Fransa'da neler oluyor?
Fotoğraf: AA
Yandaş basının bazı kalemşorlarına bakarsak, “Laik Fransız iktidarı Müslümanlara karşı sürekli baskı politikası uyguladığı için patlama oldu”, laik göçmen karşıtı ırkçı çevreler ise “Görüyorsunuz, Fransa’da göçmenler ayaklandı, yarın aynısı başımıza gelebilir” diyerek içerideki göçmen düşmanlıklarına destek bulmaya çalışıyor.
Fransa’daki ayaklanmanın din ile doğrudan bir ilgisi yok. Ayaklananların büyük kesimi kültürel olarak Müslüman kökenli ise de talepleri dinle ilgili değil. Bizdeki şeriatçılarla aynı kafada olanları ayaklanan Fransızların belki yüzde beşi bile değil.
Bir diğer gerçek ise, ayaklananlar göçmen değil. Fransız vatandaşı. Fakat, dedeleri ya da babaları yıllar önce Fransa’nın Afrika’daki sömürgelerinden göç etmiş. Ayaklananlar onların ikinci, üçüncü kuşağı.
Yandaşların ve yabancı düşmanı ırkçıların gözlerden saklamaya çalışmasına rağmen ayaklanma sınıfsal. Benzer ayaklanmalar son yıllarda ABD ve Fransa başta olmak üzere çok sayıda Avrupa, Asya, Latin Amerika ve Afrika ülkesinde görüldü.
Fransa ve ABD’dekilerin farkı (Sarı Yelekliler hareketini dışta tutarsak) ayaklanmalarda Fransa’da Afrika kökenlilerin, ABD’de ise siyahilerin (Son tahlilde onlar da çok daha uzun süre önce Afrika’dan ABD’ye gelenler) ayaklananların çoğunluğunu oluşturmaları.
ABD ve Fransa’da ayaklananlar o ülkelerin vatandaşı. Kanun önünde sözde diğerleri ile eşit haklara sahipler ama hep ikinci sınıf vatandaş olarak görülmüşler ve öyle muamele görmüşler. Ve ayaklananlar en yoğun sömürüye ve baskıya uğrayan ve işsiz kalan işçi ve emekçiler.
Vakti zamanında emperyalist kapitalist patronlar bunları ucuz iş gücü olarak sömürgelerden getirmiş. Hem onları iliklerine kadar sömürmüş hem de yerli işçi sınıfını onları da kullanarak baskı altında tutmuş. Ücretleri düşürmüş, yerli işçileri işsizlikle tehdit etmiş vs. Bu işçilerin çocukları, torunları (Kale alınmayacak istisnalar olsa da) da onlarla aynı kaderi paylaşmış. Emperyalist kapitalist ülkelerde ekonomik krizler olduğunda en önce bu işçiler ve emekçiler etkileniyor. En önce onlar işsiz kalıyor, ücretleri düşüyor, daha da yoksullaşıyor. Bütün bunlara son yıllarda giderek yükselen ırkçılık ve faşizm eklenince sosyal patlamalar gündeme geliyor.
Bazıları da “İsyan, ayaklanma güzel de bu yağmalama, araba yakma olayları olmasa…” gibi itirazlar ediyor. Evet, ayaklananlar devrimci bir partinin, sosyalist bir partinin önderliğinde ayaklansa eylemler farklı olurdu. Ama, ayaklananları Vandallıkla suçlayanların çoğunun yıllarca örgütlü mücadeleyi karalamış, örgüt fobisi pompalamış kişiler olması da ilginç.
Ayaklananlar öfkelerini patronlara, zenginlere yöneltiyor. Yağmalanan mağazalar, yakılan arabalar çoğunlukla onların. ABD’de böyle bir ayaklanmadaki en ilginç sloganlardan biri “Zenginleri yiyin” idi.
Yazıyı kıssadan hisse ile bitirirsek; sömürü ve zulüm, mağdurlarını eninde sonunda ayağa kaldırır. Çözüm sömürüsüz, savaşsız, sınırsız özgürlükler dünyasıdır.
- Kartlar yeniden karılıyor 17 Aralık 2024 04:41
- Suriye'yi bekleyen 10 Aralık 2024 05:01
- Savaşa ve yoksulluğa karşı ittifak 03 Aralık 2024 06:40
- Kayyım 26 Kasım 2024 04:41
- Onların çocukları 19 Kasım 2024 04:42
- Etki ajanlığı 12 Kasım 2024 04:59
- Senaryo belli oldu 05 Kasım 2024 04:52
- Açılım senaryoları 29 Ekim 2024 04:48
- Haklar pazarlık konusu olmaz 22 Ekim 2024 04:13
- Erdoğan'ın dediklerinin meali 15 Ekim 2024 04:37
- Bilinen yalanlar 08 Ekim 2024 04:41
- Barış mücadelesi 01 Ekim 2024 04:48