Filistin'i kim kurtaracak?
![](https://www.evrensel.net/images/840/upload/dosya/240468.jpg)
Fotoğraf: Issam Rimawi/AA
İsrail’in Cenin kampına yönelik saldırıları devam ediyor. Şimdiye kadar aralarında 15 yaşında bir çocuğun da olduğu en az 12 Filistinlinin hayatını kaybettiği onlarca yaralı olduğu belirtiliyor. Cenin’den görüntülere bakılırsa alt yapı, yollar, elektrik hatları oldukça hasar görmüş durumda. En az 3 bin kişinin Cenin’i terk ettiği tahmin ediliyor.
İsrail tarafının ‘terörle mücadele’ gerekçesiyle başlattığı ve ‘operasyon’ olarak nitelendirdiği saldırılarda silahlı İHA’ların ve çok sayıda zırhlı aracın kullandığı anlaşılıyor.
Peki Cenin neresi? Neden savaşı andıran görüntülerle gündeme geldi?
Cenin kampı 1948’den yani İsrail’in kurulmasından itibaren göçe zorlanan Filistinlilerin yerleştirildiği kamplardan biri. Elbette Cenin de birçok kamp gibi geçici olarak kurulmuştu ve yerleştirilen Filistinliler savaş biter bitmez evlerine dönecekti. Ancak öyle olmadı. Çadırlardan oluşan Cenin kampı zamanla gecekonduya ve içinde her şeyin olduğu bir kente dönüştü. Geçici olarak Cenin’e yerleşenlerin çocukları büyüdü, torunları yaşlandı ama Filistin meselesi bir türlü çözülemedi. Aksine yıllar içinde daha da karmaşıklaştı.
Gerçi 1990’lı yıllarda esen olumlu rüzgarla birlikte en azından iki devletli çözümün önü açıldı ancak bu yol haritası da zamanla geçerliliğini yitirdiği gibi Filistinliler lidersiz kaldı.
Daha doğrusu Filistinli gruplar kendi aralarında, Filistin Yönetimi ile Filistin siyasi ve siyasi direniş örgütleri birbirleriyle kavga ederken Filistinlilerin durumu daha da kötüleşti.
Nihayetinde işsizlik, yoksulluk, gençleri hayal kurmaktan bile alıkoyan çözümsüzlük milyonlarca Filistinliyi uluslararası toplumun ve BM’nin yardımları ile hayatta kalır hale getirdi.
Kamplar her ne kadar çadırlar bütününden çıkıp şehir görünümü alsa da yoksulluk ve yoksunluk on yıllardır büyüyen öfkeyi daha da büyüttü. Özellikle Filistinli gençler Filistinli gruplarla İsrail arasında neredeyse bir çapraz ateş altında kalmanın verdiği öfkeyle daha da keskinleşti.
Buna paralel olarak İsrail işgali altında olan ve Cenin kampının da bulunduğu Batı Şeria’da Yahudi yerleşimciler için inşa edilen yerleşim birimlerinin sınırları neredeyse Filistin kamplarının sınırına kadar dayandı.
Her yerleşim birimi yeni Filistinli göçmenler demekken iki toplum arasındaki düşmanlık da büyüdükçe büyüyor.
İşte Cenin kampı bütün bunların şiddetle hissedildiği ve yaşandığı ve aynı zamanda Batı Şeria’daki 19 kamp içinde işsizlik oranlarının en yüksek olduğu bölge.
Cenin intifada dönemleri başta olmak üzere defalarca İsrail saldırılarına hedef oldu. Nihayet uluslararası basının da gündemine düşen son saldırılar birkaç gündür şiddetlense de aylardır Cenin ve çevresinde saldırılar, çatışmalar sürüyor.
Bu yükselen şiddetin temel sebebi İsrail tarafına göre Cenin ve çevresinde ortaya çıkan yeni silahlı direniş örgütleri ki, İsrail endişesinde haklı. Cenin başta olmak üzere Filistinliler arasında 40 yaşını aşmayan ve büyük kısmı gençlerden oluşan yeni gruplar ortaya çıkmaya başladı. Bu grupları herkese muhalif gruplar olarak tanımlamak mümkün. Çünkü ne Filistin Yönetimi’ne güveniyorlar ne de silahlı direniş örgütlerine ve İsrail ile tek mücadelenin silahla olabileceğini savunuyorlar. Cenin’den gençlerin Yahudi yerleşim birimlerine saldırdığı, buna karşılık Yahudi yerleşimcilerin karşı saldırılarda bulunduğu çok sayıda olay yaşandı.
Peki bu şiddet sarmalının sonu nereye varacak? Tırmanan gerginlik Filistinlilerin kurtuluşunu sağlayabilecek mi?
Elbette hayır. Aksine her şiddet ve saldırı sürecinin ardından Filistinlilerin daha fazla kıskaca alındığı, işsizliğe ve yoksulluğa dolayısıyla yardıma muhtaç hale getirildiğini görüyoruz.
Filistin’i ve Filistinlileri kurtaracak tek şey detaylı ve gerçekçi bir yol haritası.
Peki bunu kim hazırlayacak?
İşte bu meçhul ve ne yazık ki, bu soruya cevap olacak olasılıklar giderek zayıflıyor.
Uluslararası toplum ve dünya gündemi Filistin meselesini unutalı çok oldu. Biden döneminde Netanyahu istediğini alamasa da Filistin meselesinde ABD’nin tutumu Filistinlilere derman olacak gibi de olmadı.
Bölge ülkeleri ile İsrail arasındaki normalleşme süreçleri İsrail-Filistin meselesinin rafa kaldırılmasını hızlandırdı. Zaten bu mesele epeydir bölge ülkelerinin ellerini taşın altına koymak istediği bir mesele olmaktan çıkmış yük haline gelmeye başlamıştı.
Filistin direnişini destekleyen İran ağır yaptırım altında, bizzat HAMAS gibi Filistin direniş örgütlerinin de saldırısına uğrayan Suriye’nin kendi dertleri başını aşmış durumda. Hizbullah deseniz Lübnan iç siyasi ve ekonomik krizi sebebiyle büyük ölçüde bloke olmuş durumda. Hizbullah, Gazze’ye yönelik saldırılarda destek verse de derli toplu bir yol haritasını tek başına hazırlamaya muktedir değil zaten.
Türkiye olabilir mi?
Bu da zor görünüyor çünkü Ankara, İsrail ile köprüleri yeniden kurmak için girişimlerini hızlandırırken Filistin meselesinde tırmanan şiddeti resmi açıklamalarla kınamaktan öteye geçmesi zor görünüyor.
Bizzat Filistinlilere bakıldığında durum daha da kaotik bir hal alıyor. Gazze’yi kontrol eden HAMAS ve yine Gazze’de bulunan İslami Cihad gibi hareketler Filistinlilerin tamamına hitap etmedikleri gibi diğer gruplarla aynı masaya oturamayacak kadar kavgalılar.
90 yaşına merdiven dayamış olan Mahmud Abbas’ın Filistin Yönetimi’nin başı olmaktan vazgeçmeye niyeti yok gibi görünüyor. İsrail ile sınırlı da olsa güvenlik konusunda işbirliği yapan Filistin Yönetimi gençleri, sorunlarını ve taleplerini anlamamakla, yeni ihtiyaçlara göre yeni politikalar üretememekle de suçlanıyor.
Kısacası Filistinlilerin bütün Filistinli siyasi ve silahlı grupları fikir ayrılıklarına rağmen tek çatı altında toplayacak karizmatik bir lidere ve gerçekçi bir yol haritasına ihtiyacı var. Ancak ufukta ne bir lider ne de yol haritası ihtimali var!
Evrensel'i Takip Et