16 Temmuz 2023

Darbe girişiminin 7. yılında darbenin ‘üst aklı’ da ‘finansörü’ de ‘PDY’si de iktidarın arkasında!

Fotoğraf: Anadolu Ajansı

15 Temmuz darbe girişiminin üstünden 7 yıl geçti.

AKP ve Erdoğan 7 yıldan beri bu darbe girişiminin ekmeğini yiyor.

7 yıldır iktidar, hangi olumsuzluklarla karşılaşmışsa bütün bu olumsuzlukları ‘FETÖ’cülere, onların komplo ve kumpaslarına bağlıyor.

Gerçi son seçim öncesindeki bir-iki yılda bu olumsuzlukların bir bölümü “CeHaPe” ve muhalefete yıkılmışsa da ‘FETÖ’cüler bugün de iktidarın “günah keçisi” olarak gösterilmeye devam ediliyor. Bugün de bu tutumlarını sürdürüyorlar.

Erdoğan ve AKP propagandası, olumsuz olan her şeyde ‘FETÖ’yü ve 15 Temmuz darbe girişimini suçluyor. Ama darbe girişiminin ertesi günü ilk akla gelen ve yanıtları çok önemli olan; darbenin amacının ve arkasındaki güçlerin kimler olduğunun anlaşılması için hayati önemdeki şu sorular bugün de gizemlerini koruyor:

  • Çok da gizlenmeden yapıldığı ortaya çıkan darbe hazırlığını Genelkurmay ve MİT neden öğrenemedi?
  • Öğrenmişlerse, cumhurbaşkanı ve başbakana neden haber vermediler?
  • Vermişlerse, darbeciler harekete geçmeden neden derdest edilmediler?
  • Darbe başarılı olsaydı kimler darbe hükümetinde yer alacaktı (darbenin siyasi ayağı kim)?

TEK ADAM REJİMİNE DARBE GİRİŞİMİ BAHANE EDİLEREK YÜRÜNDÜ!

Olup bitene bakınca, darbe girişiminden birkaç gün sonra Erdoğan’ın darbe girişiminin kendileri için “Allah’ın bir lütfu olduğunu” söylemesi dikkate alındığında, Erdoğan ve arkasındaki güçlerin bu darbe girişimini bekledikleri ve bu girişimi bir lütfa çevirmek için planlar yaptıklarını söyleyebiliriz.

Nitekim, 15 Temmuz darbe girişiminin başarısızlığa uğramasının arkasından Erdoğan 20 Temmuz’da ilan ettiği OHAL’in kendilerine verdiği ve vermediği yetkileri de kullanarak, “FETÖ’cüleri tasfiye ediyoruz” adı altında ilerici, demokrat güçlere yönelik bir saldırı başlattı. FETÖ ile hiçbir irtibatı olmayan ilerici, demokrat kişi ya da çevrelere ait pek çok TV kanalı, radyo, gazete, dergi, yayınevi, kültür-sanat örgütü… sayısız kurum ve kuruluş kapatıldı, mallarına el konuldu! ‘FETÖ’ ile hiçbir ilişkisi olmayan ama AKP ve MHP’li yöneticileri tarafından istenmeyen on binlerce kamu emekçisi, binlerce akademisyen, kültür insanı… sorgusuz-sualsiz görevlerinden alınarak aileleriyle, hatta yakınlarıyla birlikte açlık ve sefalete mahkum edildiler. Böylece, boşalttıkları yargı, emniyet, askeriye başta olmak üzere tüm devlet kurumlarında kadroları, liyakat sahibi mi değil mi bakmadan kendi yandaşlarıyla doldurdular.

Tek adam rejimine de buradan yürünerek gidildi. Bu yüzden de tek adam rejiminin inşasının başlangıcının temelinin 20 Temmuz 2016’da ilan edilen ve Erdoğan’ın ikinci kez cumhurbaşkanı seçildiği 2018 seçimini de kapsayacak biçimde süren OHAL’de atıldığını söylemek yanlış olmaz.

Yani Erdoğan, darbe girişimini “Allah’ın lütfu” olarak görürken aslında bir inancı ifade etmemiş bir planı olduğunu da itiraf etmiş görünmektedir.

Erdoğan iktidarı, darbe girişimi başarılı olsaydı kimlerin hükümete gireceğinden, kimlerin hangi rolü üstlendiğine kadar darbenin arkasındaki gerçeklere götürecek bilgileri karanlıkta bırakmayı bir strateji olarak benimsedi. Öyle ki, darbe girişiminin araştırılması amacıyla 4 Ekim 2016 tarihinde kurulan “TBMM 15 Temmuz Darbe Girişimi Meclis Araştırma Komisyonu”nun hazırladığı rapor bile ortadan kaldırıldı. Bugün de TBMM Başkanlığına başvurup raporu isteyenlere Meclis Başkanlığı, “Arşivlerde böyle bir raporun olmadığı” yanıtını veriyor!

