17 Temmuz 2023 04:20

Cezasızlık ötesinde toplumsal destek mi?

Cumartesi Anneleri'ne gözaltı

Fotoğraf: Eylem Nazlıer/ Evrensel

Paylaş

Türk Tabipleri Birliğinin seçimsiz 75. Büyük Kongresi olunca geçen hafta yazı yazma olanağı bulamamıştım. Aynı gün Cumartesi Anneleri/İnsanları bir kez daha gözaltına alınıyordu. Sosyal medyadan yaptıkları yayını ve paylaştıkları ihlalleri toplantı elverdiğince izlemeye çalışırken, sevgili avukatlarımdan Murat Çelik’in kaba dayak ve ters kelepçe işkencesi ile gözaltına alındığı video kaydı düştü önüme. Yasal haklarını anlatmaya çalışırken saldıran kolluk görevlileri bir yandan vurup yere yatırdıkları Av. Çelik’e ters kelepçe taktılar ve hastanede tetkikler de yapıldığını öğrendik, serbest bırakılmasının ardından paylaşılan fotoğraflarda da yüzü gözü şiş, göz çevresinde morluklar olduğunu gördük.

İnsan Hakları örgütleri süreci gözlemcilerle izleyerek her hafta ihlalleri rapor halinde yayımlıyorlar. Geçen 954. hafta raporunda da Murat Çelik’in yaşadıklarını aktardığı satırlar yer alıyor: “Serbest bırakıldıktan sonra kendisiyle yapılan görüşmede ‘güvenlik çemberi’ içerisindeki arbede sırasında yere yatırılarak fiziksel şiddet uygulanan ve ters kelepçe ile gözaltına alınan kişinin Murat Çelik olduğu teyit edildi. Çelik, gözaltına alınmadan önce kendisine kelepçe takmak isteyen polislere AYM kararlarını hatırlatarak gözaltı ve kelepçe uygulamasının hukuksuzluk olduğunu söylediğini, bunun üzerine polislerin kendisine ‘Sakin olun’ demeye başladığını ve kelepçe konusunda ısrarcı olduklarını aktardı. Çelik’in hiçbir şekilde direnmemesine rağmen orada bulunan polis memurlarının ‘Direnirseniz ters kelepçe yaparız’ demeye başladıklarını, kendisini boynundan tutarak yere yatırmaya çalıştıklarını ve bir noktadan sonra dengesini kaybederek yere düştüğünü söyledi. Polisler ve çevik kuvvet kalkanları arasında yerde sıkışan Çelik, kendisine bu sırada tekmeler atıldığını, başı dahil olmak üzere vücudunun çeşitli yerlerine darbeler aldığını aktardı. Çelik, son sağlık kontrolünde kendisine tomografisi çekilmesi gerektiğinin söylendiğini, bunun için beraberindeki kayıp yakınları ve hak savunucuları ile en uzak hastaneye götürüldüğünü ve tomografi sonucu çıkana kadar tek başına gözaltı aracı içerisinde bekletilerek fiili olarak uzun süre gözaltında tutulduğunu da paylaştı.” Ayrıca videonun izlenmesinde; “Güvenlik çemberi içerisinden çekilen ve bilahare izlenen görüntülerde gözlemcinin ‘güvenlik çemberi’ dışından koşarak geldiğini gördüğü gri-beyaz gömlekli 10 polisin Murat Çelik’in yere yatırıldığı noktaya geldiği ve yerde yatan Çelik’e en az 2 kez tekme attığı görüldü” denilerek aktarımları destekleyen gözlem paylaşılmıştı.

Elbette işkence uygulamaları bu olayla sınırlı değildi, gözlem raporunda gözaltındakilerin tamamı gözaltı aracı içinde ve güneş altında uzun süre bekletildiklerini, muayene için götürüldükleri hastanelerin en uzak bölgelerden seçilerek uzun süre gözaltı aracı ile yolculuk yaptırıldığını, hakaret ve aşağılama içeren konuşmalara maruz kaldıklarını da belirtiyorlar.

Anayasa Mahkemesinin ihlal kararına rağmen her hafta işkence uygulamaları ile engellenerek gözaltına alma eyleminin devam ediyor olması “yasaklamaya dair yazışmalar” da dahil pek çok hukuksuzluğun yanı sıra bir başka duruma işaret ediyor: Cezasızlık! Bu işkence uygulamalarında yer alan kolluk görevlileri cezalandırılmayacaklarından emin olmanın rahatlığı ile hareket ediyorlar. Üstelik sosyal medyada da destek alıyorlar ve “ellerine sağlık” diyenlerle karşı karşıya kaldığımız bir iklimde yaşamaya zorlanıyoruz. Cezasızlık yıllardır aşmaya çalıştığımız, işkencenin dile geldiği her dosyada direnme suçundan bir yankı ile karşılaştığımız, hasır altı edilemediğinde de işkence suçu yerine bireysel “eziyet” suçunu düzenleyen maddeden iddianameler hazırlanıp yargılamaların yapıldığı davaların ötesine nadiren taşıyabildiğimiz bir destek aracı. Sosyal medya desteğini görünce de işkencenin toplum devlet ilişkisini yeniden şekillendirmek üzere kullanılması anlamına gelip gelmediğini düşünmeden edemedim. Destek mesajları atanları şöyle bir tarayınca da gerçek olup olmadığını bilemediğimiz isim ardına dizilmiş çok sayıda rakamdan oluşan kimliklerle karşılaştım. Trol veya değiller, kim ki işkenceyi savunur, oturup düşünmelidir derim. Meşru görülen her işkence er geç dönüp kendilerini vurur. Memleketimde örneği bol, mahcup olup karşıma gelenler yüzünden bana yamadıkları örgütleri ise saymakla bitiremem. Ne yapsalar nafile, işkence mutlak yasak!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa