Kaza değil cinayet: ‘İş kazalarını’ konu alan filmler (2)
Görsel: Şehirdeki Yabancı filminin afişi
Geçen hafta başladığımız yazının mürekkebi kurumadan üzücü bir iş cinayeti haberi daha aldık. 25 Haziran 2023 tarihli haberde kaçak maden ocağındaki göçükte yaralanan madencinin yaşamını yitirdiği bilgisi vardı.
Bu son iş cinayeti de devlet için, iktidar partisi için insan hayatının hiçbir değerinin olmadığının göstergesiydi. Hem maden kaçak çalıştırılıyor hem de çalışanlar için hiçbir önlem alınmıyordu.
17 Nisan 2016 tarihinde bu sayfada “Yeşilçam’da işçi filmleri: Dünyanın bütün işçileri birleşiniz!” başlığıyla yayımladığımız yazıda sinemamızda yapılan işçi filmlerinden söz etmiştik. Bu yazımızda da iş kazalarını konu alan filmlere yer vereceğiz. Arka arkaya yaşanan ölümlü iş kazaları ne yazık ki, Türkiye’nin en önemli gündem maddelerinden biri olması gerekirken toplumda gerekli ilgiyi, tepkiyi göremiyor. Yaratılan suskun toplum bu iş cinayetleri karşısında da tepkisiz, sessiz. Önemli toplumsal olaylara yıllarca uzak duran sinema da bu önemli soruna fazla ilgi göstermez.
Ülkede 1980 yılına kadar üç askeri darbe ve darbe süreçlerinde toplumu derinden sarsan köklü toplumsal olaylar yaşanmıştır; 6-7 Eylül olayları, 27 Mayıs 1960 müdahalesi, 15-16 Haziran işçi eylemleri, Kanlı Pazar, 1 Mayıs 1977, Kahramanmaraş, Çorum ve Sivas Katliamları, 16 Mart Katliamı, 7 TİP’li öğrencinin katledilmesi, vb.
1980’lere kadar bu konularda yapılmış filmler yok denecek kadar azdır ya da yoktur. Örneğin büyük acılara yol açan 6-7 Eylül 1955 olaylarıyla ya da o dönemle/süreçle ilgili filmler ancak 1999 yılında (Salkım Hanım’ın Taneleri) ve 2008 yılında (Güz Sancısı) Tomris Giritlioğlu tarafından çekilir. Abdi İpekçi suikastının anlatıldığı Oğuzhan Tercan’ın yönettiği “Uzlaşma”nın çekim yılıysa 1991’dir. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın hikayesinin, mahkeme ve idamlarının anlatıldığı “Hoşçakal Yarın” filmini Reis Çelik 1998 yılında çeker. 12 Mart’ın sancılı günlerinin aktarıldığı “Bir Avuç Gökyüzü” 1987’de çekilir.
SİNEMADA İŞ KAZALARI
Bu duyarsızlık, geçmişte olduğu gibi günümüzde de önemli bir toplumsal sorun olan iş kazaları için de geçerlidir. İş kazalarını sinemamız neredeyse görmezden gelir. “Türk sinemasında hem doğrudan (Diyet, Maden, Bir Günün Hikayesi), hem de dolaylı olarak (Şehirdeki Yabancı, Bereketli Topraklar Üzerinde, Çark) iş kazalarını konu alan film sayısının altı olduğu tespit edilmiştir. Bunlardan sadece üçünde (Diyet, Maden, Bir Günün Hikayesi) iş kazaları temel konuyken diğer üçünde işçi sorunları yardımcı konu durumundadır.(1)
ŞEHİRDEKİ YABANCI
Türk sinemasında iş kazası sorununa dolaylı da olsa ilk değinen film, Halit Refiğ’in çektiği, Zonguldak maden işçilerinin sorunlarını daha çok bir fon olarak ele alan “Şehirdeki Yabancı”dır. Halit Refiğ 1962 yılında çektiği bu filmde, kara elmas kenti Zonguldak’a götürür bizi. Filmin senaryosunu Vedat Türkali yazmıştır. Film sansüre takılan, sinema tarihimizdeki önemli ilk toplumcu gerçekçi filmlerdendir.
Maden Mühendisi Aydın, yurt dışındaki eğitimini tamamlar ve doğup büyüdüğü Zonguldak’a döner, maden işletmesinde çalışmaya başlar. İdealisttir, hayatın kötülükleriyle mücadele edebileceğini ve dönüştürebileceğini düşünür.
Yıllar önce, maden emekçisi babası ve Ağaçlıgillerin villasında hizmetçi olarak çalışan annesi Gülsüm ölünce, bölgenin zengin kişilerinden Selami (Ağaçlıgil) Bey, “Bu çocuğu ben okutacağım” demiştir.
Selami Bey genç mühendisi karşılayıp evine götürür. Aydın evde, ummadığı bir ‘kötü sürpriz’le karşılaşır. Selami Bey’in karısı, onun geçmişteki büyük aşkı Gönül’dür.
Selami: Ee, anlat bakalım, İngiltere’de, kömürün nasıl çıkarıldığından başka bir şey öğrendin mi?
Aydın: Öğrendim. Birlikte yaşayan insanların, birlikte mesut olabileceğini, nasıl çalışmaları ve dayanışmaları gerektiğini öğrendim.
Selami: Vay vay vay, ne dediğini anlamıyorum ama herhalde iyi şeyler söylüyorsun.
