Kadının, çocuğun, LGBTİ’nin bedeni
AKP’li yıllarda 19 yaş altındaki gebe sayısı 2 milyonu aştı. 22 yılda 15 yaşından küçüklerin yaptığı doğum sayısı 21 bin 87. Son 2012-2021 yılları arasında reşit olmadığı halde evlenebilir kararı verilen çocuk 129 binden fazla. Bu sayılar CHP’li Gamze Akkuş İlgezdi’nin hazırladığı rapordan. Aynı raporda 15 yaşın altında doğum yapan çocukların sayısının, 2022’de bir önceki yıla göre yüzde 25 artarak 147’ye çıktığı saptanıyor.
Bu rapor bilinen bir gerçeğin teyidi, çok erken tarihte yapılan öngörülerin boşa çıkmadığının da kanıtı. Eğitim sisteminde 4+4+4 düzenlemesi yapılırken eğitim sendikaları ve sol partiler, din eksenli muhafazakarlaştırmanın ivmesini de hesaba katarak kızların eğitim hakkının çalınacağını, erken evliliğin yolunun açılacağını ısrarla vurgulamışlardı. Çok da haklıydılar.
İlgezdi’nin raporu, Fatih Erbakan’ın bir söyleşide kullandığı, başkaları da çok tekrarladığı için artık skandal etkisi bile uyandırmayan ifadelerin üstüne geldi. Taze Vekil Erbakan, anne babanın onayıyla ve tabii küçüğün de rızası alınarak yapılan evliliklerin ceza konusu olamayacağını söyledi. Kendi kızlarının ise bir aile geleneği olarak üniversitede okuyup ve hatta yüksek lisans yaptıktan sonra evlenmelerini istediğini not düştü.
Kızların okumasını yasaklayan ve onları yıldırmak için zehirleyen, okullara saldırı düzenleyen, protesto gösterilerine ateş açan, Taliban’ın sözcüsü zat da (Suhail Shaheen) kendi kızlarını Katar’da okutuyor. İşlevsel bir çifte standart. Çünkü “gerçek İslam” itikattaki şu veya bu nüansın belirlediği değil, çifte standartlarla katedilen, sonu olmayan bir yol aslında. Bu çifte standart, İslami düzenin dayandığı kolonlardan biri.
Yoksul kadınlara (aslında erkeklere de) eğitimin yasaklandığı, bedenleri ve ruhları üzerinde güya ahlak ve din adına kesintisiz bir tahakkümün kurulduğu bu yolda, çifte standart, bayraktarlığı yapılan düzenin yayılma alanını genişletmek için var. Bir yandan LGBTİ’ye savaş açarken diğer yandan erkek çocuklarına tacizden suçüstü yapılan tarikat, vakıf, kurs ve tarikat yurtlarını aklayan; gökkuşağı bayrağı önünde öğrencileriyle fotoğraf çektiren öğretmene kovuşturma açan; Urfa’daki çocuk tacizini ortaya çıkardı diye gazeteciyi gözaltına alan polis, adliye ve hukuk görevlileri bu yolu genişletmek için hep birlikte, eşi bulunmaz bir hizmette bulunuyorlar. Çocuk tacizine ve evlilik kılıfıyla sürekli istismara el birliğiyle yakılan yeşil ışıktan siyasal İslam’ın araçlarının yanı sıra faşizmin avadanlıkları geçiyor teker teker.
Küçüklerin bedeni üzerindeki ahlaksız tahakküm; medeni hakların, emek ve kadın kazanımlarının, artık pahalıya mal olan ‘yurttaşlık’ normlarının altını oyuyor. Çocukla yetişkinlik arasındaki hukuki sınırı yetişkin erkeklerin cinsel tasarrufu için esneten iktidardaki zihin ‘kadın hakları’nı sulandırdıkça sulandırıyor; çocuğun haklarını da. Çocukluğun hukuki reşitlik yaşından, dini referansla erginlik çağının başlangıcına çekilmesi var olan hukuk düzeninin iğdiş edilmesini kolaylaştırıyor. Artık kurallardan değil rızalaşmadan, adaletten değil helalleşmeden, eşitlikten değil pazarlıktan, haklardan değil gücü gücüne yetenin zorbalığından söz edilebiliyorsa toplumdaki en zayıf kesimlerin bedenleri kaldıraç yapıldığındandır demek yanlış olmaz.
Bu durumun toplumsal sonuçları ise şiddet, pervasızlık ve köleleştirme elbette. Kamusal alanı yoksul kadın nüfusunun beklentilerinden temizlemek için elverişli olan çifte standart, teşne olan bir erkeklik haline ödenen sus payıyla işlediği sürece küçük kızlarla cezai yükümlülüğü olmadan cinsel ilişki vaadi kışkırtılmış erkekliğin ödülü olur. Yargı ve medya, Erbakan gibi mirasyedi siyasetçiler, iktidarın parmak kaldırıcıları, bürokratları, tarikat uzantıları el birliğiyle, bu vaadi bol keseden harcıyorlar.
Kendi kızlarının başka bir ülkede okumasına razı olan siyasi mirasyedi babanın kararıyla, 15 yaşındaki yoksul çocuğun kim bilir hangi şiddet ve korkutmalarla alınmış rızasını eşitleyen çifte standart düzeni sınıfsal eşitsizliğin nasıl yeniden üretildiğinin de fotoğrafıdır. Erbakan ve benzerlerinin kızları okuyup akademik kariyer yapabilir, baba şirketlerini veya maddi varlığını yönetebilecek donanımı edinebilir, yoksulun çocuğu el eline muhtaç ve zaten mülksüz, eğitimsiz, çalışma hayatından kopuk, bir bakım emeği neferi olarak ömrünü doldurabilir. En büyük şükrü de bu düzende hayatta kalmak olur.
LGBTİ düşmanlığına gelince… Toplumun bedenini kontrol altına almak isteyenler için iktidarın onayı olmayan toplumsal cinsiyet kalıpları bir tehlikedir. Fakat şunu da hatırlayalım; Taliban ülkesindeki erkek çocukların ‘baça bazi’ olarak kurban edilmesinde kendi kızlarını Katar’da okutan LGBTİ düşmanı babanın kaşesi var. Kız çocuklarının hayatta kalmak için erkek kılığında dolaştırıldığı fakat yoksul erkek çocukların fuhuşa zorlandığı sistemin bekçisi o.
Siyasal İslam’ın tedrisatında kendi geleceğinin garantisini gören rantiye burjuvanın cenneti yoksulun cehennemindedir. Fatih Erbakan’ın; içinde 380 cinsel saldırının yaşandığı, 10 kız çocuğunun tacize maruz kaldığı kedicikler cumhuriyetini kuran Adnan Oktar’ı çocuk yaşta evliliklerle birlikte savunması; kadına karşı şiddeti önleyen 6284 sayılı Yasa ile LGBTİ’ye düşman olabilmesi aynı cümlede bu yüzden mümkündür.
Evrensel'i Takip Et