Tam yokluk
YOL GÖSTERİCİ
Yol göstermeye kalkıyorsun. Hangi yol nereye çıkar bilmeden. Bakmadan bulutların akışına. Sabah çiği altındaki çiçeğin açışına. Rüzgarın esişine. Kulak asmadan kedinin miyavlayışına, köpeğin havlayışına. Görmeden. Göstermeden.
PAKETLİ
Buğday başakları rüzgarda salınırken ekmek birilerinin elinde. Irmaklar gürül gürül akarken su şişman damacanaların dibinde. Paketli…
SICAKLARDA
Sıra sıra ağaçların gölgesinden yürürdük. Kaldırımda. Sıcaklarda. Yaprak hışırtıları arasında. Rüzgarla. Sıra sıra beton binaların yanından yürüyoruz şimdi. Kaldırımda. Sıcaklarda. Duvarın altından. Ne gölge, ne rüzgar sızdıran var aralarında.
YÜRÜDÜKÇE
Yol, yürüdükçe uzar. Havasına, suyuna yürüdükçe ulaşırsın. Yürüdükçe manzaran değişir. İnsan insana kavuşur. Yürüdükçe.
AKARSU
Akan su kirlenmez. Durular aktıkça. Gökyüzünü sürükler üstünde. Bulutları koşturur. Ağaçları kaydırır bir bir. Otlar fışkırır. Çiçekler açar renk renk. Kelebeklerle.
LEKE
Bir gölgeydi artık. Üstüne basılan. Çiğnenip geçilen bir gölge. Elsiz, ayaksız. Yüzü gözü olmayan. Güneşte yere dökülmüş yağ lekesi gibi gittikçe yayılan.
TEPEDEKİ EV
Tepedeki evin gök kubbedir tavanı. Bir top güneş doğar içine odaların. Gün evrilince geceye, yıldızlar doldurur odaları. Sarı bir ay yalıyorken duvarı.
MASAL BİTTİ
Gökten üç elma düştü. Birini masalı anlatan yedi. Birini ben. Masalı dinleyen. Masalın önünden başka kimse geçmedi. Üçüncü elma yerde kaldı. Orada çürüdü gitti. Masal da bitti.
TAM YOKLUK
- Neyin var?
- Hiçbir şeyim!
- Neyin yok?
- Her şeyim!
Evrensel'i Takip Et