6 Temmuz 2023

Cinayet ve protesto(lar) dünyası

Fotoğraf: AA

Fransa’da bir polis tarafından işlenen cinayetin yol açtığı protestoların uluslararası yankıları devam ediyor. Çeşitli nedenlerle kitlesel hareketlere sahne olan ülkelerin denebilir ki başında gelen Fransa, daha birkaç hafta önce, emeklilik yaşının yükseltilmesi yasasını protesto eylemleriyle dikkat çekmişti. Protestolara yönelten nedenler farklı olduğunda, eylemlerin biçimi ve protestocuların talepleri de kaçınılmazlıkla farklılaşıyor. Magrip ülkeleri kökenli ve fakat çoğunluğu Fransız vatandaşı olan gençlerin yığınsal olarak katıldığı son eylemlerin Belçika’dan sonra Almanya başta olmak üzere diğer Avrupa ülkelerine de yayılabileceği varsayımıyla yapılan açıklamaların bir kısmında ulusal köken ve kültürel farklılıkları işaret eden düşmanlaştırıcı üslup dikkat çekiyor. Yabancı düşmanı partiler, olayları istismarla güç devşirme faaliyetlerini yoğunlaştırdılar.

Fransa, yabancı düşmanlığının güç kazandığı tek ülke değil. Göç alan hemen tüm kapitalist ülkelerde şoven milliyetçi ve faşizan politikayı benimseyen partiler güç kazandılar. Bu durum elbette sadece göçmen akımıyla bağlı değildir. Emperyalist büyük güçlerin pazar ve etki alanları mücadelesinin, mali sermaye ve tekellerin dünya pazarındaki rekabetinin ürünü gerici politikalardaki yoğunlaşma, şu ya da bu ülkedeki güç ilişkilerinin değişimi ve bunun da politik alana yansıması üzerinde etkide bulunmaktadır. Bütün kapitalist ülkelerde azınlık üst burjuva kesimin devasa büyüklükteki zenginliğiyle toplumun büyük çoğunluğunun giderek derinleşen mutlak yoksulluğu arasındaki uçurum giderek derinleşmekte; bu da çelişki ve çatışma unsurlarını şu ya da bu günlük-aktüel olay ya da skandalla bağlı olarak patlama öğelerine dönüştürmektedir. Burjuva devlet yöneticilerinin eşitlik ve özgürlük üzerine ikiyüzlü açıklamalarına karşın istisnasız tüm kapitalist ülkelerde işçi sınıfı, gençlik ve kadınlar başta olmak üzere halk kitlelerine yönelik baskının artmış olması bu büyük açmazdan bağımsız değildir. Çeşitli ülkelere askeri müdahalelerdeki artış, silahlanmaya çok büyük kaynakların ayrılması, imha gücü sınırsızca artırılabilecek silahlar için yapılan harcamalar, yasa ve anayasaların, önceki süreçlerde mücadele sonucu kazanılan hakların kısıtlanması ve giderek işlemez hale getirilmesi yönünde değiştirilmesi, birçok ülkede paramiliter güçlerin polis ve askeri güçlerin yanı sıra işçi ve emekçilerin ileri kesimlerine yönelik fiili saldırılarda kullanılması, devlet şiddeti ve yol açtığı/açacağı olayların önümüzdeki süreçte şu ya da bu ülkede ortaya çıkma potansiyelini işaret ediyor.

Bundandır ki burjuva yöneticilerin, herhangi diğer ülkede ortaya çıkan olaylara dikkat çekerken kendi ülkelerinde yaşanılanlara örtü çekmeleri, bir karartma girişiminden öteye geçmez. J. Floyd’un katledilmesi sonrasında neredeyse dünyanın tüm ülkelerinde yığınsal tepkiler gösterildi. Ama Floyd’un katledilmesini sadece ABD’de değil birçok başka ülkedeki yeni polis cinayetleri izledi. ABD, Danimarka, İngiltere, Hollanda, Almanya ve Fransa gibi Batının gelişmiş “demokratik ülkeleri”nde ırkçı anlayışların ordu, polis gibi devlet kurumlarının saflarında ve çeşitli siyasi partilerin şahsında güç bulması, bu olayların şu ya da bu ülkeyle sınırlı kalmadığını veya kalmayacağını gösteriyor. 

Ve yine bundandır ki Erdoğan’ın Fransa’daki olayları, Fransız emperyalizminin sömürgeci geçmişiyle bağlantılandırmasında olduğu üzere devlet-hükümet yöneticilerinin böylesi gelişmeler karşısında gösterdikleri korkuyla karışık fırsatçı yaklaşım, benzer ‘vaka’ların kendi ülkelerinde de meydana gelmesi olasılığına karşı bir ürkme ve ‘önlem’i de ifade ediyor. “Bunlar asla istisnai hadiseler değildir” derken Erdoğan, kendi yönetimindeki Türkiye’nin içeride ve bölgede izlediği politikaların yıkıcı, aleve boğucu işlevini gizleyerek söylemiş olsa da, doğruyu söylemiş oluyor!  Fransa’da yaşananlar, evet istisnai değildirler: ikide bir ülkelerden birinde, bir ya da birkaç veya hatta onlarca polis ve askerin, “devletin bekası, milletin huzuru” gerekçesiyle kişi ve gruplara saldırılar düzenlemesi, işlenen cinayetler, yapılan işkenceler, muhaliflerin susturulması için yürütülen sürek avı ve bunların yol açtığı protestolar istisnai olamaz ve istisnai kalamaz. Bu saldırıların sömürüyle, emperyal yayılmacılıkla, ulusal ayrımcı, ilhakçı şovenist faşizan anlayışlarla bağı da görülebilir türdendir.

“Sistematik şekilde baskı gören”lerin bu baskılara karşı ayaklanmalarının istisnai olmadığına ise sadece uzak geçmiş zamanlarda yaşananları değil yakın önceki dönemin başkaldırıları da tanıklık ediyor. Önemli ve gerekli olan her bir halkın, yaşanan büyük acıların nedenlerini, aslında kendisi gibi baskı altında tutulan ve sömürülen bir diğer ulusun emekçilerinin varlığında değil, bu acılara, yıkım ve felaketlere yol açan burjuvazi ve onun sömürüye dayanan sisteminde aramasıdır. İşçi ve emekçiler, yaşadıkları her ülkede, hangi ulustan geliyor olursa olsun tüm diğer emekçilerle birlikte hareket etmeyi başardıklarında, ulusal, kültürel, inançsal farklılıkların burjuvazi tarafından istismarına dayanan ayrımların yol açtığı bölücü tahribat da etkisiz kalacaktır. Aksi ise, Fransa’da ya da Türkiye’de faşist ve şovenist güçlerin sömürülen ve ezilenlerin kanından güç devşirmesine olanak sağlar.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!

Peşkeşe ‘dur’ de!

Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
5 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et