18 Temmuz 2023 05:00

Almanya, ABD’nin Çin savaşında tavır aldı (mı?)

Çin ve Almanya bayrakları

Görseller: Pixabay

Paylaş

Almanya 13 Temmuz’da, çok beklenen ‘Çin Stratejisi’ni yayımladı. Bu belge çok bekleniyordu çünkü, Avrupa ve ‘Küresel Güney’ ülkeleri, ABD ve Çin’in hegemonya mücadelesinde üçüncü ülkelerin nasıl tavır alacağı konusunda Almanya gibi söz sahibi orta büyüklükteki güçlerin tavrını netleştirmesini bekliyordu.

Belge gecikmişti çünkü Almanya da kendi içinde bölünmüştü. Bir yanda, AB ve ABD’nin Çin’den ekonomik olarak tamamen kopma politikasına destek veren politikacılar ve Çin’le bilimsel ve kültürel her türlü ilişkiyi tamamen kesmek gerektiğini savunan akademisyenler; öbür yanda, günümüzde üretim ve tedarik zincirlerinin iç içe geçmişliğinden dolayı bırakın Çin’i hiçbir ülkeden tamamen kopmanın mümkün olmadığını söyleyen sermaye sahipleri ve Çin’deki bilim insanları, sanatçılar, işçi liderleri ve sivil toplum aktivistleri gibi gruplarla ilişkiyi kesmenin Almanya’nın düşün dünyasını fakirleştireceği ve Çin’deki ‘yoldaşları’ artan otoriterlik karşısında yalnız bırakacağını savunan akademisyenler, uzun süredir, zaman zaman oldukça sertleşen bir kamuoyu tartışmasına tutuşmuşlardı.

Belge en sonunda çıktığında ise, üzerine yapılan yorumlar sanki iki ayrı belgeden bahsediyormuşuz hissi yaratıyor. Yani, belge aslında yukarıda bahsedilen yarılmayı birleştirmek yerine safları sıkılaştırmışa benziyor. Çin’e karşı tavır almak gerektiğini savunanlar, belgedeki sanayi özerkliğinin yanı sıra insan hakları ve bir ABD ürünü olan Hint-Pasifik bölgesine ağırlık vermek gerektiğini söyleyen noktaları öne çıkarıyorlar. Yani, raporun ana odağı küresel üretim ve tedarik zincirleri çağında sanayi özerkliğinin sağlanıp sağlanamayacağı iken, Çin’in Tayvan’a askeri müdahalesinin olup olmayacağı, Avrupa ülkelerinin ABD müttefiki Pasifik ülkelerine askeri teknoloji ve altyapı yardımı yapıp yapmayacağı gibi konular da raporda yer alıyor ve ABD yanlısı bir okumada ön plana çıkarılıyor. İki konuyu birbirine bağlayan nokta ise, Almanya devletinin bölgede askeri bir çatışma çıkarsa Çin’de yatırım yapmış Almanya sermayesini korumayacağını açıklaması.

Çin’le ilişkileri koparmamak gerektiğini söyleyenler ise, raporun ABD gibi Çin’den ayrışmak değil (decoupling), temkinli, ulusal güvenliği tehlikeye atmayacak ve Almanya’yı Çin’e mutlak bağımlı kılmayacak bir tutumun (derisking) yeterli olacağını söylediği noktaların altını çiziyorlar. Gerçekten de, rapor bu temkinin nasıl sağlanacağına dair somut öneriler de sunuyor. Örneğin, Almanya sermayesinin Çin’de yapacağı yatırımların bir komisyon tarafından önceden incelenmesi. Benzer bir komisyon önerisi, bu raporda yer almasa da, bilim insanları tarafından da yapılmıştı. Özellikle temel bilimler ve mühendislik alanında çok uluslu araştırma ekiplerince yapılacak araştırmalarda Çinli araştırmacılar olacaksa, bu araştırma projelerini tümden iptal etmek yerine (Devam ya da iptal etmek tek seçenekler çünkü Çinli bilim insanlarının sahip olduğu bilgi ve altyapı bu projelere onlarsız devam etmeyi çoğunlukla mümkün kılmıyor), bu araştırmaların doğasının öncesinde bir akademik güvenlik komisyonu tarafından incelenmesini önermişlerdi. Elbette, bu komisyon kolay hayata geçirilebilecek bir kurum değil çünkü birçok bilimsel araştırma projesinin sonuçları hem sivil hem askeri alanda kullanılabiliyor ve sonuçlar bir kere kamuya açıklandığından ve proje bittikten sonra nasıl kullanılacağını kontrol etmek mümkün değil.

Çin’in Almanya’nın strateji belgesine verdiği tepki de tam da bu gibi pratiklere işaret ediyor. Pekin, belgeye olumsuz tepki vermedi ve Almanya’yı rakip değil, ortak olarak gördüğünün altını çizdi. İtiraz ettiği nokta ise, sanayi özerkliği adı altında ‘zorlama’ yöntemler kullanarak hem kendilerinin hem küresel sanayi zincirlerindeki diğer ortakların zarar edeceği sonuçlar doğurmak. Burada, önlemlerin zorlama olmasından kasıt, güvenlik kaygılarıyla bilimsel ya da sanayi iş birliklerinin önünü kesmek. Çin, askeri güvenliğin potansiyel bir sorun olduğu görüşüne ise katılmıyor. Eğer askeri bir çatışma olursa, bunun kendisinden değil ABD’den kaynaklanacağını, o yüzden Almanya sermayesini uyarmak gereken güvenlik açığının Çin’de olduğunu söylemenin ideolojik olduğunu iddia ediyor. Bu konu, tarafların üzerinde anlaşabileceği bir konu değil. Ama, Çin, Almanya’dan sanayi iş birliği ve yatırımına devam kararı çıkmasına memnun olmuş görünüyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa