Çocuklarla tatilde ne yapabiliriz II: Okuma zevki/özgürlüğü, şehirler ve TYT/AYT

Bir kitap fuarında genç okurlar. | Fotoğraf: Evrensel
Dün TYT/AYT sonuçları açıklandı. Sınava girmeyen yüz binlerce aday artışı dışında değişen bir şey yok. Doğru yanıt ortalamaları TYT/AYT toplamında yüzde 25 civarında bulunuyor (yabancı diller hariç). Yüz binlerce lise mezunu aday matematikten, fenden, tarihten, coğrafyadan, hatta Türkçeden bile eksiye düşüyor. Bu sonuçlarda okuma zevki olan olmayan ülke veya şehirlerin yeri etkisi nedir? Okuma zevki ile zihinsel bilişsel beyinsel gelişim arasında, okuma zevki ile yaşama zevki arasında nasıl bir ilişki var acaba? Devletimiz, belediyemiz, sokağımız bunun neresinde? Anne babalar çocuklar okuma zevki olan bir ülkeyi, böyle bir coğrafyayı, şehri, sokağı hak etmiyor mu?
Geçen hafta köşedeki “Yazın çocuklarımızla ne yapabiliriz: Tüm bakanlıklara, belediyelere çocuk dostu şehirler çağrısı” üzerine bir akademisyen dost; Yun-Jun Sun ve 9 arkadaşı tarafından gerçekleştirilen güncel bir araştırma paylaşımında bulundu: “Çocuklarda erken başlatılan zevk için okuma: Genç ergenlikte bilişsel performans, zihinsel esenlik ve beyin yapısı ile daha yüksek ilişkili /Early-initiated childhood reading for pleasure: associations with better cognitive performance, mental well-being and brain structure in young adolescence” (Cambridge Üniversitesi, 28 Haziran 2023).
Başlıkta sonuçlar özetlenmiş durumda: Erken başlatılan uzun süreli çocukluk “zevk için okuması” -okuma kültürü/okuma zevki- (early reading for pleasure/RfP), ileride gençlik yaşlarına gelindiğinde bilişsel testlerdeki/sınavlardaki performanslarıyla yüksek oranda pozitif korelasyon ve zihinsel sağlık sorunu puanları ile önemli ölçüde negatif korelasyon gösteriyor; okuma zevki edinenler ve edinmeyenlerin beyin yapılarında değişiklik oluyor; edinenlerde bilişsel ve zihinsel sağlık puanları önemli ölçüde yükseltiyor, bu tür okuma farkındalık, dikkat ve başarı düzeylerinin ilerlemesine aracılık ediyor. Erken çocuklukta haftada 12 saat okuma süresi optimal bir düzeye işaret ediyor.
Haftada 12 saat, günlük 1.5-2 saat okuma, bizde böyle bir kültür, böyle bir hane, sokak, şehir var mı, hatta terimi oluşmuş mu?
‘OKUMA ZEVKİ’, ‘ÖZGÜR OKUMA’ TERİMİ/KAVRAMI TÜRKÇEDE VAR MI?
“Reading for pleasure”, İngilizce bu terimin aslı da İngiliz mi?
Teresa Cremin (2020). Terimle ilgili şu şekilde bilgi veriyor: “İngiltere’de başka yerlerden daha yaygın olarak kullanılan zevk için okuma, esasen gönüllü, seçim odaklı her türden metin okunmasıdır. Genellikle ABD’de ‘ücretsiz gönüllü’ veya ‘bağımsız okuma’ (Krashen, 2004) ve Kanada’da ‘zevk/eğlenme amaçlı okuma’ (Ross, McKechnie ve Rothbaur, 2007) olarak tanımlanan bu tür okumalar, okuyucuların kendi zamanlarında kişisel doyumu için yapılır. Son zamanlarda OECD, Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) testlerinde önemli bir başarı göstergesidir. (OECD, 2018).” (T.Cremin, “Reading for Pleasure: challenges and opportunities”)
Filolojideki hocalarımız “Reading for pleasure” için “zevk için okuma” terimini öneriyorlar. İki tür okumadan diğeri olan “Reading for Information” / bilgi için okumadan ayrı bir tür olduğunu belirtiyorlar.
“Mecbur kalırsam okurum” ile “okuma benim hobilerim arasındadır/zevk için okurum” arasında bir ayrım yaparsak “okuma hobisi” de denebilir veya “hobi/zevk için okuma”.
Sözcük birleşimi olarak “keyif/zevk için okuma” karşılığı Türkçede daha genel olarak “okuma alışkanlığı”, belki “okuma kültürü/okuma zevki kültürü” denebilir. Ama benim önerim “özgür okuma”, “özgür okuma kültürü” olacak. “Okuma zevki/okuma kültürü” daha geri planında insanın özgürce istediğini okuma alışkanlığına/kültürüne, böylece özgür düşünce ve özgür iradenin oluşmasına da katkı oluşturma anlamına geliyor.
Bu memleketin zevkiseliminde okuma, özgür okuma, keyifle/zevkle okuma ne durumda acaba? Resmi kurumların, şehrin, sokağın, belediyelerin bu süreçteki yeri etkisi nedir, ne olabilir acaba?
ÖZGÜRLÜK DE BİR KÜLTÜR MÜ, DEVLET VE BELEDİYELERİN OKUMA KÜLTÜRÜNDE YERİ NEDİR?
Eğitim Sen, duyarlı akademisyen ve öğretmen arkadaşlar genel olarak “okuma kültürü” diye bir kültürden söz ediyor, böylece aynı zamanda “okumanın bir kültür” olduğu savında bulunmuş oluyor.
Evet, özgürlük doğal bir veri olmaktan öte bir fikir/ide ve kültür sayılır. Hem de çok önemli çarpan etkileri olan bir ide ve kültür. Çocuklarımızın ve ülkemizin kendi geleceklerini kendilerinin belirleyebilmesi, kişisel özerklik ve özgürlükler ile ülkenin bağımsızlığı, ülkeden öte her insan topluluğunun bağımsızlığı “özgürlükten”, özgürlükler özgürlük kültürlerinden geçiyor, “uygarlık kültürü” de denebilir buna, “düşünme kültürü” de, insan olabilme, insanlığı ilerletme kültürü de. Böyle bir idenin/fikrin gelişmesi için de uygun şartlar/uygun kültür gerekiyor.
Türkiye okuma kültürünün bulunduğu bir ülke mi acaba? Bir yerleşimin vazgeçilmezleri arasında “okul” var mı, okulla beraber köy/kasaba/mahalle/şehir kütüphaneleri, müzeler, botanik bahçeleri, hayvanat bahçeleri, akvaryumlar, fosil müzeleri var mı? Arkeoloji ve etnografya müzeleri, sanat müzeleri var mı? Parklar bahçeler oyun sahaları ne durumda acaba? Yerleşimlerimiz hem doğadan hem de uygarlıktan mahrum mu, çok uzaklarda bir yerde mi? Doğru düzgün doğası, parkları, bahçeleri, kütüphanesi, tiyatrosu, senfonisi olmayan bir yerleşimde büyüyen bir çocuk, ailesiyle erken yaşlarda hiç kütüphaneye, hiç tiyatroya gitmemiş çocuk sayımız, insan sayımız ne kadar acaba?
Daha çağdaş olarak çocuklarıyla beraber sanal kütüphaneleri, sanal ortamda kitap, e-kitap, senfoni vb. arayan okuyan, dinleyen, izleyen hane aile sayımız ne kadar acaba?
ÖZGÜR OKUMA DÜŞMANLARI KİMLER: DİN DİYANET ASKER, RTÜK, MEB, YÖK BUNLAR ARASINDA MI?
“Özgür okumanın karşıtı” nedir, insanların okuma alışkanlığı edinmesine, okuyacağını ve hayatını seçmesine, istediklerini okumasına, dahası keyifle okumasına, sormasına, araştırmasınamutlu yaşmasına kim karışıyor, kendi kendinize sorabilirsiniz.
İstediğini okumanın, özgür okumanın, okuma kültürü ve alışkanlığının karşıtı ne diye kendi kendime sorduğumda elbette “sansür” bunlardan biri. Bendeki çağrışımı en çok da gençliğimizin mahvedildiği “12 Eylül” ile çağrışımsal olarak eşleşiyor, bu ülkede kitaplar suç aleti ve kanıtı sayıldı, yakıldı, elinde kitabı olan her çocuk, her genç, her okullu, her üniversiteli, “riskli, tehlikeli” sayıldı, bunlardan bir kısmı işkencelerden geçirildi.
Zevk için okuma /zevkle/ keyifle okuma, özgürce okuma kültürünün, en basit haliyle okuma alışkanlığının karşı kurumlaşmış hali nelerdir acaba? MİT, Askeriye, Diyanet, MEB, YÖK, Kültür Bakanlığı da bu karşı kurumların arasında mı acaba?
Ya hüküm/etimiz, şehirlerimiz, belediyelerimiz, beldelerimiz?
Yazın çocuklarımızla ne yapabiliriz, devlet ve belediyeler ne yapmalıya bir yanıt, LGS için de YKS için de hayat ve bağımsızlık için de okuma zevki/ özgürlüğü/ kültürü.
HAFTANIN BİRKAÇ OKUMA ÖNERİSİ
Eğitim Sen okuma çalışmasından bazı öneriler. Bu hafta birkaç öykü adı verelim.
- Muzaffer İzgü “Konuşan Kedi” (7+yaş)
- Miyase Sertbarut “Kırmızı Şapkalı Ispanak” (8+yaş)
- Mavisel Yener “Öğretmen Neden Çıldırdı” (9+yaş)
- Mustafa Asoğlu “Hoşça kal Akdeniz” (10+yaş)
- Ulf Blank “Cennette Panik (11+yaş)
- Ulfiye Alpay “Babam Sınıfta Kaldı” (12+yaş)
- Yaşar Kemal “Üç Anadolu Efsanesi” (13+yaş)
- Sait Faik Abasıyanık “Bir Sonbahar Akşamı” (14+yaş)
Evrensel'i Takip Et