15 TEMMUZ 2016’DAN BUGÜNE GELE GELE NEREYE GELİNDİ?

Erdoğan-AKP iktidarı, darbe girişimi sonrasını üç kavram üstünden oluşturdu. Bunları şöyle sıralayabiliriz:

1- ‘Üst akıl’: Gerek Fetullah Gülen gerekse adamlarının 15 Temmuz darbe girişimi gibi bir eyleme varan organizasyonu yapabilecek akla ve yeteneğe sahip olamayacağı, bu yüzden de onları yöneten bir üst aklın olduğu propaganda edildi. Bu üst aklın da Fetullah Gülen’in 2009’da yerleşip faaliyetinin merkezine dönüştürdüğü ABD olduğu iddia edildi. Bu üst akıl yerine göre bazen CIA, bazen Pentagon bazen de NATO olarak somutlandı. Ama epey bir zamandan beri artık yandaş propagandada “üst akıl” etrafındaki spekülasyon yok. Çünkü tek adam rejimi, ABD ve Batılı emperyalistlerle o, Türkiye’nin Batılıların “bölgesel gücü” ve “model ülkesi” olarak görüldüğü, gökten dolar yağan günlere, 2000’lerin ilk 10 yılına dönmek istiyor. Nitekim geçtiğimiz salı ve çarşamba günleri düzenlenen NATO’nun Vilnius zirvesinde Erdoğan, gösterdiği performansla Biden’dan çok haklı bir teşekkür alırken 15 Temmuz’un üst aklı”nın artık kendi “üst akılları” olmasını isteğini de ortaya koymuştur.

2- ‘Dış güçler’: İktidara göre, 15 Temmuz darbe girişiminin sadece bir “üst aklı” yoktu. Darbeciler aynı zamanda dış güçler tarafından finanse edilmişlerdi. Bu dış güç ise, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) idi! Erdoğan ve propagandası yıllardır BAE’yi darbenin finansörü olarak suçluyordu. Ama son aylarda BAE’nin darbenin finansörü değil Erdoğan’ın tek adam rejiminin baş finansörlerinden birisi olduğuna tanık olduk.

3- ‘Paralel devlet yapılanması’ (PDY): FETÖ’nün yargı, emniyet, ordu başta olmak üzere devlet kurumlarında kadrolaşması için “Ne istedilerse onu veren” Erdoğan ve propagandası, bu kadroların “amirleri”nden değil bağlı oldukları “imamlar”dan emir almalarını devlet içinde “devlet örgütlenmesi”, “Paralel devlet yapılanması” olarak suçladı. Ancak Erdoğan ve rejimi, ‘FETÖ’cülerden boşalan kadroları Menzil’den Hakyolculara, İsmailağa’dan Ensar’a,… cemaat ve tarikatların mensuplarıyla doldurdu. Nitekim cemaat ve tarikatların bakanlıklardan başlayarak devlet kurumlarını aralarında paylaştıklarının örneğine tanık oluyoruz. Ama tarikat ve cemaatler kadro rekabetine girip birbiriyle itişip kakışsa da devletle ilişkileri her geçen gün güçlenip derinleşiyor. Ki, haziran ayında ölen İsmailağa Cematinin Lideri Mahmut Ustaosmanoğlu ve geçtiğimiz hafta ölen Menzil Şeyhi Seyyid Abdülbaki El Hüseyni’nin cenazeleri, tarikat ve cemaatlerin birer gövde gösterisine dönüştürülürken Cumhurbaşkanından başlayan taziye masajları ve üst düzey devlet görevlilerinin katılımıyla cenaze törenlerinin birer devlet törenine dönüştürülmesi, ‘FETÖ’nün “tekçi PDY”sinin yerine “çoklu tarikat PDY’sinin” getirilmiş olduğunun kanıtı olarak ortaya çıkmaktadır.

Kısacası, Erdoğan ve tek adam rejimi, ‘FETÖ’yü tasfiye için oluşturduğu “üst akıl”, “dış güçler” ve “PDY” ile aslında ‘FETÖ’yü tasfiyesinin ilerisine geçerek halkın aklını karıştırarak tek adam rejimine yedeklenmesini amaçlamıştır.

Darbe girişiminin 7’nci yılında da hâlâ ‘FETÖ’cü darbe girişiminin nasıl ve kimler tarafından gerçekleştirdiği karanlıktır. Ama iktidarın darbe girişimini “Allah’ın lütfu olarak” kullanıp, ülkeyi tek adam rejiminin inşasının temellerini “darbe girişimi” etrafında oluşturulan siyasi ikilimi kullanarak attığı kesindir.

Evrensel'i Takip Et