18 Temmuz 2023

Zamlara karşı mücadelede etkili tek güç emekçilerin sahaya çıkmasıdır!

16 Temmuz Pazar sabahı uyananlar Türkiye tarihinin bir seferde yapılan en yüksek zamlarına tanık olduklarını gördüler!

Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan, gece yarısından sonra imzaladığı kararname ile motorin, benzin ve otogazın ÖTV’sini üç kat artırmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu kararıyla motorin ve benzinin litresine 6 TL otogazın pompa fiyatına litre başı 4 TL zam yapmış oldu.

Böylece iki ay önce (seçimden hemen önce) 19-20 TL dolayında olan benzin ve motorinin fiyatı 34 TL dolayına yükselerek yüzde 69 dolayında artmış oldu.

Böyle bir artış herhalde Türkiye tarihinde bir ilktir!

Bu görülmemiş yükseklikteki vergi zamları elbette ki muhalefetin her çeşidi tarafından eleştirildi.

Halktan yana iktisatçılar, torba yasayla artırılan yetkilerine bakıldığında Erdoğan’ın otomotiv, beyaz eşya, alkollü içeceklere, sigara ve tütüne, kola türü içeceklerde de ÖTV artışları yapılacağı konusunda kamuoyunu uyarıyor.

Fahiş vergi zamlarına AKP ve Cumhur ittifakı içinden de itirazlar var. BBP Genel Başkanı Destici ve YRP Genel Başkanı Erbakan “suyuna tirit” açıklamalarla bu zamlarda bizim sorumluluğumuz yok demek istiyorlar. Ama en ilgi çekici itiraz Erdoğan’a çok yakın bir kişi olan AKP MYK üyesi Metin Külünk’ten geldi.

BUNLAR DÖRT BAŞI MAMUR ERDOĞAN ZAMLARI!

Külünk, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada; “Akaryakıta yapılan ÖTV zammının 15 Temmuz gecesine hem de sela okunmasının hemen ardına denk getirilmesi kirli bir operasyona benziyor. Selalar okunurken ÖTV zammının ilan edilmesine kim veya kimler sebebiyet vermişse derhal görevden alınmalı” dedi.

Sosyal medyada alay konusu olan bu açıklama ilk bakışta gayriciddi bulunabilir. Ancak son yıllarda bütün dikkatini yandaşlarını ayakta tutmaya vermiş olan Erdoğan-AKP propagandasının karakteri dikkate alındığında Külünk bu açıklamasıyla;

1- Erdoğan’ın bu zamlarda sorumluluğu olmadığını, onun yakın çevresine yerleşmiş olan bir kliğin Erdoğan’ı yanıltarak bu kararnameyi çıkarttırdığını, bu yüzden bunların derhal görevden alınması gerektiğini,

2- Çok tepki alacak böyle bir zam kararnamesinin 15 Temmuz gecesinin ritüeli haline getirilen “Sela”nın hemen arkasından çıkarılması kararnameyi çıkarttıran kliğin FETÖ ile en azından iltisaklı oluğunu,

3- Bu zamların yapılmasını isteyen Mehmet Şimşek ekibinin ekonominin başına getirilmesinin doğru bir tercih olmadığı, dolayısıyla ekonomi yönetiminin Berat Albayrak’ın çizgisine dönmesinin Erdoğan için de en hayırlısı olacağını söylemektedir.

Böylece Külünk, Erdoğan’ı fahiş zamların sorumlusu olmaktan kurtarırken Şimşek’in neoliberal rasyonalitesine karşı kredisi bitip zamların ekonomik çöküşün “günah keçisi” ilan edildiğinde Külünkgillerin göreve hazır olacağını belirtmiş oluyor.

Ama burada Külünk, Erdoğan’ın bir kez daha aldatıldığını öne sürerek, onun etrafında oluşturulan, Biden’ı, Putin’i, AB’nin kurt politikacılarını parmağında oynatan büyük lider imajını bozmaktadır. Ama bu kadar kusur kadı kızında da bulunur.

Oysa zamlar Erdoğan’ın yanıltılmasının sonucu değil, öncesini bir yana bıraksak bile TÜİK enflasyonunun bile yüzde 80’lere çıkmasını sağlayan “Nas” soslu ekonomi politikasının yol açtığı yıkımla bağlantılıdır. Şimşek’i ekonominin başına geçmesi için aylardır ikna etmeye uğraşan da Erdoğan’dır. Dahası ÖTV zamları petrol fiyatlarının uluslararası piyasalarda artması ya da TL’nin dövizler karşısında değer yitirmesiyle ilgili değildir. Tersine ÖTV artışı geniş yığınlara “vergi salma”nın en vahşi biçimi olarak Erdoğan’ın serbest iradesiyle yaptığı bir zamdır.

Bu yüzden de Külünk’ün Erdoğan’ın yanıltılması ya da komploya getirilmiş olduğu iddiası tamamen Erdoğan’a yaranma amaçlı bir uydurmadır! Tersine ÖTV’ye zam kararnamesi, teklifin Meclise getirilmesinden Cumhurbaşkanı kararnamesine dönüştürülmesine kadar dört başı mamur “Erdoğan zamları”dır!

ZAMLARA KARŞI MÜCADELENİN ZEMİNİ DÜNE GÖRE BİLE ÇOK GENİŞLEDİ!

Akaryakıtta ÖTV’nin böylesi yüksek olmasına patronlar cenahından da tepki var.

İSO Başkanı Erdal Bahçıvan sosyal medya hesabından; "Geçmişten miras kalan ezber reçetelerin sanayimizin rekabet, maliyet ve finansman gücünü giderek zorlayacak zamların, vergi artışlarının önümüzdeki günlerde durgunluk ve enflasyon risklerini artıracağını görüyoruz!” diyerek tepkisini ifade etti.

Ama muhalefet partilerinden patronlara kadar herkesin sözde de olsa tepki gösterdiği bu fahiş ÖTV zamlarına Türk-İş, Hak-İş, Memur-Sen gibi iktidarın arka bahçesine dönüşmüş olan kamu emekçisi sendikalarından hiçbir itiraz yok, Sanki bu zamlar onların üyelerini hiç ilgilendirmiyormuş gibi umursamıyorlar. Üstelik bu umursamazlığın iktidarı yeni zamlar için cesaretlendireceğini bildikleri halde!

Sendikalar cenahında biraz da olsa ses çıkaran DİSK, KESK, Birleşik Kamu-İş ve bağlı sendikaların özellikle de maaş zamlarına tepkileri ifade eden basın açıklamaları var. Ancak sendikaların, sistemin krizinin yükünün emekçilere fatura edecek politikaları devreye sokmasının üstünden hayli zaman geçmesine karşın bırakalım Tük-İş, Hak-İş, Memur-Sen gibi “arka bahçeleri”; DİSK, KESK Birleşik Kamu-İş de bu politikalar karşısında yığınları sahaya çeken bir mücadele anlayışıyla hareket etmiyorlar. Tersine sendikal konfederasyonlar en ileri gittiklerinde bile emekçileri örgütlenme ve mücadele merkezleri olarak harekete geçirmek yerine birer “Kamuoyunu aydınlatma” örgütleriymiş gibi, yöneticilerin katıldığı basın açıklamalarını aşmayan bir eylem çizgisi izliyorlar.

Dün; son yıllarda her tür kitlesel mücadeleyi “Erdoğan’ın tuzağına düşmek” olarak gösteren, “Bize oy verin sizi kurtaralım” stratejisinin sadece yenilgi getirdiğini (her halde) gören CHP’nin dün 81 ilde ve bazı ilçelerde eş zamanlı olarak basın açıklamaları yapma ihtiyacı duyması zamların karşısında daha fazla sessiz kalmanın CHP için de zorlaştığını göstermektedir.

Nesnel gelişmeler arka arkaya gelen zamların yığınlar içindeki hoşnutsuzluğu yaygınlaştırdığını göstermektedir.

Sendikaların tutumuna karşın ülkenin içinden geçtiği koşullar dikkate alındığında, zamlara karşı mücadelenin zemininin düne göre bile genişlediğini söyleyebiliriz. Önümüzdeki dönem yığınlardaki hoşnutsuzluğun daha da artacağını göstermektedir.

Bu durum kendiliğinden kaldığında tepkilerin bugünkünden daha yaygın olsa bile daha etkin olması beklenemez. Tersine mücadeleci sendikalar ve sendikacılardan da başlayarak emek güçleri kendi aralarında mücadeleyi ortaklaştıran geniş işçi-emekçi yığınlarını mücadeleye çekecek girişimlerle etkili bir mücadelenin yolu açılabilecektir.

Bunun için yerellerde emekten yana güçlerin bugüne kadar oluşturduğu emek platformlarının her türden emek karakterli çevrenin harekete geçirilmesi önemli olacaktır. Çünkü tek adam rejiminin sistemin yükünü halka fatura etmesinin yolunu kesecek tek gerçekçi güç budur.

Evrensel'i Takip Et