 34 artışla, 11 bin 402 lira oldu. Türk-İş’in geçtiğimiz ay için yaptığı hesaplamaya göre bekar bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ aylık 13 bin 439 lira. Asgari ücret belirlenirken sadece işçinin değil, ailesinin de hesaba katılması gerektiği yönünde eleştiriler yapılırken, bugün geldiğimiz noktada tek başına asgari ücretli işçinin temel yaşamsal ihtiyaçlarının bile dikkate alınmadığı, asgari ücretin ‘en az geçim ücreti’ özelliğini yitirdiği görülüyor.
Resmi verilere göre, Türkiye’de istihdam edilenler içinde ücretli veya yevmiyeli olarak çalışanların payı yüzde 70’in üzerine çıktı. Son yıllarda kamu ve özel sektördeki ücret artışları asgari ücrete yapılan oransal artışların gerisinde kaldı. Bu durum ortalama ücret ile asgari ücret arasındaki makasın kapanmasına ve genel ücret düzeyinin asgari ücrete yaklaşmasına neden oldu.
Enflasyonun ücretler ve hayat pahalılığı üzerindeki olumsuz etkileri azaltılmadan ücretlere hangi oranda zam yapılırsa yapılsın kısa süre içinde etkisini yitirmesi kaçınılmaz. Dolayısıyla halkın satın alma gücünü arttıracak somut adımlar atılmadığı sürece, ücretlere ne kadar zam yapılırsa yapılsın enflasyonun toplumun yoksul kesimlerini, özellikle ücretli emekçileri olumsuz etkilemesinin önüne geçilemez.
Enflasyonun kontrolden çıktığı ve hayat pahalılığının giderek arttığı koşullarda sürekli tekrarlanan ‘İşçimizi enflasyona ezdirmeyeceğiz’ sözünün hiçbir anlamı yok. Yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı kontrol altına alınmadığı sürece, ücretlere yapılan zam miktarından bağımsız olarak, sadece birkaç ay içinde satın alma gücünün bugünkü noktanın daha da gerisine gelmesi kaçınılmaz.
İktidarın seçim sonrasında tam tersi yönde değişen ekonomi politikaları ve çelişkili uygulamaları, resmi olarak açıklanan ekonomik verilere olan güvensizlik, ülke ekonomisinin geleceğine ilişkin endişeleri o kadar arttırdı ki, bu noktadan sonra kendi yarattıkları ekonomik enkazı kaldırmaları hiç kolay değil.
Ülke tarihi boyunca hiçbir iktidar döneminde, Erdoğan hükümetleri kadar ağır borç ve ağır faiz yükü altına girilmedi. Faizlerin hızla yükselmeye başlaması, tüketici kredisi çekerek, kredi kartı kullanarak geçimini sağlayanların işini daha da zorlaştıracak. Bütün bunların üzerine bizzat iktidar eliyle yaratılan ekonomik enkazın ağır faturası da eklendiğinde, önümüzdeki dönemde emekçileri çok daha zor günler bekliyor.
Evrensel'i Takip Et