Hep birlikte batırıyoruz: SGK
Fotoğraf: DHA
Dünyada, Avrupa’da hasta başına en sık, en fazla kan tahlili, röntgen, ultrason, bilgisayarlı tomografi, MRG, koroner anjiyo yapılan ülkelerin başında geliyoruz. Peki bu bizi daha mı sağlıklı kılıyor? Elbette hayır…
Tıbben gerektiği için mi bu kadar çok tetkik isteniyor yoksa hastalar mı çok talepkar ya da hekimler mi yasal sorumluluk/risk almak istememekte? Hasılı sağlık ve sosyal güvenlik yönetilemiyor.
Günümüzde Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kapsamı hem hoyrat kullanılmakta hem de keyfiyet arz etmekte. SGK giderek açık veren bir kurum, bunun nedenlerinden bir tanesi de e-Nabız verileri yeterince incelenmeden istenmiş mükerrer tetkikler.
Kovid-19 pandemisinin ilk aylarında, çalıştığım kurumda hastaneye yatmasını öngördüğüm hastaları sevk etmeden akciğer bilgisayarlı tomografilerinin (BT) rapor ve CD’sini vermekle kalmaz BT görüntülerinin videosunu da hasta cep telefonuna yüklerdim. Bu hastaların tamamına yakınında aynı gün tekrar BT çekildiğine tanıklık etmiş oldum. Dünyanın başka hangi ülkesinde rastlanır böyle bir müsrifliğe kararını okura bırakıyorum. Mesele salt ekonomi olmayıp aynı zamanda gereksiz radyasyon almaktaydı hastalar.
e-Nabız verilerine baktıkça, hayata geçirilmemiş/tedaviye dönüşmemiş o kadar çok kişisel sağlık verisi ile karşılaşıyoruz ki! Geçen haftaki yazımda da belirttiğim üzere e-Nabız sistemi giderek bilgi çöplüğüne dönüşmek üzere. Kuralsız bir piyasa ve tüketim toplumuna dönüştürülürken bizler, e-Nabız sağlık verileri de giderek ayrıştırılması zor, zaman alıcı bir hale evirildi.
Sevk zincirinin fiilen kaldırıldığı, misal kanser hastalarının randevu almakta zorlandığı ama kabızlık için üniversite hastaneleri gibi üçüncü basamak sağlık hizmetlerinin kötüye kullanıldığı bir sağlık ortamını hep birlikte soluyoruz. SGK kapsamının ve sunduğu sağlık şemsiyesinin istismarına müdahil olmayarak, önlem almayarak kendi çöküşünü hızlandırmakta, özünde suç işlemektedir.
Hasta randevu sürelerinin kamu sağlık kurumlarında üç-beş dakikaya düşürülmesi meselenin bam telidir. SGK bu fiili duruma da müdahil olmamakta ne yazık ki.
2022 yılında da “Bütçeden yapılan rekor transferlere rağmen SGK 39.7 milyar TL açık vermişti. Geçmiş yazılarımda da bahsettiğim üzere, tüm bu veriler üzerine iki milyonu aşkın EYT’li (emeklilikte yaşa takılanlar) emekli maaşı almaya başladı. Üstelik son büyük depremin SGK’ye maliyeti henüz hesaplanmış değil. Depremin yarattığı yıkıma bağlı olarak yeni dul-yetim aylıkları, yeni malulen emeklilik sayıları, organ kayıplarına bağlı ortez, protez dahil sağlık harcamaları henüz bilinmiyor.
Hep birlikte geleceğimizi, sağlığımızı, sosyal güvencemizi yok ediyoruz. Hekiminden hastasına, hükümetinden muhalefetine, bürokrasiden sendikalara bu suça ortak oluyoruz ama kişisel pratiğimizle ama yeterince ses çıkarmayarak.
Onca yoksulluk varken çökertilmiş bir SGK tahayyülü zor bir geleceksizlik...
Sağlıcakla kalın.
- Barış kokusu: Ege denizi 09 Aralık 2024 04:53
- İnsandan inşaata demir eksikliği 02 Aralık 2024 04:48
- Bir davayı seyretmek: Başka bir sağlık sistemi mümkün 25 Kasım 2024 04:43
- Kırmızı kurdele: AIDS ve çocuk 18 Kasım 2024 04:04
- Hekim grevleri tüm dünyada tarihsel bir eşikte 11 Kasım 2024 04:50
- Özelleştirme yolunda aile hekimliği ya da sağlık hakkımız 04 Kasım 2024 04:11
- 2025 ya da sağlık: Yeni sağlık bütçesinin ipuçları 28 Ekim 2024 04:35
- Sağlıkta kayıp kuşak: 0-23 yaş arası ve AKP'li yıllar 21 Ekim 2024 04:53
- Hangi antidepresan bize eşitlik, özgürlük, adalet getirebilir ki! 14 Ekim 2024 04:00
- Koruyucu sağlık hizmetleri: Önlenebilir her ölüm cinayettir 07 Ekim 2024 04:55
- Koku ve hafıza 30 Eylül 2024 04:26
- Yapay zeka insan haklarından neden korkar? (1) 23 Eylül 2024 04:29