Eğitimin bedeli, ülkenin diyeti
Bu aralar sadece ülkeden gidenler, özellikle de eğitim için giden ve büyük olasılıkla da bir daha bu ülkede çalışmayacak ve yaşamayacak olan gençler üzerine yazmak istiyorum. Gözüme sürekli bu konuyla ilgili haberler ve sosyal medyadaki paylaşımlar ilişiyor. Çok yakınımda yurt dışına gönderilecek çocuk bulunmadığına göre bu konu neden bu kadar ilgimi çekiyor acaba diye düşünmeden de edemiyorum. Sanıyorum bunun birkaç genel bir de özel nedeni var.
Çocuklarını yurt dışına eğitim için gönderebilenler kimler? Bu soru zihnimi meşgul eden sosyolojik sorulardan biri. Bu sorunun yanıtı çok açık, üst sınıflar gönderiyor deyip geçmeyin lütfen. Bugün meselenin üst sınıfların ötesine geçmiş olduğu açıkça görülüyor. Bu alanda saha çalışmalarına ihtiyaç var. Özel okulların sınıfsal ayrım açısından nasıl da önemli bir gösterge olduğu meselesi üzerine doktora tezi yazmış (Kültürel sermaye ve sınıf içi farklılaşma. Orta sınıfların kültürel sermaye yatırımı olarak özel okul tercihleri*) Dr. Evşen Altun Aslan çalışmalarını bu alana doğru genişletse ve sonuçları bizimle paylaşsa ne kadar faydalı bir iş yapmış olur. Mesela. Tıpkı yurt dışından konut satın alan üst sınıfların kendi aralarındaki ayrımı netleştirircesine olanakları ölçüsünde farklı ülke ve kentlerden konut satın alması gibi, kimler çocuklarını eğitim için nerelere gönderiyorlar sorusu da sosyolojik açıdan oldukça önemli bir soru. En varlıklılar Londra’dan ev alıyorlar diye okumuştum konu üzerine detaylı bir haberde. Bu kesimler çocuklarını da eğitim için Londra’ya mı gönderiyorlar? Bu, meselenin sadece bir boyutu.
Eğitimin özelleştirilmediği bazı ülkeler, orta ve hatta bazı durumlarda orta alt sınıfların çocuklarına da yol açabiliyor. Devlet okullarında eğitimin içinin tamamen boşaltıldığı ve dinin geniş alan kazandığı Türkiye’de, çocuklarının eğitimine biraz olsun önem atfeden bir ailenin çocuğunu bu okullara göndermesi söz konusu bile değil. Bu durumda önündeki tek seçenek özel okulların kapısını çalmak oluyor. Bu okulların yıllık ücretleri on üç, on dört bin avroyu bulmuş durumda. İnternet üzerinden biraz kurcalayınca şöyle rakamlar çıkıyor karşımıza: Koç Lisesi 448 bin TL (16 bin 500 avro), Üsküdar Amerikan Lisesi 422 bin 256 TL (15 bin 600 avro), benim de sıralarından geçtiğim İzmir Saint Joseph Fransız Lisesi 320 bin TL (11 bin 850 avro) ve özel okullar içinde en “ekonomik (!)” liseler arasında yer alan İtalyan liselerinden Galileo Galilei 195 bin TL (7 bin 200 avro), vs. Rakamların avro karşılıkları yaklaşık rakamlar. Döviz kurundaki günlük artışlarla okul fiyatları her geçen gün biraz ucuzluyor! Bunlar sadece okullara ödenen miktarlar. Buna bir dizi başka gider de ekleniyor. Servis, yemek, bağış bunlar arasında ilk akla gelenler. Bunlar arasında yer alan ancak pek dillendirilmeyen bir başka harcama kalemi daha var: “statü harcamaları” ya da ailelerin deyimiyle “O okula giderse şuradan giyinmesi lazım, şu aktivitelere katılması lazım, şuradan yiyip içmesi lazım” kalemi. Meseleye buradan bakınca, örneğin okulların ücretli olmadığı Fransa’da çocuk okutmak çok daha ucuza geliyor! Böyle bir bütçeden daha azına ve daha kaliteli eğitim hizmeti alarak çocuğunuzu okutabilirsiniz. Paranız da okula değil, çocuğunuzun gündelik ihtiyaçlarına gider. Üstelik de çocuğunuz özgür bir ortamda, çok sayıda dil öğrenerek, kültürel aktivitelerin içinde kendini geliştirerek büyür ve olgunlaşır.
Aileler bu hesapları yaptığından mı, yoksa çocuklarını ülke ortamından çıkarıp daha özgür ülkelerde yaşatmak istediklerinden mi ya da bu iş aileler açısından yeni bir statü yarışına dönüştüğünden midir bilmem ama, özellikle eğitim amaçlı ülkeyi terk etmeler bu ülkenin bir gerçeğine dönüşmüş durumda. Bu gelişme gelecek açısından acı mı yoksa umut vadedici mi? Çevremdeki bazı insanlar “Ülkenin giderek çoraklaştığından” dem vuruyor. Böyle bir yönü olduğu açık. Üstelik de bence daha uzun bir süre gençler “Dedem sen iste döneriz” demeyecekler. Seçimle birlikte o coşku ve umut da -en azından bir süreliğine- söndü. Tekrar alevlenir mi? Kısa vadede zor gibi. İleride bir gün bir siyasi irade ülkeye dönüşü özendirici koşulları inşa ederse bugünkü bu gidişler kazanım olarak döner, yoksa önümüzdeki on yıllarda ülke maalesef çok çorak olacak. Bu koşullarda üniversitelerde ders vermek de bizim için giderek daha zor hale gelecek.
* Ulusal Tez Merkezine girdiğinizde tez danışmanı olarak başka bir isim yazdığına bakmayın, tez savunmaya girmeden ihraç olduğum için adım yazmıyor o tezde. İdare Mahkemesinin hakkımda vermiş olduğu geri dönüş kararı bu tür haksızlıkları da onarır mı sizce?
Evrensel'i Takip Et