Üsttekiler
İNSAN MATEMATİĞİ
İki kere iki dört, bir daha beş eder. Beş ayaklıdır insan da. İki kol, iki bacak bir de baş. Kolları, bacaklarıyla dokunur yaşama. Güneşin yedi rengi başında. Çiçek kokuları içinde sese ses verir doğada. Konuşarak, havanın, suyun, ekmeğin tadında. Boşluğu doldurur. Sevsin diye insan insanı.
ÜSTTEKİLER
Duvarlar örüyoruz kendimize. Gökyüzüne yükselen duvarlar. Yükseliyoruz biz de. Duvarları örenlerin üstünde.
GÖSTERGE
Toplu Öyküler, 1953’ten beri yazdığım, 70 yıldır yaşadıklarımın, yaşadıklarımızın ağırlığını taşıyor. Yaşatılanların acı gerçeğini. 70 yıllık tanıklıklarla güzeli, çirkini, doğrusu, yanlışıyla bir dönemin aynası. Süregiden günlerde yaşadıklarımızın mutluluğa evrilmesinin de göstergesidir tutulan bu ayna.
KENDİ BİLİR
Yolu aydınlatmaktır asıl olan. Işı yakmak. Yolu göstermek değil. Yol nereye varır, onu yürüyen bilir/bilecektir. Nasıl yürüneceğini.
ODA KARANLIĞI
Gecenin karanlığı küf gibi yapışıp kalıyor odanın duvarlarında. Güneşli bir gün olsa da dışarda. Silinmiyor. Işığı açtığında gölgelere boğuyor. Eskimiş eşyalarla.
RENGİ RENGİNE
Ne göğün mavisi, ne yaprağın yeşili, ne çiçeklerin alı, moru, sarısı, ne toprağın kahverengisi sokaklarda. İki sıra dizili otomobillerin üstünde hepsi. Parıldıyor metalik bir ışıltıyla. Güneşte şimdi.
BİTİMSİZ
Git git bitmiyor yol. Kalabalıklar bir o yana, bir bu yana gidip geliyor. Bir yere varamadan. Yol boyunca.
RENK RENK
Ağaç da yok, toprak da. Betona bulanmış gök, deniz. Duvarların üstünden yükseliyor gecesi de, gündüzü de kentin. Aysız, yıldızsız, güneşsiz. Sürekli parıldayan lambalarla. Renk renk.
GÖRÜNMEZ ADAM
Avazın çıktığı kadar bağırsan da ıssızlıkta. Kimse duymaz sesini. Kalabalıkta duyurmazsan sesini kimse görmez seni.
Evrensel'i Takip Et