26 Temmuz 2023

Özel harp ve LGBTİ+fobi

Fotoğraf: Stavrialena Gontzou/Unsplash

Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Uğur Kutay’ın BirGün gazetesindeki köşesinde kaleme aldığı “Cinsiyet değişimleri üstüne” başlıklı yazıyı okuyorum. Yazının büyük bir bölümü Biosphere adında bir film üzerine. Filmde nükleer kıyamete neden olan ABD başkanı ve başdanışmanın ilişkisi ele alınıyormuş. İnsan türünün devam edebilmesi için eski başkanın geçirdiği mutasyonun ikilinin ilişkisine etkisini anlatan “Filmin asıl derdi toplumsal cinsiyet kurumlarını, öğrenilmiş erkeklik ve kadınlık hallerini tartışmak” imiş. Yazar bu filmden de Ursula LeGuin’in “Karanlığın Sol Eli” adlı romanına uğradıktan sonra nihayet yazının sonunda mevzuya girmiş:

“Biosphere’i izlediğim hafta, Oyuncu Charlize Theron’un evlat edindiği 11 yaşındaki oğlan çocuğun ameliyatla cinsiyet değiştireceği haberiyle karşılaştım. Theron’un açıklamalarına bakılırsa, çocuk erken yaşlarından itibaren kendini kız olarak görüyormuş, o da buna saygı duyarak ameliyatı destekliyormuş. Bir taraf homofobi ve LGBTİ+ düşmanlığıyla insanların hayatını karartırken, diğer tarafın da böyle abartılı bir ‘özgürlükçülük’ taslamasını epey rahatsız edici buluyorum.”

Ve birkaç cümlede sonuca ulaşmış:

“Ama 11 yaşında bir çocuğu, ileride düşünceleri değişirse sonuçlarını geri alamayacağı bir operasyonla dönüştürmek, en az çocuk evliliği kadar büyük bir kötülük bence…”

Dr. Kutay’ın film eleştirisi olarak başlayan yazısı birden medeni hukukun da üzerinden atlayıp bir ahlak felsefesine erişirken, muhalif bir yazı insanının Onur Ayı devam ederken neden böyle bir yazı kaleme aldığını düşünüyorum. Bir yakınının derdi mi var? Türkiye gündeminde nasıl bir yere oturuyor Charlize Theron ve çocuğu? Charlize Theron’un çocuğu mu varmış?

Bana ne? Bize ne?

Bir film eleştirmeninden beklediğiniz en son şey herhalde ahlaki iyilik ve kötülük tanımı yapmasıdır. Bu bakımdan yazının ne film eleştirisi ne ahlak felsefesi açısından pek dikkate alınası bir niteliği yok. Ancak trans hakları savunucularıyla çocuk evliliğini savunan şeriatçıları aynı kefeye koyan bir ideolojik çizginin farklı mecralarda giderek belirginleştiğini ve yazının da bu çizgideki ana temayı tekrarladığını tespit etmek güç değil. İktidarın her gün propaganda ve şiddet araçlarıyla saldırdığı lubunyaların tüm tehdit ve şiddete rağmen sokağa çıktığı bir ayda paparazzi haberleri üzerinden cinsiyet değişimini tartışmayı nasıl açıklayabiliriz? Üstelik zamanında rahmetli Kürşad Kahramanoğlu’nun yazarlık yaptığı BirGün gazetesinde?

Dr. Kutay’ın yazıyı ne maksatla yazdığını bilemiyorum, yorumlamak da benim işim değil. Ancak LGBTİ+ların (J. Ellul’ün ayrımıyla) gerek kitleyi eyleme geçiren özel kampanyalar gerekse eyleme geçirmenin koşullarını hazırlayan sosyolojik propagandayla kuşatıldığına kuşku yok. İktidarın denetimindeki yayınları analiz etmek zor değil. Bunlar gelinen aşamada doğrudan kitlelere yön çizen, tavır almaya, eyleme çağıran yayınlar. Ancak psikolojik harbin esas hedefi muhalefeti bölmek, sıralarında kargaşa yaratmak, onu savunmasız ve lidersiz bırakmaktır. Dolayısıyla iktidarın LGBTİ+ düşmanlığının esas etkisini muhalefet içinden gelen seslerde aramak gerekir. Bu sesleri çıkaranların niyet ve saiklerinden bağımsız olarak iktidarın yarattığı psikolojik ortamın ne olduğunu ancak özel harbin muhalefet üzerindeki etkisinden okuyabiliriz. Bu sadece LGBTİ+ değil ülkedeki tüm gündem başlıkları için geçerli bir önermedir.

Dr. Kutay’ın hatırına Charlize Theron’un çocuğundan başlayalım: Yazıyı okuduktan sonra Google’da birkaç arama yaptım. Theron çocuğunun trans olduğunu erken bir yaşta keşfetmiş ve ondan itibaren kızını desteklemiş. Ona istediği kıyafetleri almış. Eksiğim varsa Dr. Kutay affetsin, bir ameliyat haberine rastlamadım. Yetmedi dünyanın dört bir yanından LGBTİ+ haberleri veren Pink News sitesinde Theron’la ilgili haber arattım. Nafile. Belki benim gözümden kaçtı, lakin Dr. Kutay’ın haberi nerede okuduğunu artık merak etmeye başladım.

Geçelim. Cinsiyet değişimini konuşmak için Hollywood cemiyet haberlerine ihtiyacımız yok. Önümüzde duran ülke gerçekleri var. Aralık 2022’de MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, tıbbi zorunluluk dışında cinsiyet değişikliğini yasaklayan kanun teklifi hazırladıklarını ilan etti: “Aile, Türk toplumunun temelidir. Pedofili niteliği taşıyan suçlara yönelik cezaların ağırlaştırılmasının yanı sıra LGBT propagandası ve tıbbi zorunluluk dışında cinsiyet değişikliğini, ‘teşvik etmeyi’ yasaklayan hükümler, ceza mevzuatımızda bulunmalıdır”. Yanlış anlaşılmasın: Bugün ameliyat olabilmek için zaten hekimlerin kontrolünden geçmeniz lazım. Açıklamadaki tıbbi zorunluluktan kasıt hem erkek hem kadın cinsel organlara sahip insanları bir cinsiyet seçmeye zorlamak gibi görünüyor. Ancak altını çizmek istediğim nokta şu: MHPli Yıldız’ın cinsiyet değişimini tıpkı BirGün Yazarı Dr. Kutay gibi pedofiliyle ilişkilendirmesi ne ilginç değil mi? Sanırsınız çocuklarını evlendirenler, tarikat yurtlarını işletenler hep trans!

MHP’nin tasarısı hâlâ beklemede. Buna ilaveten LGBTİ+ hak savunuculuğunu suç haline getirecek bir propaganda yasası ve eş cinsel cinselliği suç haline getirecek bir zina yasası projesi var. Bunlardan birincisi Rusya, ikincisi Mısır’ın uyguladığı siyasal şiddet modeli. Türkiye’nin kullanacağı baskı araçları ülkenin jeopolitik yönelimi hakkında da çok şey söyleyecek. Nitekim ülkedeki muhalefetin Birleşmiş Milletler'den ulusötesi siyasal ağlara kadar cinsel haklar üzerinden nasıl bir kavganın döndüğünden haberi yok. Cinselliğin jeopolitiği, sınıfsallığı yerine Theron’un çocuğunu konuşup ahlak kumkumalığıyla zaman dolduruyor.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Onaylamadığımız taslağı masaya koymayın’

‘Onaylamadığımız taslağı masaya koymayın’

Toplu sözleşme sürecinde olan kamu işçilerinin, Türk-İş ve Hak-İş yöneticilerinin üzerinde anlaştığı sözleşme taslağının kendilerinden gizlenmesine tepkisi büyüyor. Bu hafta hükümete sunulması beklenen taslağın onayları alınmadan masaya konmamasını isteyen işçiler, “Biz mücadele etmezsek sözleşmenin sonu belli” diyor.

72 bin 88 TL: Türk-İş’in yoksulluk sınırı

30 bin TL: Kamuda ortalama ücret

58 bin 200 TL: Türk-İş ve Hak-İş’in istediği zamlı ücret

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et