30 yıldır sönmeyen Sivas yangınını unutmamak ve unutturmamak için…

Sivas'ta, 2 Temmuz 1993'te Madımak Oteli'nin yakılması sonucu yaşamlarını yitirenler, katliamın 14. yıldönümünde anıldı. | Fotoğraf: İsa Sansar/AA
Bugün, 2 Temmuz 1993 günü Sivas’ta binlerce kişilik bir güruhun, Madımak Otelinde 33 aydını yakarak katletmelerinin 30’uncu yıl dönünümü!
30 yıldır yüreklerin yangını sönmedi!
Yangın sönmediği için 30 yıldan beri Alevi örgütleri başta olmak üzere ilerici demokrat çevreler, aydınlar, demokratlar, demokrasi güçleri, her 2 Temmuz’da yeniden yeniden katliamın gerçek faillerinin cezalandırılması için “adalet talebi”ni ve katliamın mekanı olan Madımak Otelinin “utanç müzesi”yapılması çağrısını dile getiriyorlar.
Katliamın ardından Madımak Otelinin alt katı “kebap evi”olarak işletildi. Tepkilerin artması üzerine otel binası “Bilim ve Kültür Merkezi”yapıldı!
Nitekim bu yıl da 2 Temmuz’a gelen günlerde cemevleri, Alevi örgütleri, ilerici demokrat çevreler ülkenin her yanında Madımak’ın “utanç müzesi”yapılması ve “Adalet”çığlığını bir kez daha yükseltiyorlar.
Çünkü, 33 aydınımızın, kültür insanımızın katli davası 20 yıl boyunca, yerel mahkeme ile Yargıtay arasında gitgellerle zamana yayıldıktan sonra, 2012 yılında “zaman aşımı”na uğradığı iddiasıyla düşürülmüştü!
Davanın avukatlarının “İnsan hakları ihlalinde zaman aşımı olmaz”itirazına mahkemenin başkanı, “İnsanlık suçunda zaman aşımı olmaz ama bu suçu işleyenler kamu görevlisi değil sivil oldukları için davanın düşmesine karar verilmiştir”şeklinde yanıt vermişti.
Evet, “Sivas Katliamı davası”diye bir başka dava sürüyor. Nitekim, 11 Mayıs 2023’teki duruşmada dönemin Sivas Belediye Başkanı olan Temel Karamollaoğlu’nun dinlenmesi talebi mahkeme heyetince reddedildi. Mahkeme heyeti, bir sonraki celseyi 14 Eylül’e erteledi.
Ancak bu dava, zaman aşımına uğrayan dosyadan ayrılan üç kişi için açılan bir davadan ibaret!
KATLİAM SONRASINDA KİM NE DEDİ; AVUKATLAR TABLOSU NEYİ GÖSTERİYOR?
Mahkeme başkanı, davanın “Zaman aşımına uğraması”nı, “Yargılananlar kamu görevlisi değil”diye savundu. Ama hukukçular bu yorumu doğru bulmuyor. “İnsan hakları ihlalinin sivili, resmisi olmaz”diyorlar. Ama yargıç dolaylı yoldan da olsa bir gerçeği itiraf etmiş oluyor.
Ülkenin 33 aydını, kültür insanı bir gün boyunca dünyanın gözleri önünde yakılarak katlediliyor. Güvenlik güçleri müdahale etmiyor. Hatta olayların büyüyeceği anlaşılınca jandarma çekiliyor. Emniyet müdürünün polise “Müdahale etmeyin emri verdiği”iddia ediliyor. Ama ne savcılar ne de mahkeme, “Jandarmayı kim çekti, çekmekteki amacı neydi”demek için bile sorguluyor. Gün boyu olayları seyreden vali, saldırganları yönlendirenlerin önemli bir kısmının Sivas Belediyesi çalışanları olduğunun ortaya çıkmasına karşın dönemin Sivas Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu da mahkeme önüne çıkarılmıyor.
29 yıldır Sivas Katliamı’ndan söz edildiğinde ilk akla gelenler hep onlar olsa da katliamın bu yıl dönümünde de, 30’uncu kez de olsa, bu “en yetkili şahsiyetleri”, “Unutulmasınlar”diye bir kez daha anacağız:
Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel: “Olay münferittir. Ağır tahrik var. Bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiş... Güvenlik kuvvetleri ellerinden geleni yapmışlardır... Karşılıklı gruplar arasında çatışma yoktur. Bir otelin yakılmasından dolayı can kaybı vardır.”
Başbakan Tansu Çiller: “Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir.”
İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu: “Aziz Nesin’in halkın inançlarına karşı bilinen tahrikleriyle halk galeyana gelerek tepki göstermiştir.”
Sivas Valisi Ahmet Karabilgin ise 9 Temmuz 1993’te görevden alınması üzerine, "Birçok yerden yardım istedim. Yardım iş işten geçtikten sonra geldi. Taleplerimi dikkate almayanlara dokunulmadı”açıklaması yaptı.
Başbakan Erdoğan ise, 13 Mart 2012’de katliam davasının “Zaman aşımına uğraması”yla ilgili olarak, ‘‘Milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun”dedi!
Dönemin başbakan yardımcısı olan ve olaylar sırasında Aziz Nesin’le telefonla görüşerek, “En kısa zamanda takviye güç gönderileceğini, kimsenin kılına dahi zarar gelmeden kurtarılacağını”söyleyen Erdal İnönü, katliamın ardından SHP’ye ve kendisine yönelik eleştirilere, “Ne yapayım, yetkim yoktu”cevabını vermişti!
Bir de Sivas yangınının arkasındakilerin bir bölümünü yansıtan bir ayna oluşturan, katliamcıların savunuculuğunu yapan avukatların listesi var. Başta, katliamdan üç yıl sonra Refah Yol Hükümetinin adalet bakanı olan Şevket Kazan olmak üzere AKP’den milletvekili seçilen Hayati Yazıcı, Kemal Kurt, Mehmet Bulut, Bülent Tüfekçi, Zeyid Aslan, Ali Aşlık, Halil Ürün ve Hüsnü Turan gibi isimler var!
KATLİAMLARIN GERÇEK FAİLLERİNİ ORTAYA ÇIKARMA MÜCADELESİ VE DEMOKRASİ MÜCADELESİ
Hiçbir devlet yetkilisinin yargı önüne çıkarılmadığı Sivas Madımak Katliamı davasında mahkemeye çıkarılan tetikçilerden kimisi eften püften cezalarla salıverildi. Katliamın kilit isimlerinden 8’i ise 1997’deki Yargıtayın bozma kararından sonra cezaevinden kaçarak (kaçırılarak) kayıplara karıştı. Bunların içinde, davanın bir numaralı sanığı olarak gösterilen Sivas Belediye Meclis Üyesi Cafer Erçakmak da bulunuyordu. 2011 tarihinde Sivas’ta kalp krizi sonucu öldüğü ileri sürülen ve gizlice gömülen Erçakmak hakkındaki dava düşürüldü. Ancak Erçakmak’ın kaçak olduğu yıllarda Sivas’ta pek de saklanmadan yaşadığı ama korunup kollandığı için yakalanmadığı ortayı çıktı.
Sadece Sivas Katliamı değil; 6-7 Eylül olayları (1955), 1 Mayıs Taksim Meydanı Katliamı (1977), Maraş Katliamı (1978), 10 Ekim Ankara Gar Katliamı (2015) gibi, hemen akla gelen ve kamuoyu vicdanında hâlâ sorgulanmaya devam edilen büyük katliamlar, 1960 ve 70’li yılarda yüzlerce genç devrimcinin, 1990’larda onlarca aydın, gazeteci, siyasetçi ve Kürt iş insanları ile Hrant Dink’in katledilmesi de Sivas Katliamı ile aynı kategoriden katliamlardır.
Bütün bu katliamların tetikçileri ve teşvikçilerinin yerel idareciler, polis ve jandarma istihbaratı ve MİT tarafından, dolayısıyla da savcılar tarafından bilinmemesi mümkün değildir.
Çünkü bu katliamların basit röntgeni bile arkalarındaki “derin devlet”örgütlenmesi ve iktidarların rollerinin olduğunu, kontra güçlerin ırkçı, şoven, radikal siyasi İslamcı çevrelerin ve partilerin iş birlikleriyle gerçekleştirdikleri, sayısız kanıtlarıyla ortadadır.
Bu yüzdendir ki Sivas Katliamı’nın arkasındaki gerçek faillerin ortaya çıkarılmasının da ötesinde aynı kategoriden onlarca katliamın gerçek faillerinin ortaya çıkarılması mücadelesidir. Bu nedenle de aynı zamanda demokrasi mücadelesinin bir bileşenidir.
Bu yüzden de unutmamak, unutturmamak sadece bir hafıza yenilemek değil mücadeleyi de yenileme, yeni bir enerjiyle mücadeleyi teşvik etme anlamına gelmektedir.
Evrensel'i Takip Et