Aydın madendeki ilk incelemelerde, destek için kullanılan direklerin bu işe uygun olmadığını görür. Madende kullanılan ağaç direklerin kalitesinin düşük olduğunu, bunların göçüğe sebep olabileceğini söyleyerek bu direklerin kullanıldığı yerlerde çalışmayı durdurur. Müdürün, Mühendis Aydın’ın uyarılarını dinlememesi ve çalışmayı sürdürmesi sonucunda göçük meydana gelir ve iki işçi yaşamını yitirir. Bu arada maden kazası sonrasında görevden alınan müdür, Aydın’dan rahatsız olan çıkar çevreleri ile birlikte, eski bir aşk meselesini gündeme getirerek basın üzerinden Aydın’a karşı bir karalama kampanyasına girişir.
Aydın hep dostluğunu gördüğü Nazif Usta ile birlikte İşletme Müdürü Rahmi Bey’e giderler. O, pek ilgilenmeden onları Orman İşletmesinden Tüccar Mustafa Bey’e gönderir. Nazif Usta, orman yolunda Aydın’a direkleri Mustafa Bakırcı’dan aldıklarını söyler:
“Ne dalavereci heriftir o, bilemezsin. Kaç şikayet oldu bu direk işinde. Ormandan aldığı iyi direkleri başka tarafa gönderir, bozukları bize. Bir ara düzeltir gibi yapar, sonra gene bildiğini okur.”
Aydın “Kabahat, ona bildiğini okutanlarda” diye cevaplar ustayı.
Şehrin ileri gelenlerinden İş Adamı Mustafa Bey, Gazeteci Sabri, İş Adamı-Politikacı Şerafettin Bey, madendeki sömürüye karşı çıkan Aydın’a cephe alırlar. Aydın’ın başına dertler açılır. Direk işini kurcaladıkça yalnızlaşan Aydın’la Selami Bey arasında şöyle bir konuşma geçer:
Aydın: Mustafa Bakırcı nasıl almış bu işi?
Selami: Particilik meselesi. Partinin kuruluşu sırasında çok para sarf etmiş. Şerafettin Toraman da bu bölgede partinin en faal elemanı.
Aydın: Anlayamıyorum, parti menfaatleri insan canından daha mı üstün?
Selami: Boş veer. Bütün bunlar bana vız gelir. Balığımı avlar, keyfime bakarım. Sen de rahatının kaçmasını istemiyorsan ne başkasının işine burnunu sok ne de başkasının derdini kendine dert edin.
Üzücü ve yıpratıcı olaylar gelişir. “Böyle adam bulunmaz vallahi” diye sevgi gösterisinde bulunanlar dahil, herkes Aydın’a yapmadığını bırakmaz. Yürürken omuz atmalar, üstüne tükürmeler... Yanında bir tek Nazif Usta vardır.
Filmin sonunda kötüler cezalarını çekse de Aydın yorgun ve yılgındır. “Hiç takdir etmediler beni. Elimden artık bir şey gelmez, Nazif Çavuş. Ne yapmak istedimse önüme bir engel çıkardılar. Elimi kolumu bağlamaya çalıştılar” der. Nazif Usta’nın cevabı anlamlıdır: “Yok, öyle bir laf. Millet, bunun için mi seni yabancı memleketlerde okuttu? Bu memlekete her hizmet etmek isteyen bu kadar çabuk bozguna uğrarsa, zoru görünce ters yüz kaçarsa bizim halimiz ne olacak. Üstünde büyüdüğün topraklara, içinde yaşadığın insanlara sevgin laftan ibaret değilse, çalışacaksın. Her şeye rağmen çalışacaksın.”
- Haftaya diğer filmlerle devam edeceğiz.
(1) Türk Sinemasında İş Kazalarını Konu Alan Filmler, Mehmet Işık, Türk Sinemasının 100. Yılına Armağan. Marmara Üniversitesi Yayınları; No. 833, 2015, s. 213
- Düşen yapraklar (1) 27 Mart 2024 04:15
- Nihat Ziyalan: Yılmaz Güney’in kan kardeşi, filmlerin kötü, gönlümüzün ve edebiyatın iyi insanı (2) 13 Mart 2024 04:20
- Nihat Ziyalan: Yılmaz Güney’in kan kardeşi, filmlerin kötü, gönlümüzün ve edebiyatın iyi insanı (1) 06 Mart 2024 04:15
- Bilal İnci: Zalim, gaddar, acımasız kötü adam 28 Şubat 2024 04:20
- Geleneksel Türk tiyatrosunun son temsilcisi: İsmail Dümbüllü 21 Şubat 2024 04:00
- Atatürk, ‘Ben Bir İnkılap Çocuğuyum’ filmi ve Münir Hayri Egeli (3) 14 Şubat 2024 04:15
- Atatürk, “Ben Bir İnkılap Çocuğuyum” filmi ve Münir Hayri Egeli (2) 09 Şubat 2024 04:20
- Atatürk, ‘Ben Bir İnkılap Çocuğuyum’ filmi ve Münir Hayri Egeli (1) 04 Şubat 2024 04:35
- Jönlükten kötü adamlığa bir sinema sevdalısı: Hüseyin Peyda 28 Ocak 2024 04:33
- Şerafettin Kaya: Ben İyi Biri Olmadan Önce 21 Ocak 2024 05:10
- Yeşilçam’ın Çınarları (6): Vedat Örfi Bengü: ‘Mısır’da sinemayı kuran Türk’ 14 Ocak 2024 04:43
- Yeşilçam’ın Çınarları (4): Aziz Basmacı, Vahi Öz 07 Ocak 2024 04:04