19 Temmuz 2023 04:11

Harap olan gözeler

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Yollardaydım. Üzerine uzanıp kana kan su içtiğim, bir yanardağ patlaması gibi incecik kumları yukarı fışkırtarak yer yüzüne çıkan gençliğimin gözelerine gittim. Gördüm ki kimisi kurumuş, kimisi toprak dolmuş, berraklığını yitirmiş ne olduğu belirsiz bir suyun aktığı, etrafını kamışların sazların kapladığı su çukurlarına dönüşmüş.

Bu duruma üzüntümü sosyal medyada “Gözeler harap olmuş bakımsız kalmış” diye paylaşınca sevgili gezgin arkadaşım İsmail Karakadılar, “Göze nedir” diye sordu. Suyun yeryüzüne çıktığı nokta diye yanıtladım. Suyun ihmal edilmesine, suyun çıktığı yerin kullanılmaz hale gelmesine aldırış edilmemesine o da üzüldü.

Suyun taş, ağaç gibi bir malzemeyle insanların içebileceği, yıkanabileceği hale getirilmesi tarihin çok eski dönemlerine dayanan bir gelenektir. Suyun bu şekilde akıtılarak insanların hizmetine sunulan yapılara çeşme denilmiştir.

Çeşme sözcüğünün kökenini bazı kaynaklar Farsçada “göz” anlamına gelen ‘çeşm’den türetildiğini, bazı kaynaklar ise çeşm sözcüğünün Farsça göz yaşı anlamına geldiğini belirtmektedir. Konunun uzmanı değilim, çeşmenin kökenini oluşturan çeşm sözcüğü ister göz ister gözyaşı anlamına gelsin, su ile göz arasında doğrudan bir bağlantı kurulmuş olduğu açıktır.

Demek ki Anadolu’da suyun çıktığı yere göze denilmesi tesadüf değilmiş, suyun yeryüzüyle buluştuğu nokta ile insanın yeryüzünü görmesini sağlayan organ olan göz arasında paralellik kurularak, yaşamı var eden su göz veya göz yaşı benzetmesi ile açıklanmış.

Bir başka zaman katıldığım bir gezide bir çeşme başında çevreyi tanıtan hoca, Luvi kralının genç yaşta ölen kızının anısına çeşme yaptırdığını, su tanrısına adadığını ve su kaynaklarını kirletmeye büyük cezalar verdiğini anlatmıştı.

Anadolu mitolojisinde insanların suya kavuşturulması kutsanmış, olmaz aşkları olur kılmanın bedeli olarak aşıktan insanları suya kavuşturması istenmiştir. Ferhat için sevdiğine kavuşmasının bedeli dağları delip kente su getirmesidir. Bir başka Anadolu efsanesinde ise birbirine kavuşamayan aşıkların aşklarının ölümsüzlüğü çeşmeyle sağlanmıştır.

“Gelinlik giyemedim; babam buna ağlasın!

Anama söyleyin tez karaları bağlasın!

Antonin buraya bir aşk çeşmesi yaptırsın;

Çeşmeden akan sular göz yaşımdır çağlasın!

Çeşme yapan ustalara çil çil altın saçılsın,

Bahtsız olan kızların bahtı burada açılsın!”*

Canımı yakan sadece gözelerin bakımsız kalması değil, su ile ilgili bir kültürün yok olmaya yüz tutması. Bakımsız gözenin hemen yanı başında tarla süren adama sordum, “Neden” dedim, “Bu gözeleri temizlemiyorsunuz?”

Tarla süren adam bir gözeye bir bana baktı, gözenin çıktığı çayırlık alanı göstererek “Buraların sahabı ölik” dedi. Sinirlendim, oturduğu traktörün koltuğunun altında duran PET şişeyi gösterip, “Sahabı ölik ise sen yaşıyorsun, gözeden buz gibi soğuk su içmek yerine PET şişeyle getirdiğin suyu içiyorsun” diye çıkışıp yanından ayrıldım.

Çeşmelerin yerini giderek PET şişelerde satılan sular almış. Sadece gözeler değil, çevreyle uyumlu, çevreye saygılı bir kültür de harap olmuş. Sevginin büyüklüğünün, aşkın ölümsüzlüğünün insanları suya kavuşturmayla ölçüldüğü zamanlardan, lüks arabalar, evler, konforlu bir yaşam sağlamayla ölçüldüğü zamanlara gelmişiz. Her şeyi kâr hırsıyla bize sunanların değirmenine su taşıyıp, sorup sorgulamadan onlar kâr etsin diye tüketim çılgınlığı ile savulduğumuz zamanlardayız. Sorup sorgulamadan sadece tüketiyoruz. İşin acısı ise tükettikçe yoksullaştığımızın, sıradanlaştığımızın, hepimizi bir felakete doğru götürdüğümüzün ayırdına dahi varmak istemiyoruz. Tükenen kirlenen su kaynakları, değişen iklim umurumuzda dahi değil.

Biz hoyratça doğaya saldırdıkça, yaşam kaynağı olan su sel olup yıkıyor. Kuraklık kavuruyor. Mesele sadece gözelerin harap olması, olmaktan çoktan çıkmış durumda. Yaşadığı çevreye borcu olduğunu, korumak kollamak zorunda olduğunu görmeyen, gözelerin, derelerin, aymazlıkla yok edilmesine, para kazanma hırsıyla enerji şirketlerinin derelere el koyup kâr için suyu sadece satılan bir mala dönüşmesine seyirci kalmanın bedeli korkarım çok ağır olacak.

*Tahir Demir, Ağlasun Kaymakamı, Ağlasun’daki Aşk Çeşmesi’nin (Sagalasos Antoninler Çeşme’si) Acıklı Hikayesi, http://www.akdenizhabercisi.com/haber/aglasun-daki-ask-cesmesi-nin-sagalasos-antoninler-cesme-si-acikli-hikayesi-7337.html

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa