15 Temmuz 2023 04:05

Kefaret

Harold Fry’ın Beklenmedik Yolculuğu filminden bir sahne

Paylaş

Hettie Macdonald, 1996’da çektiği ve övgüler aldığı “Beautiful Thing”ten sonra “Normal People”, “Howards End”, “Doctor Who”, “White Girl” gibi birçok önemli dizide kamera arkasına geçti. 27 yıl sonra yeniden uzun metraj bir film çekmek için çok satan bir romanı seçmiş yönetmen. Rachel Joyce’un 2012 yılında yayımlanan “Harold Fry’ın Beklenmedik Yolculuğu” (The Unlikely Pilgrimage of Harold Fry) romanından aynı adla uyarladığı film, orta sınıf bir İngiliz sayfiyesinde eşi Maureen ile birlikte sıradan bir hayat yaşayan Harold’un yol hikayesi.

Harold Fry, bir gün eski iş arkadaşı Queenie’den mektup alır. Arkadaşı kanser olmuştur ve artık ölümü beklemek üzere bakımevine kaldırılmıştır. Queenie’ye bir cevap yazan Harold, mektubu postaya verme işini erteler. Yani hep bir sonraki posta kutusuna doğru yola devam eder. En sonunda da yaklaşık 800 kilometre uzaktaki bakımevine yürüyerek mektubu elden vermeye karar verir. Bu uzun yürüyüş boyunca kahramanımızın geçmişinden anlar, görüntüler ve bulanık hatıralar da onunla birlikte hareket eder. Karısının deyimiyle hiç yürümeyen Harold bir kez harekete geçtiğinde onunla birlikte bastırdığı bütün geçmişi de harekete geçecektir. Sadece Queenie ile olan ‘gizemli’ hikayesi değil, eşi Maureen’le olan rutinin bozulmasından kaynaklı arızalar da baş gösterir. Tarihin içinden çıkıp gelen geçmişin belirsizlikleri değildir sadece, kayıplar ve suçluluk duygusu da açılan kapıdan bugüne doluşmaya başlar.

“Harold Fry…” klasik bir yol filmi. Hani karakterin bir yola koyulduğu, en sonunda başladığı yere döndüğü ama artık bambaşka bir insan olduğu yapımlardan. Harold iyi bir insan olmasına rağmen geçmişinde hatalar yapmış, eksiklikler göstermiş, doğru şeyleri doğru zamanda yapmakta geç kalmış birisi. Onun Queenie’ye doğru yürüyüşü de yalnızca onu hayatta tutmaya dair bir durum değil. Aynı zamanda kendisiyle yüzleşip hesaplaştığı bir kefaret yürüyüşüne dönüşüyor.

Film, Harold harekete geçip de yolunu doğrulttuktan sonra kendi yolunu da buluyor aslında. Romanda nasıldır bilinmez ama filmde, karakterimizin bu kadar uzun bir yola koyulmasını sağlayacak motivasyonu tam olarak hissedemiyoruz açıkçası. Bir de artık finale doğru çok fazla öngörülür olmaya başlıyor her şey. Yine de etki yaratmayı başarıyor yapım.

Öte yandan klişelere yaslanacakmış gibi yapıp seyirciyi boşa düşürdüğü, ortalama izleyicinin beklentilerini karşılıyor gibi yapmaya çalışırken kendi yolunda gitmekte ısrar ettiği olumlu tarafları daha çok filmin. Örneğin sosyal medyada şöhret olduktan sonra etrafını sarıp sarmalayan insanlarla yeni bir yolun kapıları aralanıyor ama beklendiği gibi gelişmiyor. Ya da karşısına çıkan Wilf adlı gençle kurduğu ilişki sanki hatalarını düzeltme fırsatı sunacakmış gibi geliyor ama film hızla makul bir çizgiye doğru atıyor kendisini.

Harold karakterinde Jim Broadbent ve Maureen’e hayat veren Penelope Wilton’un çarpıcı performanslarıyla da dikkat çekiyor yapım… “Harold Fry’ın Beklenmedik Yolculuğu”nda beklenmedik çok fazla bir şeyler yok açıkçası. Ama geçmişimizle yüzleşmek, yaptığımız hataları affettirmek, ilişkilerimizi yeniden tesis etmek için hiçbir zaman geç kalınmayacağına dair dokunaklı bir hikaye anlatmayı başarıyor Hettie Macdonald.

 

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa