Figen Han: ‘Ben unutulacak kadın mıyım?’ (1)

Ölüm Bana Vız Gelir isimli filmden ekran görüntüsü alınmıştır.
‘60’lı, ‘70’li yıllarda Beyoğlu biraz da Yeşilçam demekti. Sınıf atlama düşleriyle, artist olma umuduyla evlerinden, ailelerinden uzaklaşanlar soluğu Beyoğlu’da alırdı o yıllarda. Yeşilçam’ın büyülü dünyası onları da etkilemiştir çünkü. Beyazperdede izledikleri filmlerin ‘unutulmayan yüzlerinin’ yerinde olmak isteyenler, onların izledikleri melodramlardaki gibi varsıl hayatları olduğunu, prensler, prensesler gibi yaşadıklarını düşünüp, lüks yaşamlara özenenler “Artist olmak, artist gibi yaşamak” için şansını denemeye İstanbul’a, Yeşilçam sokaklarına geliyorlardı.
Fakat çoğunun gerçek hayatla filmlerde gördüklerinin aynı hayatlar olmadığını anlamaları uzun sürmüyordu. Yeşilçam’ın melodramlarında gördüklerini yaşamak isteyenler için asıl dram işte o zaman başlıyordu. Çoğu umduğunu bulamıyor, düş kırıklıkları ve büyük acılar yaşıyordu. Kimi o fırsatı yakalamış, isimleri, yüzleri ve hayatları unutulmazlar arasına girmişti; fakat bazıları o fırsatı, ünü yakalasa da mutsuz yaşamış, mutsuz ayrılmışlardı aramızdan.
Aradığı ünü, parayı, lüks yaşamı bulup zirveyi görenlerin bir kısmı sonrasında yoksulluğu, kimsesizliği görüp daha da acısı unutulmayı da yaşamış, kırgın ve küskün sürdürmüşlerdi yaşamlarını. Henüz ünlü olduğu zamanlarda “ben unutulacak kadın mıyım?” diyen Figen Han da filmlerde izlediği yıldız oyunculara özenip onlar gibi sinema oyuncusu olmak ister; Muhterem Nur’u Belgin Doruk’u sonrasında Türkan Şoray’ı, yoncanın diğer yapraklarını izleyen birçok genç kız gibi…
Gerçek adı Nevval Karpuz olan Figen Han’ın yaşam öyküsü 1950 yılında Bursa’da başlar. ’60’lı yıllarda altın yıllarını yaşayan Yeşilçam filmlerinin büyüleyici dünyası Nevval Karpuz’u da etkiler, içine sinema sevdası, oyuncu olma rüyası düşer. Lise öğrenimini yarıda bırakarak birçok sinema sevdalısı gibi İstanbul’a doğru yola çıkar, Yeşilçam’da ‘Şansını denemek’ ister. Henüz 15 yaşındayken filmlerde Figen Karahan olarak yer alır. Fark edilme, keşfedilme umuduyla setten sete koşturur.
1966 yılında ilk önemli rolüyle hayallerini gerçekleştirme yolunda çıkış yapar. Filmin adı “Göklerdeki Sevgili”dir.
GÖKLERDEKİ SEVGİLİ
Remzi Jöntürk’ün senaristi ve yönetmeni olduğu, yapımcılığını Süreyya Duru’nun (Duru Film) üstlendiği 1966 tarihli filmin baş rollerinde Cüneyt Arkın ve Selda Alkor vardır. Ali Şen Ulvi Uraz, Fatma Bilgen, Ersun Kazançel, Mürüvvet Sim, Kazım Kartal gibi oyuncuların yanında Yıldız’ın (Selda Alkor) kardeşi Emel rolüyle Figen Karahan olarak sinemada çıkış arayan Nevval Karpuz, bu kez Figen Han olarak kendini gösterebileceği başlıca rollerden biriyle yer alır fakat afişte adı yer almaz.
Filmin başlarında ilk karşılaşma sahnelerinde Timur’la (Cüneyt Arkın) Yıldız arasında şu diyalog yaşanır:
Timur: Dere babamın toprakları üzerinden akıyor
Yıldız: Dere akıp giden bir su, akan suya ise kimse sahip çıkamaz. Toprağa gelince kim eker biçerse onun malıdır.
Filmin akışı içinde de insanlar arasında yapılan zengin-fakir, Türk-farklı bir ulus ya da “Müslüman- gavur” gibi ayrıştırmalara, ötekileştirmelere karşı da tepki gösteren toplumsal mesajlar yer alır diyaloglarda. Fakat sonrasında Kıbrıs’ta yaşanan gerilim ve çatışmalar üzerinden Rum düşmanlığı ve Türk milliyetçiliği yapılır. Filmin olumsuzluklarını, çelişkilerini, tutarsızlıklarını bir başka yazıya bırakıp Figen Han’a dönelim…
Sonrasında oynadığı roller gittikçe büyür, adı afişlerde de yer alır.
1969 yapımı “Osman Efe” filminde Hayati Hamzaoğlu’yla birlikte başroldedir ve adı afişte Hayati Hamzaoğlu’yla, filmin ikinci adamı Yıldırım Gencer’le birlikte en üstte yazılır. Artık fark edilmiş, keşfedilmiştir ve kısa sürede düşlerini gerçekleştirme yolunda iyi bir yere gelmiştir. Önce filmler, zamanla başroller arka arkaya gelir. 1970 yılında 12, 1971 yılında 8 filmde yer alır. Avantür-fantastik ve Cilalı İbo serisi gibi komedi filmlerde isim yapmayı başarır.
Figen Han için her şey yolunda gidiyordur fakat sektörde işler kötüdür; sinema salonları kapanıyor, aileler hızla eve kapanıyordur. Yaşadığı krizi çözemeyen, salonları ve seyircisini kaybeden Yeşilçam, çareyi ’70’lerin ortasında erotik komedi filmlerde arar. Masum komedilerle başlayan furya zamanla gittikçe yozlaşan, iğrençleşen, tamamen kadın bedeninin, ruhunun, cinselliğinin sömürüsüne dayanan ucuz “yerli pornolara” kadar uzanır.
Furyanın her aşaması ve her türü; kendi oyuncularını, yıldızlarını da yaratır. O günlere kadar sinemanın masum ve iyi kızlarını oynayan kadın oyuncular da dahil Yeşilçam’ın birçok kadın oyuncusu kendini furyanın içinde bulur. Kimi sadece erotik komedilerde iç çamaşırlarıyla, bikinilerle yer alır, kimi “seks yıldızı” damgası yiyeceği filmlerde soyunur, kimi de abartılı yetişkin filmlerin, “yerli pornolar”ın oyuncusu, yıldızı olur.
Not: Haftaya; “Figen Han da furyadan payına düşeni alır”
Evrensel'i Takip Et