Dış finansman bulunamazsa faturası halka çıkarılacak: Eğer halk ‘hayır’ demezse!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, BAE Devlet Başkanı Şeyh Muhammed bin Zayed al Nahyan ile görüşmesinde Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de hazır bulundu. (Fotoğraf: AA)
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 17 Temmuz’da Suudi Arabistan (SA) ile başlayıp Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) yaptığı ziyareti dün tamamladı.
Erdoğan, seçimden sonra yaptığı bir konuşmada, bu üç ülkenin seçim sürecinde Türkiye’ye “Para (dolar) depo ettikleri”ni bunun için önümüzdeki günlerde bu üç ülkeye “teşekkür ziyareti” yapacağını söylemişti.
Erdoğan’ın bu açıklamasından sonra Hazine ve Maliye Bakmanı Mehmet Şişek ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, bu üç Körfez ülkesini ziyaret ederek Erdoğan’ın ziyareti için ön hazırlıkları yapmışlardı.
Şimşek-Yılmaz’ın ziyaretleri, Erdoğan’ın “teşekkür ziyaretleri”nin aslında yeni bir “para arayışı ziyaretleri” olacağı açıkça anlaşılıyordu.
Nitekim Financial Times, Erdoğan’ın Körfez ziyaretini “Erdoğan elinde listeyle (Satılacak kamu kuruluşlarının listesi kastediliyor) dolaşıyor” diye verdi. Arap medyasında da bu ziyaret “Erdoğan’ın çöken ekonomisi için finans arayışı” olarak yorumlandı.
Erdoğan da ziyaretin bir para arayışı olduğunu saklamıyor. Nitekim SA’ya gitmek için yola çıkarken havalimanında yaptığı açıklamada, BOTAŞ’ın SA’ya, BAE’e satılacağına dair iddialara verdiği yanıtta, “Böyle bir şey yok. Biz neyin satılıp neyin satılmayacağını çok iyi biliriz” dedi. Ama başka işletmelerin satış listesinde olmadığını söylemedi. Tersine “Ziyaretin öncelikli amacının yatırım ve ticaret faaliyetleri” olduğunu açıklayarak bu ziyaretlerin “teşekkür ziyaretinin ötesinde olduğunu kabul etmiş oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu ziyaret sırasında SA, BAE ve Katar yöneticilerine birer de Togg hediye etmesi diplomaside pek görülmüş bir adet değilse de söz konusu olan körfez ülkelerinin şeyhleri, kralları oluğunda olmazlarını olur oluğunu biliyoruz.
SA’daki görüşmeler sonrasında 5 anlaşmanın yapıldığı açıklandı. Bu 5 anlaşma; Türkiye ile Suudi Arabistan arasında doğrudan yatırımın teşvik edilmesi, iletişim alanında iş birliği yapılması, savunma alanında ve enerji alanında “mutabakat zaptı” olarak imzalandı. Ancak bu anlaşmalarda sadece, toplam 1.2 milyar dolar olduğu belirtilen Baykar’ın İHA ve SİHA satışı ile ilgili anlaşma öne çıktı.
BAE İLE 50.7 MİLYAR DOLARLIK 13 ANLAŞMA VAR AMA ERDOĞAN’IN İHTİYACI BU MU?
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile Türkiye arasında yapılan görüşmelerde 50.7 milyar dolarlık “mutabakatlara” imza atıldığı açıklandı.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığından yapılan açıklamada, iki ülke heyetleri arasında yapılan görüşmeler sonrasında; “Enerji, ulaştırma, altyapı, lojistik, e-ticaret, finans, sağlık, gıda, turizm, emlak, inşaat, savunma sanayii, yapay zeka ve ileri teknolojiler gibi alanlarda mevcut iş birliğinin derinleştirilmesi kararlaştırılmıştır” denilirken, “Söz konusu alanlarda imzalanan anlaşmaların toplam tutarı 50.7 milyar dolar” olarak da açıklandı.
Ancak Türkiye 50.7 gibi virgülden sonraki rakamı bile vererek inadırıcılık kazandırmaya çalışırken BAE Emiri al Nahyan, Erdoğan’la yaptığı görüşme sonrasında yaptığı açıklamada; “BAE, Türkiye’yi özellikle ticaret, teknoloji, enerji, güvenlik ve gıda konusunda ana partner olarak kabul ediyor. Geçen yıl petrol dışı ticaret hacmimiz yüzde 40 gelişme kaydetti. Gelecek 5 yılda 40 milyar dolara ulaşmasını hedefliyoruz” diyerek mutabakata varılan 13 anlaşmaya farklı bir yorum getirdi.
Bu rakamlar anlaşmaların tümünde amaçlanan sonuçlara vardığında gerçekleşmesi umulan rakamlardır, bu yüzden de afaki rakamlardır. İktisatçılar da Erdoğan’ın tek adam rejiminin “acil para” ihtiyacına 50.7 milyar dolar içinde belki 11-12 miyar dolardır. Bunun Türkiye’ye getirilmesinin hangi sürede olacağının da belirsiz olduğu değerlendirmesini yapıyorlar.
ŞİMŞEK’İN EKONOMİNİN BAŞINA GETİRİLMESİ BATIDA UMURSANMADI MI?
Dün gazetemizdeki köşesinde Körfez ülkelerinin, özellikle de SA ve BAE’nin son yıllarda yüz milyarlarca dolarlık yeni yatırımlara girişmiş olduğuna dikkat çekerek Körfez’in küçümsenmeyecek bir finans-ticaret merkezi olduğuna dikkat çeken Hediye Levent arkadaşımız, bu ülkelerdeki ekonomide, iç ve dış politikalardaki yeni yönelişlerin önemine de işaret ediyordu.
Ancak Erdoğan’ın bu ülkelerdeki gelişmeleri dikkate alarak daha dün “hain”, “alçak”, “şerefsiz”… diye manşetlere taşınan bu ülkelerin yöneticilerinin kapılarını aşındırmalarının bu ülkelerdeki, Hediye Levent’in sözünü ettiği, değişimi dikkate alarak yapılan yeni bir girişim olduğunu görmek çok zordur. Tersine Mehmet Şimşek, bu ülkelere gitmek ve bunlardan finansman sağlamak için değil Londra’ya, New York’a gitsin diye ekonominin başına getirilmişti. Ama Batılı finans merkezlerinden Şimşek’e yeşil ışık yakılmayınca, Erdoğan’ın Batılı finans çevrelerinin çok güvendiği bir şahsiyet olarak ekonomin başına getirdiği Şimşek’i, Erdoğan’ın kendisinin zaten gidip geldiği Körfez’e göndermiştir!
Bu tabii ki Şimşek’in karizmasının çizilmesini, Şimşek’in ayağının sürçmesini bekleyen pusudaki rakiplerinin ellerini ovuşturarak izlediği bir durumdur. Ancak bu durum, sadece Batı’ya para seferine çıkamayan Şimşek’in karizmasını ve kendisine Erdoğan’ın verdiği krediyi aşındırmasından ibaret değildir.
Erdoğan’ın tek adam rejiminin seçim sorasında artık kendisini Körfez ve Rusya ile sınırlı kalmayarak Batılı finans çevrelerinin de kesenin ağzını açacakları beklentisinin boşa çıktığının göstergesidir.
FATURAYI REDDETMENİN TEK YOLU MÜCADELE!
Körfez ve Batı’dan sağlanacak dış finansmanla içeride “Kazı bağırtmadan yolarak” kendisini “Yerel seçimin sonrasına atma”yı amaçlayan Erdoğan’ın bu planının kolay uygulanamayacağı anlaşılmaktadır.
Çünkü;
- Batılı finans merkezlerinin kesenin ağzını açmaması,
- Körfezden beklenen dış finansmanın ihtiyacı karşılamaktan çok uzak olacağının anlaşılması,
- “Rusya’nın Erdoğan’ın Ukrayna politikasında İsveç’in NATO’ya girmesinin önünü açması”, “Ukrayna NATO’ya girmeyi hak ediyor” demesinin yanında “Azov Taburu komutanlarının Ukrayna’ya gönderilmesi”nin faturasını kesme ihtimalinin ortaya çıkması sadece dolar (döviz) ihtiyacını büyütmeyecek aynı zamanda içeride zamlar ve yeni vergilerin merkezinde olduğu acı reçetenin yerel seçimden önce de daha da acılı hale getireceği ihtimalini güçlendirmektedir. .
Bu kıskaçtan çıkmanın tek yolu ise, “Zamların geri alınması” başta olmak üzere işçilerin ve emekçilerin, “Adil bir vergi düzeni”, “Ücret ve maaşlarda yapılacak artışlarının TÜİK enflasyonuna endekslenmesinden çıkarılarak demokratik TİS’lerle belirlenmesi” gibi taleplerle mücadeleye girilmesinden geçmektedir.
Aksi halde halkın üstüne yıkılan yük daha da ağırlaşacaktır!
- Yığınların siyasete müdahalesi için... 19 Ocak 2025 04:46
- 2025 yılı emek yılı olacağını gösteren önemli işaretlerle başladı 12 Ocak 2025 04:53
- Tartışmalar "Sadece Türkiye’nin Kürt sorununun demokratik çözümü" kapsamını aşıyor 05 Ocak 2025 04:58
- 2025'in emek, barış ve özgürlük yılı olması dileği ile... 31 Aralık 2024 06:59
- Ülkemiz işçi emekçileri 2025'i emek yılı yapacak güce ve deneyime sahiptir! 28 Aralık 2024 06:16
- Asgari ücretli işçinin grev hakkıyla da donatılmış yeni bir mekanizma talebiyle mücadeleye! 24 Aralık 2024 16:44
- Son iki haftada oluşan Suriye haritası neyi gösteriyor? 12 Aralık 2024 04:45
- Asgari ücret miktarı, AÜTK'ye bırakılamayacak kadar ciddi ve önemli taleptir! 08 Aralık 2024 04:44
- Suriye'de çıkar peşindeki herkes operasyonun içinde ama kimse rolünü kabul etmiyor 05 Aralık 2024 06:45
- Eğer ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz’se... 01 Aralık 2024 04:54
- İşçilerin özelleştirmeye karşı cepheden ‘hayır’ demekten başka bir seçeneği yok! 27 Kasım 2024 06:55
- Tek adam yönetiminin ülkeyi nereye getirdiğinin bir haftaya sığan fotoğrafıdır! 24 Kasım 2024 04:47