20 Temmuz 2023 01:12

Voleybolun ışıltısı

A Milli Kadın Voleybol Takımı,

Fotoğraf: AA

Paylaş

Şu an ülkece, A Milli Kadın Voleybol Takımı’nın, tarihinde ilk kez Milletler Ligi’nde şampiyonluğa ulaşmasının sevincini, gururunu yaşıyoruz. Milliler daha önce de aynı turnuvada 2018’de ikincilik, 2021’de üçüncülük kazanmış ayrıca 2003 ve 2019’daki Avrupa Voleybol Şampiyonası’nda ikincilik, 2021’deki Avrupa Şampiyonası’nda ise üçüncülük elde etmişti.

Bu istikrarlı tablo tartışmasız biçimde, kadın voleybolunda dünyanın en iyileri arasında olduğumuzu ortaya koyuyor…

Öte yandan ülkedeki genel gerici toplumsal ve politik iklime yakışır biçimde çoğu kişi onları kadın olarak değil, “filenin sultanları” gibi soyutlaştırıcı bir ifadeyle anmayı tercih ediyor. Neredeyse kadın sözcüğü hiç kullanılmıyor. A Milli Kadın Voleybol Takımı diyen bile yok. Varsa yoksa “filenin sultanları”. Bu, övgü amaçlı söyleniyor gibi görünse de aslında hiç masum bir ifade değil.

“Filenin sultanları” söylemiyle voleybolcuların, kadın olarak kimlikleri ve görünürlükleri flulaştırılıp belirsizleştiriliyor. Başarı doğrudan kadına değil sultan denen soyut ve belirsiz bir kimliğe mal ediliyor. Sonuçta sultan, erkekler için de kullanılan bir ifade. Malum, ülkemizde kadın ve başarı sözcüklerinin yan yana gelmesinden rahatsızlık duyanların sayısı çok fazla. Bu nedenle “filenin sultanları” ifadesini, kadınların görünürlük, özgürlük, eşitlik mücadelesinin önünde bir engel oluşturacak yoğunlukta kullanmamaya dikkat etmek lazım.

Kadın sözcüğü elbette ataerkil düzenin egemenlerini ürkütüyor. Çünkü memleketimizde kadın deyince akıllara her şeyden önce özgürlük ve eşitlik talepleriyle birlikte yükselen toplumsal cinsiyet mücadelesi geliyor. Yani bir anlamda kadın sözcüğü, özgürlük, eşitlik ve mücadele kavramlarıyla özdeşleşmiş durumda…

Kadınların, kendilerine dayatılan kalıpların, çizilen sınırların dışına çıkıp buralarda varlıklarını, görünürlüklerini ortaya koyması gerici kesimlerin sindirebileceği bir şey değil. Hele ki bir de başarılı olmuş kadınlar söz konusuysa, gericilerin hoşnutsuzlukları ve korkuları doruğa çıkıyor. Bu bağlamda “filenin sultanları” ifadesini kullanmanın, kadınları görünmez kılmaya çalışanların ekmeğine yağ sürmek anlamına geldiği açık…

Bu arada, spor/oyun kültürü bağlamında diğer spor dallarının voleyboldan öğreneceği çok şey olduğu gerçeği de bariz biçimde ortada. Bir yanda sporun artık neredeyse tamamen unutulan saygı ve dostluk üzerine kurulu geliştirici, dönüştürücü ruhu, diğer yanda sporun oyun, eğlence, keyif, zevk boyutu… Voleybol bu temel değerleri hâlâ en güzel şekilde yaşatıyor...

Voleybol maçlarını seyrederken ne oyuncular arasında ne de tribünlerde diğer takım sporlarını izlerken alışageldiğimiz gerginlik, nefret, düşmanlık, kışkırtma manzaralarına tanık oluyoruz. Sürekli neşe, coşku ve çocuksu bir heyecan içinde insani zarafetin ışıltısını saçarak, eğlenerek ve keyif alarak oynuyorlar. Hata da yapsalar, başarısız bir hamlede de bulunsalar yüzlerinden gülümseme eksik olmuyor. Skor ne olursa olsun, oyuncular arasındaki destek ve dayanışma hep en üst seviyede. Moral bozulması gibi bir durum kesinlikle söz konusu değil. Sayı kaybetseler de moral açısından hemen birbirlerini bir sonraki sayı mücadelesi için hazır duruma getiriyorlar.

Saha içindeki güzellikler elbette tribünlere de yansıyor ve oradaki insanlar da sanatsal bir gösterideymişler gibi sergilenen her güzel ve başarılı hareketi alkışlayarak keyifle mücadeleyi izliyorlar.

Voleybol bu ışıltılı haliyle sporun hem oynayanlar hem de izleyenler açısından bir keyif ve eğlence kaynağı olabilmesi için nasıl icra edilmesi gerektiğini gösteren mükemmel bir örnek.

Tabii voleybolun temiz kalabilmesinde, rakiple temasın bulunmadığı bir spor olmasının payı da yadsınamaz. Ancak pekala temaslı takım sporları da saygıyı ve faziletli mücadeleyi esas alan bir anlayışla icra edildiğinde şimdikinden çok daha fazla keyif ve zevk verebilir. 

Sporda, eğlenerek oynamaktan keyif ve zevk alanlar olduğu gibi bir de sporu gerilim yaratarak oynamaktan, izlemekten keyif ve zevk alanlar var.

Oysaki, gerilim yaratmak üzere kışkırtıcılık yapmak, nefret ve düşmanlık duygusuyla hareket etmek ve tüm bunların sonucunda sözel ve fiziksel şiddete, tacize başvurmak tam anlamıyla ilkellik göstergesidir. Ne yazık ki bu ilkellik özellikle futbolu sarıp sarmalamış durumda. Öyle ki lig sürecindeki karşılıklı atışmalar ve kışkırtmalarla yükseltilen gerilim bir yana şu ölü dönemde bile transferden, formadaki yıldız sayısına kadar her konu ciddi birer gerilim unsuru haline getirilebiliyor…

Voleyboldaki, insani değerlerin ön planda tutulmasından kaynaklanan ışıltının zerresini göremiyoruz futbolda…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa