25 Haziran 2023 05:37

Halk ‘nas’la ‘serbest piyasa değerleri’ arasında bir tercihe mahkum değil!

Fotoğraf: DFID/Wikimedia Commons (CC BY 2.0)

Paylaş

Perşembe günü toplanan Para Piyasaları Kurulu (PPK) politika faizini 6.5 puan artırarak 8.5’ten 15’e a yükseltti.

Böylece ekonomide Erdoğan’ın liderliğinde sürdürülen “Nas soslu irrasyonel ekonomi” dönemi geriye çekilirken “rasyonalite” dönemi başlatılmış oldu!

Yapılan girişimler, bu “U dönüşü”nün faturasının da sermaye iktidarlarının her “dönüşünde” olduğu gibi işçi sınıfı ve halka çıkarılacağını gösteriyor. Üstelik bu gösterme öyle “eğilim” ya da “ipucu” olarak da kalmadı.

Daha çarşamba günü 11 bin 402’TL’ye (dolar bazında 482 dolara) çıkarılarak, Türk-İş Başkanı Atalay’ın “Dolar bazında bugüne kadarki en yüksek asgari ücret” olduğunu iddia ettiği asgari ücret, perşembe günü 32 dolar, cuma günü ise 40 dolar eriyerek 442 dolara geriledi!

Döviz böyle artınca dış borç da seçimden bu yana 2.8 trilyon lira arttı. Kur korumalı mevduat (KKM) sahiplerine ödenecek kur farkı da kurdaki artışa bağlı olarak 560 milyar lira arttı!

Tabii bu milyar ve trilyon TL’ler tek adam rejiminin dolar milyonerleri, hatta milyarderlerine değil yeni vergiler ve ekmekten, ete süte, enerjiden barınmaya,… iğneden ipliğe gelecek yeni zamlarla (enflasyonla) işçi sınıfı ve yoksul halk yığınlarına ödetilmek isteniyor.

Her zaman olduğu gibi!

RASYONALİZM-İRRASYONALİZM TARTIŞMASI SUNİDİR: HERKESİN AKLI KENDİNE!

Ekonominin kurtarıcısı olarak hazine ve maliye bakanı yapılan Mehmet Şimşek’in nas iddialı Erdoğan ekonomisini “irrasyonel” (akla aykırı) ilan ederek, “Rasyonaliteye dönmekten başka çare kalmamıştır” demesinden beri uluslararası sermayenin neoliberal ekonomik programı “rasyonalite”ye (Akla uygun ekonomik politikaya) dönüş olarak propaganda ediliyor. Yani uluslararası sermaye ve yerli büyük sermayenin çıkarına uygun serbest piyasa ekonomisinin değerlerine dönüşü benimsemek “akla uygun” ilan edilirken, sadece “nas” soslu sermaye yandaşı politika değil, kamusal önemleri öne çıkararak uluslararası sermayenin değil halkın çıkarını önceleyen ekonomik politikaları da “irrasyonel” ilan edilmektedir!

Nitekim iktisat bilimi adına konuştuğunu söylen ve toplumda itibar sahibi pek çok iktisatçı da IMF’nin şahsında uluslararası bir kabul edilirliğe sahip neoliberal serbest piyasa ekonomisi anlayışını “rasyonel”, akla uygun ekonomik anlayış, hatta akla uygun tek anlayış olarak gösteriyor. Böylece serbest piyasa dışındaki tüm tutumlar “irrasyonel ilan edilerek büyük sermayenin çıkarı, tartışmasız akla uygun tek tutum olarak kutsanıyor.

Oysa sınıfların ortaya çıkmasından beri aklın da tamamen sınıfsal olduğu biliniyor. Bu yüzden de nasıl Erdoğan’ın ‘nas’la cilalanan piyasacılığı sermayenin kimi fraksiyonları için “rasyonel”ken diğer bazı sermaye fraksiyonları ve uluslararası sermaye merkezleri için “irrasyonel”se işçi sınıfı için de “nas”lı ya da “nas”sız sermayenin çıkarlarını savunmak için oluşturulan tüm ekonomik politikalar “irrasyonel”dir!

Bu yüzden Şimşek’in, Erdoğan’ın irrasyonel ekonomi politikalarını tu kaka ilan ederek uluslararası sermayenin has çıkarının korunması amaçlı ekonomi politikayı rasyonel ilan etmek, işçi sınıfı ve halk sınıfları için bir irrasyonel politikadan diğerine geçmekten ibarettir!

ARADAKİ FARK KAZIN BAĞIRTARAK MI YOKSA BAĞIRTMADAN MI YOLUNACAĞI ÜSTÜNEDİR!

Perşembe günü Merkez Bankasının (MB) ilan ettiği 6.5 puanlık faiz artışını kimileri az bulurken kimileri de makul ve ihtiyatlı bir adım olsa da “iyi” buldu. Bakan Şimşek MB’nin kararını Birleşik Arap Emirlikleri’nden (BAE) gönderdiği bir fotoğrafla da destekledi. Fotoğrafta kendisi, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ve BAE’li bir yetkili vardı. Göreve getirilme nedeni olan Batılı sermaye merkezlerinden sermaye akışını değil Erdoğan’ın gide gele zaten yol ettiği bir Körfez ülkesinden fotoğraf göndererek, hem düşük profilli faiz artırma politikası uygulanacağını hem de Batı sermayesinin sadece faiz artırmakla getirilemeyeceğinin mesajını vermiş oldu.

Peki, “Faizin hızla yükseltilip hemen 25-30’lara, hatta 40’lara çıkarılmasını isteyen sermaye çevreleri ile yavaş yavaş artırılmasını isteyenler arasında ne fark vardır?​” denirse; işçi sınıfı ve emekçiler açısından pek bir fark yoktur. Faizin hızla yükseltilmesini isteyenler, tek adam rejiminin yarattığı ekonomik enkazın faturasını halka bir an önce ödetmek isterken ötekiler ise bunun biraz zamana yayılarak ödetilmesini istemektedirler.

Kısacası aralarındaki tartışma, AKP’nin ünlü Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın sözleriyle ifade edersek; “Kazın bağırtılarak mı yolunacağı yoksa bağırtılmadan yavaş yavaş mı yolunacağı”na dairdir!

SÖZ VE EYLEM SIRASI İŞÇİLERDE, EMEKÇİLERDE!

Sermaye partileri ve iktisatçıları kendi aralarında bu tartışmayı sürdürecekler. Hele de “ekonomist” Erdoğan’ın “nas”lı ekonomi politikası gibi Şimşek’in de neoliberal tutumunun halkın boğazını sıkan bir program olduğu görüldükçe bu tartışmalar daha da büyüyecektir.

Ebette ki işçi sınıfı ve onun iktisatçıları ve politikacıları da bu tartışmaya müdahalede bulunacak, halkın saflarında yaratacağı kafa karışıklığına karşı mücadele edecektir. Ama burada belirleyici olacak şey, her renk ve cinsten sermaye programına karşı işçi sınıfı ve halkın talepleri etrafında, faturayı sermayeye yıkacak bir mücadeleye girişilmesidir. Bu yüzden de sermayenin “rasyonalitesi”ne karşı halkın “rasyonalitesi”ne dayanan bir program etrafında birleşen mücadele olmadan gidişatın halkın lehine sonuçlar getirmesi beklenemez.

Çünkü sermaye güçleri ve iktidarı, ister çok hızlı isterse nispeten yavaş biçimde faturayı halka ödetecek yeni politikaları devreye sokmaya başlamıştır.

Önümüzdeki dönemde işçi sınıfı ve emekçilerin boğazı düne göre daha çok sıkılacaktır. Bu yüzden de geleceğin nasıl olacağını belirleyecek olan, bu saldırıya işçi sınıfının ve her kesimden halkın nasıl yanıt vereceğidir.

Burada da sorumluluk bir kez daha ileri işçilere, mücadeleci sendikacılara, her sektörden ve her kademeden mücadeleci sendikalar ve şubelere, emek ve demokrasi platformlarına, sendikal platformlara, emek ve meslek örgütlerine, mücadele içinde oluşmuş her çeşitten kitle örgütlerine, aydınlara, demokratlara, kültür insanlarına,… düşmektedir.

Kısacası, siyasete doğrudan müdahale eden bir “değişim” ete kemiğe büründürüldüğü ölçüde ülkemiz halkları “nas” ya da “serbest piyasa ekonomisi” kıskacından kurtularak kendi kaderine el koyan bir yola girebilecektir.

Söz ve eylem sırası artık işçi sınıfı ve emekçilerdedir. Ancak onlar sahneye çıktığı ölçüde gidişat değişecektir.

Demokrasi güçleri, kendilerine bu açıdan görev çıkardıkları ölçüde amaçlarına varmakta başarılı adımlar atabilecektir.

Tarihin ve günümüzün dersleri bunu göstermektedir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa